Gazetelerin elde satışının yapılarak okuyucuya ulaştırıldığı yıllarda "Yazıyor, yazıyor..." diye bağırarak otobüs terminali ve meydanlarda gazete satan son kuşaktan Sami Çetinel, o yıllarda gazete satmayı bir gönül işi olarak gördüğünü söyledi. Türkiye gazetesinde, gazete dağıtıcılığı ile başladığı kariyerinde müdürlüğe kadar yükselen ve 40 yıl hizmet ettikten sonra emekli olan şimdi ise Beylikdüzü'nde emlakçılık yapan Çetinel, o günlerle özlemle anıyor.
Çetinel, o dönemde gazete satıcılığının bir gönül işi olduğunu, sadece para kazanma kaygısıyla yapılmadığını dile getirerek, "Gazete satmak bir dava işiydi. Bu bilinç içerisindeydim, bunun için bu gazeteyi sattım. İlk günlerde 50 gazete ile başladık, 200 gazeteye çıkardık satışı. Çevrem de genişledi. Muhabirlere ve yazarlara da gazetenin daha fazla satması için önerilerde bulunuyorduk. Arkadaşlar da yazı işleri de bize itimat ediyordu. Söylediklerimizi yapıyorlardı. 'Bu haberi girelim daha çok satılıyor' diye önerilerde bulunurduk" diye konuştu.
Çetinel, gazetenin yazarlarıyla yaptıkları sohbetleri de unutamadığını anlatarak, dönemin duayen köşe yazarlarının kendisinden, "Benim yazım okunuyor mu?", "Vatandaş bu işe ne diyor?" şeklinde görüş aldığını belirtti. Sıcak haberlerin gazete satışını artırdığını aktaran Çetinel, şöyle devam etti:
O yıllardan bu yana gazeteciliğin çok değiştiğini aktaran Çetinel, şunları söyledi: "O zamanlar bu kadar fazla haber yoktu. İnsanlar o zaman en çok günlük olaylarla ilgileniyorlardı. Yani insanlar o zaman için Avrupa ne yapmış, yeni teknoloji ne gelmiş, hastalıkta ne olmuş bunlarla çok ilgilenmiyorlardı. Şimdi internet çok genişledi. Oturduğum yerden dünyadan haberim var. İnternete girdiğim zaman her şeyi bulabiliyorum ama bu durum gazete satışını çok etkiledi, tirajları çok düşürdü. İnternet gazetenin yerini tutmuyor. Gazetenin daha farklı bir sıcaklığı var. Ben her sabah gazetemi alırım önce baş sayfalarına bakarım sonra beğendiklerim varsa köşe yazarlarını okurum."