Yemek kültür ve hikâye anlatımıdır

Dilber Dural
Dilber Dural
04:002/11/2025, Pazar
G: 1/11/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Bornova’da 22 yıldır esnaflık yapan Gülper Ergün, gastronomi ile sanatı buluşturan projeleri, “Komşu Sofrası” etkinliği, Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali ve HİSÇED ile hem sektörde dayanışmayı güçlendiriyor hem de yerel kültürel mirası gelecek nesillere aktarmayı hedefliyor. Ergün, “Yemek, sadece bir tat deneyiminin çok ötesinde, bir kültür ve hikâye anlatımı aracıdır” diyor.

İzmir’de esnaflık yapan Gülper Ergün, gastronomi ile sanatı birleştiren projeleriyle dikkat çekiyor. Altı yıl önce kendi restoranında başlattığı “Komşu Sofrası” ile mahalle dayanışmasını sofralara taşıyan Ergün, Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali ve Hizmet Sektörü Çalışanları Eğitim ve Dayanışma Derneği (HİSÇED) ile hem sektörde eğitim ve dayanışmayı güçlendiriyor hem de yerel kültürel mirası gelecek nesillere aktarmayı hedefliyor. Ergün ile gastronomi, film festivali ve HİSÇED’in çalışmaları üzerine konuştuk.

Gülper Ergün

Gastronomiye olan ilgim sorumluluk bilincinden doğuyor

İzmir’in Bornova ilçesinde 22 yıldır yeme-içme sektöründe esnaflık yapan Gülper Ergün, “Bornova’da 22 yıldır sektörün içinde bir esnaf olarak bulunmam, hizmet sektörünün ve yemek kültürünün mutfağında, yani bizzat gerçek hayatın içinde olmamızı sağladı. Yemek, sadece bir tat deneyiminin çok ötesinde, bir kültür ve hikâye anlatımı aracıdır” diyor. Ergün, “Bu ilgi, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın sunduğu kültürel miras zenginliğine karşı duyduğumuz sorumluluk bilincinin bir yansıması oldu” sözleriyle gastronomiye olan ilgisini açıklıyor.

Komşuculuk hepimize iyi geldi

Ergün, altı yıl önce Bornova’da kendi restoranında başlattığı “Komşu Sofrası” etkinliğinin ise hem mahalle kültürünü hem de paylaşma ruhunu yeniden canlandıran bir fikir olarak doğduğunu anlatıyor. Ergün, “Biz Bornova’da doğan ve büyüyen bir marka olma bilinciyle semtli olmayı çok seviyoruz. Aidiyet duygusunu çok önemsiyoruz. Çünkü markanın en güçlü kası müdavimciliktir” diyor ve fikrin çıkış noktasını şu sözlerle ifade ediyor: “Bir gün misafirlerimizin sürekli geldiğini ve sürekli para ödediğini fark ettik. Dedik ki, bir gün de biz onları ağırlayalım. Ama davet ettiğimiz komşularımız elleri boş gelmemiş, bir tabak yemekle gelince sofra büyüdü.” Bu paylaşma geleneğinin giderek büyüdüğünü belirten Ergün, “Bu almadan verme duygusu, komşuculuk hali hepimize o kadar iyi geldi ki bunu her yıl yapmaya karar verdik” diyor. Zamanla etkinliğe yerel gastronomiyi destekleyen bir anlam da kazandırdıklarını anlatan Ergün, “Sonraki yıl, herkesin kendi kültürüne ait bir tabak yemekle gelmesini istedik. Etkinlik tamamen ücretsiz. Tek katılım şartı, kendi kültürüne ait bir lezzet getirmek. Bu yıl yaklaşık bin kişiyle gerçekleşti. Aynı sofra etrafında buluşmak hepimize çok iyi geldi” sözleriyle anlatıyor.

VeriGurme’nin hazırlıklarına başladık

Ergün, gastronomi ile sanatın kesiştiği alanları önemsediklerini vurgulayarak bu yıl, ilki gerçekleştirilen Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali’nin de bu anlayışın güçlü bir örneği olduğunu söylüyor. Ergün, gastronomi ile sinema arasındaki bağın, yemeği yalnızca bir tat deneyimi olmaktan çıkarıp kültürel bir anlatım aracına dönüştürdüğünü vurguluyor. Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali’nin sektörde büyük bir ilgi gördüğünü belirten Ergün, “Uluslararası Gastronomi Film Festivali bünyesinde gastronomi ve sinema alanında ücretsiz, nitelikli eğitimlerin olacağı bir Akademi projesini iller bazında başlatmayı hedefliyoruz. Ayrıca, festival kapsamında kütüphane oluşturma mantığıyla VeriGurme’nin dijital altyapısının hazırlıklarına başladık. Bu çalışmalarla sektöre hem eğitim hem de veri kaynağı sunmayı amaçlıyoruz. Kültürel mirasa sahip çıkmak ve onu doğru platformlarda temsil etmek en önemli sorumluluğumuzdur. En önemli hedefimiz ise, yapılan her etkinliğin yerelde bir endüstri oluşturabilmesi. Bu sayede gastronomi diplomasisinin son yıllarda katettiği yola küçük bir katkı sunmak istiyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Dayanışma ve eğitim odaklı bir yapı kurduk

Pandemi döneminde kurulan HİSÇED (Hizmet Sektörü Çalışanları Eğitim ve Dayanışma Derneği) ile sektördeki dayanışmayı kurumsallaştırdıklarını belirten Gülper Ergün, “HİSÇED, pandemi döneminde hizmet sektörünün yok sayılmasıyla yaklaşık 150 sektör çalışanının bir araya gelmesiyle kuruldu. Amacımız, sektör çalışanlarının sorunlarını merkeze alarak çözümler üzerinden hareket eden, etki alanı güçlü bir yapı oluşturmaktı” diyor. Derneğin en önemli projesinin “Akademi” olduğunu vurgulayan Ergün, “Bir turizm ülkesi olmanın bilinciyle, sektörde çalışan arkadaşlarımızın itibarlı bir meslek sahibi olmasına inanıyoruz. Akademi’nin amacı, sektör çalışanının tecrübesini eğitimle taçlandırmak, mesleğine bakışını değiştirmek ve nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak. Bu süreci yerel yönetimler, İŞKUR ve akademiyle yürüttüğümüz iş birlikleriyle büyütüyoruz. Bu da güçlü bir dayanışma örneği” sözleriyle açıklıyor.



#aktüel
#hayat
#Yemek