5. Uluslararası Deprem Erken Uyarı Konferansı'nda konuşan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, "Eğer deprem güvensiz bir binada oturuyorsanız istediğiniz kadar erken uyarı sisteminiz olsun, dünyanın en mükemmel erken uyarı sistemi sizde olsa ama binanız yıkıldıktan sonra bunun pek bir anlamı olmayacaktır.’’ dedi.
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) ve İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı iş birliğinde 5. Uluslararası Deprem Erken Uyarı Konferansı düzenlendi. Konferansa Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe ve deprem alanında yerli yabancı uzmanlar katıldı.
Prof. Dr. Haluk Özener, "Erken uyarı sistemini aslında bir deprem olmadan önce haber veren bir sistem olarak değil de aslında deprem olduktan sonra depremin yıkıcı dalgalarının yerleşim yerlerine veya kritik tesisleri ulaşmadan yapılan bir uyarı olarak algılamak lazım. Diğer takdirde yani olmayan bir depremi daha önceden erken uyarı olarak vermek deprem tahminine giriyor ki şu andaki gündemdeki konumuz deprem tahmini değil deprem, deprem erken uyarı sistemleri. Bu sistemler biraz önce de anlattığım gibi İstanbul'da 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından kurulan bir sistem var. İstanbul acil müdahale ve erken uyarı sistemi. Bu sistem 2001 yılında kuruldu. Nelerden oluşuyor? Sismik istasyonlardan oluşan bir sistemden bahsediyoruz. Bir deprem olduğu zaman depremin ilk dalgası olan P dalgası ki daha az yıkıcı olan ve daha hızlı bir dalga. Bu sismik istasyonlara ulaştıktan sonra arkadan gelen yıkıcı dalganın arasındaki olan süreyle biz erken uyarı sinyali yolluyoruz. Şimdi daha sağlıklı anlamak için sizin depremin olduğu kaynak, yerleşim yerine ne kadar uzaksa, erken uyarı sinyali o kadar önce alabiliyorsunuz. Yani aradaki mesafe süre açılıyor. Eğer depremin kaynağı yerleşim yerlerine çok yakınsa Marmara örneğinde verirsek kimi yerlerle 5 ila 7 saniyeden bahsedebiliyoruz ki 5 ila 7 saniye bugün sadece depremden sonra ortaya çıkabilecek ikincil afetlerin önüne geçmekte kullanılabiliyor" diye konuştu.
Depreme dayanıklı konutun önemine dikkat çeken Özener, "Bu sistem olarak çalışan bir sistem. Siz onun sinyalini alabilecek bir altyapıyı kurarsanız bu sistemi sinyali alabilirsiniz. Yani dolayısıyla şu anda mevcutta kurum bazlı, kuruluş bazlı, işleyen bir sistemden bahsediyor. Ama Türkiye geneline yayılacak bir erken deprem uyarı sistemi olarak baktığın zaman aslında bunu sadece Kandilli'nin sadece bir kuruluşun, belediyenin yapması mümkün değil. Aslında bu konuda yetkili olan kurum AFAD'ın belki liderliğinde daha önce burada tecrübesi olan kurum ve kuruluşların desteğiyle, yardımıyla böyle bir erken uyarı sistemi tüm ülke için kurulabilir. Depremin kaynağı yerleşim yerlerinin ne kadar uzaksa erken uyarı sinyali o kadar faydalı oluyor. Örnek veriyorum Kahramanmaraş depremlerinden sonra o depremin Hatay'a ulaşana kadar geçen sürede belki size bir dakika ya da 30-40 saniye bir erken uyarı mesajı alma şansınız var. Dolayısıyla 40 saniye belki bir insan hayatını kurtarabilir. Ama 3-5 saniyeden bahsettiğin zaman bu çok kısıtlı kalacaktır. Aslında erken uyarı sinyali demek tek başına bir çözüm değil. Aslında çoklu afet yönetiminden bahsetmemiz lazım. Dolayısıyla öncelikle deprem güvenli konutlarda oturmamız lazım. Yani 3-5 saniyenin çok bir anlamı yok. Biraz önce ifade ettiğim gibi yani 3 saniyede size doğal gazı kesebilir. Elektriği diyelim ki kesebilir. Ya da çeşitli önlemler deprem sonrasında olacak ikinci afetler yönünden bahsediyoruz ama siz eğer deprem güvensiz bir binada oturuyorsanız istediğiniz kadar erken uyarı sisteminiz olsun, dünyanın en mükemmel erken uyarı sistemi sizde olsa ama binanız yıkıldıktan sonra bunun pek bir anlamı olmayacaktır. 3-5 saniyede kaçma şansınız yok" ifadelerini kullandı.
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şerif Barış ise, "İstanbul'da deprem fayları çok yakın olduğu için kurulan sistem erken uyarı değil, acil müdahale ve erken uyarı sistemi. Bu ne demek? Erken uyarı sistemleri aynı zamanda bir deprem olduktan sonra şehir içerisindeki hasar dağılımını çok hızlı tespit ederek hangi bölgelerde yolların kapanacağını, hangi bölgelerde ağır hasarın olacağını belirleyen bu şekilde afeti yönetecek valiye çok hızlı görsel bilgi sunan sistemlerdir. O açıdan bakıldığında kapanan yollar, çöken köprüler ortaya çıkan yangınlar ve ağır hasarlı bölgeleri bilerek arama kurtarma, itfaiye emniyet ve elbette ilk yardım için ambulansları oraya sevk etmek açısından önemli. Biz deprem çalışan uzmanlar olarak depremi henüz dünyada önceden bilemiyoruz. Depremi önceden bilmek mümkün olmadığı için deprem zararını azaltacak çalışmalara ağırlık verilmesi lazım. Biz bilim adamları bu çalışmaları, depremlerin zararını azaltacak çalışmaları mutlaka yapıyoruz ama herkesin deprem bilincini artıracak kendi evlerinde aile afet planı şirketlerde ise acil durum planı yerine afet ve acil durum planı yapılarak deprem öncesi oluşacak hasarları zararları ve can kayıplarını azaltacak mutlaka bir hazırlık, zarar azaltma ve önlemler almaları gerekiyor" dedi.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe de, "İstanbul öteden beri depreme hazırlanıyor ve erken uyarı sistemi de bunun unsurlarından bir tanesi. Riski azaltabilmek için her ne kadar erken depremle ilgili bir bilgi sahibi olunur ise o kadar riskleri düşürüp can ve mal kayıplarını düşürmek mümkün. Biliyorsunuz Marmara Denizi önemli bir kırılmaya ve fay kırılmasına sahip ve bu sadece İstanbul'u değil Bursa'yı, Kocaeli'yi, Yalova'yı, Tekirdağ'ı, Çanakkale'yi bütün bölgeyi etkileyecek önemli bir felaket olabilir. Onun için depremden kaynaklı ikincil afetlerin etkisini azaltmak yani yangın, elektrik kesintisi, elektrik patlaması, elektrik kontağı, doğal gaz patlaması ve kontağı ve bunların birbirlerini tetikleyerek oluşturacağı daha büyük felaketleri azaltmak gazı kesmekle, elektriği kesmekle mümkün olabilir. Erken uyarı sistemlerinin ikinci afetleri bu anlamda azaltması anlamında çok büyük katkısı var. Diğer taraftan toplu bulunan endüstri tesislerinde gökdelenlerde, yüksek yapılarda da erken uyarı sisteminin toplu yaşamı ve ikincil afetleri etkileyebileceğini düşünüyoruz ve bunu da destekliyoruz. Onun için bu aşamada öncelikle erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, ne kadar daha erken bize haber verilirse o erken haberin kent yaşamını daha olumlu etkileyebileceği, can kaybını azaltabileceği bir süreci araştırıyoruz. Bu anlamdaki ulusal ve uluslararası araştırmacılara destek vermek onların çalışmalarını dinleyip öğrenmek yeni çalışmaların oluşmasıyla belki bu süreyi daha önce çekebilmek ve aldığımız ilerlediğimiz bu gelişmeyle de kent yaşamındaki can kaybını, mal kaybını azaltmak temel hedefimiz. İstanbul'un İGDAŞ üstünden 760 tane ivme ölçeri var. Kandilli Rasathanemiz üstünden de çok sayıda ivme ölçerimiz ve sismik önden tespit edecek belirleyicilerimiz var. Kandilli Rasathanenizde bunu işbirliği halinde de çalışıyoruz ve rasathanemizle birlikte yine işlettiğimiz bir tsunami erken uyarı sistemi ve eylem planımız da var. Dolayısıyla olası bir Marmara depreminde Marmara Denizi'nden gelecek tsunami dalgalarının da sahil bölgelerimize ulaşabileceği en yüksek kodları da belirlemiş ve onun da uyarı sistemini kurmaya çalışır vaziyetteyiz. Dolayısıyla hem Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ile hem de ilgili tüm kurumlarımızla İGDAŞ genel müdürlüğümüz yoğun bir mesai içerisinde deprem dairemiz bir işbirliği içerisinde. Depremi ortalama 12 saniye önceden öngörüp kesme şansından bahsediyoruz. 3 ila 30 saniye arasında değişebilecek bir depremin oluş yerine göre tahminden bahsedilir" dedi.