Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Tuba Hacer Korkmaz, Çin’den yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs günlerinde dikkat edilmesi gereken dini hassasiyetleri içeren bir çalışma hazırladı. “Yeni Tip Koronavirüsün Gündemimize Getirdiği Başlıca Fıkhî Sorular ve Cevapları” başlıklı ve Diyanet İslam Ansiklopedisi’nden yararlanılarak hazırlanan 8 sayfalık çalışmada, vatandaşların, koronavirüsle mücadele edilen süre içerisinde bazı dini ve ahlaki sorulara verilen pratik cevaplardan oluşuyor.
‘Sosyal mesafeyi korumamak ve ‘Evde kal’ kuralına uymamak kul hakkına girer mi?’ sorusu, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed döneminden aktarılan bazı hadisler verilerek cevaplanıyor. Peygamberimiz’in o dönem geniş kitlelerin ölümüne sebep olan cüzzamla ilgili anlatımları yer alan ilmihalde, ‘Cüzzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaçın’ hadisiyle örneklendirilirken, Ahmet Bin Hanbel’den aktarılan hadise göre, Peygamberimiz, ‘Cüzzamlıyla konuşacağınız zaman onunla sizin aranızda bir mızrak boyu (yaklaşık iki metre) mesafe olsun’ ifadelerine yer veriliyor. Çalışmada ‘Kasıtlı veya kasıtsız ama ihlalle bir insana hastalık bulaştırmak büyük bir vebal ve kul hakkıdır’ ifadeleri yer alıyor. İşte çok merak edilen bazı soru ve cevapları:
Özellikle temel gıda maddeleri başta olmak üzere, sağlık, tekstil gibi darlığı kamu zararıyla sonuçlanacak diğer tüketim maddelerinin ihtikârı da haram sayılmıştır. Bu temel malların karaborsaya düşmesinden dolayı yaşanabilecek zararların seviyesine ve kitlesine göre de ihtikâr (stokçuluk) yasağının şiddeti değişmektedir.
Normal şartlarda yani şiddetli ihtiyacın olmadığı ve piyasa bolluğu olduğu durumlarda gıda maddelerini tedbir maksatlı fazladan almakta beis yoktur. Ancak şu an içinde olduğumuz süreç gibi herkesin ihtiyaç duyabileceği temel ihtiyaç malzemeleri temininde, başkalarını ve bizden daha fazla ihtiyacı olabilecek kişileri düşünmeden alış verişte aşırıya kaçmanın kul hakkına gireceğini de unutmamak gerekir.
İçinden geçtiğimiz küresel salgından dolayı evde kalma zarureti sebebiyle pek çok kişi işini sürdürme imkânı bulamamakta ve zekât alabilecek konuma gelebilmektedir. Verilen zekâtın geçerli olması için zekât niyetiyle Kur’an-ı Kerim’de belirtilen kişilere verilmesi gerekir. Zekât, söz konusu kimselere mükellefler tarafından doğrudan verilebileceği gibi aracı bir organizasyon vasıtası ile vekâleten de ödenebilir.
İspirto, kolonya vb. sıvılarla, temizlik amacıyla üretilen alkollü maddelerin içilmesi haram olmakla birlikte, temizlikte kullanılması caizdir. Kolonya uçucu bir maddedir ve bu yönüyle dönüşüme yani istihaleye uğramaktadır, dolayısıyla da abdesti bozmamaktadır. Namaz kılmadan önce bu ürünlerin sürüldüğü yerlerin yıkanması da gerekmez.
Cenazelerin, geleneksel yöntemle açılan kabre kefenle defnedilmesinin de riskli olduğu durumlarda, ceset torbası veya tabutla defnedilmesi de caizdir. Zaruretten kaynaklanan bütün bu uygulamalarda Müslüman kardeşimize karşı son dini vazifemizi yaptığımız bilinci ile hareket edilmelidir.
Hz. Peygamber s.a.v kitlesel ölümlere sebep olan salgın hastalıklardan “tâun/ta’n” ifadesiyle bahsetmiştir. Bu hastalığın müminler için bir arınma vesilesi olduğunu söylemiş, ona yakalanan bir kişinin sabredip ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde kalması, bunun Allah’ın takdiri olduğuna ve başına Allah’ın yazdıklarının dışında hiçbir şeyin gelmeyeceğine inanması durumunda kendisine şehid sevabı verileceğini belirtmiştir.