Ç.Ö., geçen 26 Temmuz'da koronavirüs testi pozitif çıkan kişinin temaslısı olduğu gerekçesiyle evinde karantinaya alındı. Ç.Ö., karantinanın 8'inci gününde kuralı ihlal ederek, dışarıya çıktı. Otomobiliyle seyir halindeyken, polis kontrol noktasında yakalanan Ç.Ö. hakkında tutanak hazırlandı. Ardından da Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılarak, iddianame düzenlendi.
50 yıldır ceza hukuku alanında çalışan avukat Şerif Sümer Erol, TCK'nın 195'inci maddesinin salgın döneminde uygulanan bir madde olduğunu belirterek, "2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Ceza miktarını tayin etme yetkisi hakimin takdirindedir. Alt sınırdan ya da üst sınırdan ceza verebilir. Hapis cezasını ertelemeyebilir. Ceza kanununun uygulanmasından ziyade vicdani sorumluluğun uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Toplum sağlığı için en önemli husus vicdani sorumluluktur. Vatandaşlar, 'Hakim, nasıl olsa 2 yılın altında olduğu için hapis cezalarını para cezasına çevirir' rehavetinde olmasın. Çünkü bu basit bir suç değildir, herkesi tehlikeye sokan bir davranış. Büyük felaketlere sebep olduğu için hakimin takdiri para cezasından yana da olmayabilir" ifadelerini kullandı.
Karantina ihlallerinin çok daha ağır sonuçları da olabileceğine de dikkat çeken Şerif Sümer Erol, "Virüs taşıdığını bildiği halde bunu bile bile başka insanlara da bulaşması için dışarıya çıkan ve virüsün bulaşması için çaba sarf eden insanlara da 'Öldürmeye teşebbüs' suçundan da dava açılabilir. Virüsün bulaşması için çaba sarf eden insanların öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulması lazım. TCK'nın 21'inci maddesinin 2'nci bendinde geçen 'olası kast' unsurunun da unutulması gerekir. Kendi hastalığını bildiği halde başka insanlara bulaştıracağını öngörmesine rağmen, vatandaşlara bulaştırdığı tespit edilen ve onların sağlığını tehlikeye atan kişiye gereken önlemini almayarak, insanların ölümüne sebep oldukları gerekçesiyle 'olası kast' ile dava açılabilir. Bunun cezası da 20 yıldır" ifadesini kullandı.