Tövbe hakkında çok sayıda ayet ve hadis bulunur. Bu ayet ve hadislerde günahların terk edilmesi, pişmanlık duyulması ve samimi kalp ile Allah'a dönüşmesi teşvik edilir. Şirk dışında hiç bir günah yoktur ki, samimi bir nasuh tövbesiyle kabul olmasın. Dini kaynaklarda bu duruma çok kez değinilir. Peki, nasuh tövbesi nasıl yapılır?
Tövbe (=Tevbe): Sözlükte "dönmek" demektir. Istılahta ise kabahatinden, kabahat olduğu için pişmanlık duyarak vazgeçmek ve vicdanında meydana gelen çirkinliğinden dolayı terk etmek anlamına gelir.
Tövbe, Hz. Adem’le başlamış, nefis ve şeytana karşı kulluğun bir göstergesi olarak kıyamete kadar da devam edecektir.
Kur’ân-ı Kerîm’de tövbe kavramı seksen sekiz yerde geçmekte, otuz beş yerde Allah’a, diğerlerinde insanlara nisbet edilmektedir
Nasuh kelimesi de sözlükte “en halis, en safi ve en içten” anlamına gelir. Ayrıca bu kelime yırtığı, söküğü dikip kapayan, bozulanı ıslah eden ve hiçbir gedik bırakmayacak şekilde onaran manasını da içine almaktadır. Şu halde tövbe-i nasuh, hüsn-i niyet, hulus-i kalp, ciddi ve yürekten tövbede bulunmak demektir.
Nitekim kul, günah ile kirlenirken, tövbe ile temizlenebilmektedir.
Hz. Ömer, nasuh tövbesini şöyle tanımlamıştır: "Nasuh tövbe, günahtan tövbe edip o günaha bir daha dönmemek veya dönmek istememektir. Günahtan pişmanlık duymak, günahı terketmek ve bir daha dönmemekle yapılır. Sabah akşam istiğfar duasını yapmaksa faziletlidir. Peki, nasuh tövbesi duası okunuşu nasıl olur, fazileti ve anlamı nedir?
Nasuh tövbesi duasının Türkçe okunuşu şekildedir:
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ’dike mes’tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû’ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû’ü bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente."
”Allahım sen benim Rabbimsin Senden başka ilâh yoktur Sen beni yarattın.Ben de senin kulunum Gücüm yettiği kadar senin va’din ve ahdin üzerineyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım Senin bana verdiğin ni’metini îtiraf ederim. Günahımı da îtiraf ederim. Beni mağfiret et Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın.”"
Âlimler tövbenin Allah nezdinde kabul edilmesinin bu üç şartına (nedâmet, terk, tekrar işlememe) bir dördüncüsünü eklemiştir; o da iyi amel işlemek suretiyle geçmişteki hataların telâfi edilmesidir. Bu dört şartın üçüncüsünü oluşturan günahı tekrar işlememe hususu Allah’ın mağfiretine kavuşmak için Kur’an’da şart koşulmuştur (Âl-i İmrân 3/135). Nefsânî arzularına kapılabilen insan için zor bir sınav olan bu noktada tövbe teşebbüsünde öncelik verilmesi gereken şey bir daha yapmamaya kesin karar vermektir. Bununla birlikte günahın tekrar işlenmesi durumunda yine pişmanlık duyup bir daha yapmamaya azmetmek gerekir. Nitekim bir hadiste Allah’tan sürekli bağışlanmasını dileyen kimsenin günahında ısrar etmiş sayılmayacağı ifade edilmiştir (Ebû Dâvûd, “Vitir”, 26; Tirmizî, “Daʿavât”, 106).
En güzel tövbe şeklinin 'Seyyidül İstiğfar' olarak ifade edildiği bu dua ile ilgili Peygamber Efendimiz (SAV)'in şöyle bir hadis-i şerifi vardır:
"Her kim, bu Seyyidü’l istiğfârı sevâbına ve fazîletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse Cennetlik olur. Yine her kim, sevâbına ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse Cennetlik olur." (Buhârî, Deavât, 2, 16; Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101)
İslâm âlimleri günah işleyip tövbe eden kimse ile hiç günah işlememiş kimseler üzerinde durmuş, bunlardan hangisinin daha makbul sayıldığını irdelemeye çalışmıştır. Aslında peygamberler hariç günah işlemeyen hiçbir insan yoktur. Bununla birlikte farzları yerine getirmemek, yasaklardan kaçınmamak gibi belirgin maddî günahlardan uzak duran kişiler cennete gireceklerini sanıyor ve diğer insanları küçümsüyorsa Allah’a muhtaç olmadıkları zannına kapılabilirler. Buna karşılık günah işleyen, fakat pişmanlık duyarak tövbe eden, Cenâb-ı Hakk’ın lutuf ve bağışlamasına daima ihtiyaç duyan insanlar O’na diğerlerinden daha yakındır. Hz. Ömer’in, “Günahlarından tövbe edenlerle beraber bulunun, çünkü onlar hassas yürekli olur” dediği nakledilmiştir.
Ka’b b. Malik’in tövbesi: Ka’b b. Malik Tebük (Tebük seferi: H. 9. yılda Recep ayında yapılmıştır. Tebük Medine ile Suriye arasında bir şehirdir. Şam tarafından Bizanslıların Müslümanlar üzerine büyük bir ordu hazırladığı haberi ulaştı. Hz. Peygamber de bu hazırlığa karşı tedbir almak mecburiyetindeydi. Fakat o yıl memlekette kıtlık vardı. Hayvanlar açlıktan kırılıyordu. Yeni mahsul az ve henüz yetişmemişti. Üstelik havalar müthiş sıcaktı. Münafıklar “bu sıcakta sefere çıkmayın” diyorlardı (Tevbe, 81) Böyle bir ortamda Hz. Ebu Bekir bu sefer için malını hepsini getirmiş, Hz. Osman gönüllülerden müteşekkil koca bir alay hazırlamıştı. Kadınlar da zinetlerini orduya bağışlamışlardı. Kısaca kıtlık dolayısıyla güçlükle hazırlanan bu orduya “ceyşü’l-usre” denilmektedir. Bütün zorluklara rağmen Tebük seferi için 30 bin ordu hazırlanabilmişti. Nihayet Tebük’te 20 gün kalındı. Bizanslılardan bir saldırı olmayınca çarpışma yapılmadan geri dönülmüştür) gazvesi dışındaki tüm savaşlara katılmıştır. Ancak Tebük seferine meyvelerin olgunlaştığı ve gölgelerin güzelleştiği bir zaman olması hasebiyle katılamadığını söyler. Hz. Peygamber Tebük dönüşü bu sefere katılmayanlar ile ashabın ilişkisini ve konuşulmasını yasaklamıştır. Hatta bu yasak elli gün devam etmiştir. Ka’b b. Malik üzüntüsünden iki arkadaşıyla birlikte (Hilal b. Ümeyye ve Mürare b. Rebi) günlerce evlerinden çıkmamış ve devamlı ağlamışlardır. Artık elli günün sonunda müjdeli haber gelmiş ve Allah’ın tövbelerini kabul ettiği haberi verilmiştir. Kur’an’da bu tövbe şöyle anlatılır: “Ve (savaştan) geri bırakılan üç kişinin) de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tövbesini kabul etti. (Tevbe, 118) Bu ayeti duyan Ka’b b. Malik, sevincinden bu haberi getirene üzerindeki elbiseyi hediye olarak vermiş ve insanlar da onların tövbelerini tebrik etmişlerdir. (Müslim, Tevbe, 53)
Nasuh tövbesinin bozulması durumunda tekrarda tövbe edilir. Günahları kabullenmemeli ve sıkça tövbeyi yenilemelidir.