Ramazan ayı bugün itibariyle başladı. Bu yıl Mayıs ayına denk gelen Ramazan için, uzmanlar diyabet hastalarına yönelik çeşitli uyarılarda bulundu. Diyabet hastalarının doktor kontrolü altında bir Ramazan ayı geçirmesi gerektiğini belirten Emsey Hospital Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kamil Başköy, her diyabet hastasının farklı değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Diyabet hastalarını risk gruplarına ayırdıklarını ifade eden Doç. Dr. Kamil Başköy, "Düşük risk grubu dediğimiz hastalar, 3 aylık şeker ortalaması yüzde 7’nin altında olan ve şeker düşürücü tablet ya da insülin kullanmayan kişiler. Problem yaşamayacaklarından bu kişileri rahatlıkla oruç tutabilecek düşük risk grubu olarak değerlendiriyoruz. Orta risk grubundaki hastalarımız ise 3 aylık şeker değerleri 8’in altında olan ve şeker düşürücü ilaç kullanmayan kişilerdir. Bu kişilerin de oruç tutmalarında sorun yok. Ancak yüksek risk grubu dediğimiz hastalar ise özellikle açlık kan şekeri 150 ile 300 mg/dl arasında olanlar, 3 aylık şeker ortalamaları yüzde 8 ile 10 arasında olan hastalar, göz, böbrek ve sinir sisteminde ciddi bozukluklar olanlar bizim için yüksek risk grubundadır. Birtakım sıkıntılar yaşayacaklarından bu hastalara oruç tutmalarını önermiyoruz” diye konuştu.
Hastaların ramazan ayından kan tetkiklerini yaptırmaktan çekindiklerini belirten Doç. Dr. Kamil Başköy, "Oruçlarının bozulacağı önyargısıyla bundan imtina ediyorlar. Biz tam tersine hastaların ramazan ayında kendilerini daha fazla kontrol etmelerini istiyoruz. Özellikle yanlarında taşıdıkları şeker ölçüm cihazlarıyla ölçümlerini daha sık yapmaları gerekiyor. Bu kesinlikle oruçlarını bozmayacaktır. Bu kişilerin beslenmelerini düzenlemeleri gerekir. Eğer şeker ölçümlerinde 70 mg/dl altına doğru bir gidişat varsa, şeker düşüyorsa ya da tam aksine 350-400 mg/dl değerlerine kadar şeker çıkmışsa o zaman oruç bozulmalıdır” ifadelerini kullandı.
Oruç tutacak kişilerin sahuru atlamaması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Başköy, “Kişinin sahuru mümkün olduğu kadar geç ve imsak vaktine yakın yapmasını öneriyoruz. Sahurda özellikle hafif bir kahvaltı yapmak önemli. Kahvaltıda tam tahıllı ekmek, az yağlı ya da yağsız peynir ve zeytin, tok tutacağı için de yumurta tüketilmesini öneriyoruz. Sebze olarak ise yeşillikler, domates, salatalık, biber tercih edilebilir. Sahurda aşırı yağlı ve karbonhidratlı gıdalar tüketilmesini önermiyoruz. Hızlı yemek yemek vücudun şeker düzenini bozmaktadır. Uzun açlık döneminden sonra iftarda ise yavaş yavaş yemek yemeyi öneriyoruz. Aşırı yağlı gıdalar sindirim sistemini de zorlayacaktır. Bu durum dolaşım bozulduğundan kalbe de zarar verir” tavsiyesinde bulundu.
İftardan sonra 30 ila 60 dakika arasında yapılacak egzersizlerin önemine değinen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kamil Başköy, “Bu şekilde hem sindirim kolaylaşır, hem de tokluk kan şekerinin yükselmesini engellenir” dedi.