Alâeddin Camii, Konya'nın en eski ve en büyük camisidir. Şehrin tek tepesi olan Alâeddin Tepesi'nde, Selçuklu Sarayı yakınında kurulu caminin dört bânisi vardır. Kare plândan kubbeye geçişin ve büyük portal mimarisinin gelişimi açısından mimarimizde önemli bir yeri olan caminin mimarı ise Şamlı Mehmet bin Havlan. Alâeddin Camii bütünüyle tek devrede yapılmış bir bina olmadığı için binada değişik malzemeden ve devşirme malzemelerden faydalanılmış. Taş ve tuğla malzemeyle inşa edilen caminin harimi üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm, doğudaki 41 taş sütunlu, düz çatılı, enine dikdörtgen mekândır ve burası sanki bir sütunlar ormanı gibidir. İkinci bölüm, mihrap ve minberin yer aldığı, üzeri kubbeyle örtülü kare mekândır. Burası da bir eyvan şeklindedir. Üçüncü bölümse bu eyvanın batı tarafındaki payeli ve düz çatılı kısımdır. Caminin kuzeyindeki avlu, kale bedenlerini andıran yüksek duvarlarla çevrilmiş. Üstü açık avluda bir sarnıç, iki türbe ve iki avlu kapısı bulunuyor. Tek şerefeli minare de bu avlunun kuzeydoğusunda yükseliyor.
Konya Alâeddin Camii'nin kale bedenlerini andıran kuzey avlu duvarlarında ve kapılar üzerinde mühr-i Süleyman biçiminde, dilimli süslü çerçeveler içine yerleştirilmiş bir çok kitabe bulunuyor. Bu kitabeler bu önemli Selçuklu eserinin tarihini aydınlatıyor.
Kuzeye açılan kapı üzerindeki sekizgen Selçuklu yıldızı biçimindeki çerçevenin içindeki dört satırlık kitabede yapının Sultan Alâeddin Keykubad tarafından bitirildiği bilgisi yer alıyor.
Caminin esas cümle kapısı üstündeki üç satırlık Arapça kitabede, eserin Sultan Alâeddin Keykubad zamanında 1220 yılında Atabeg Ayaz'ın nezaretinde tamamlandığı bildirilmiş.
Cümle kapısı kemeri üzerine yuvarlak bir çini pano yerleştirilmiş. Panonun yüzeyinde iç içe iki daire şeklinde Arapça iki yazı bulunuyor. İri harflerle olan dış dairede sultanın unvanları belirtilmiş. Küçük harfli iç dairede ise 1220 yılında Kerîmüddin Erdişah tarafından yapıldığı bildirilmiş.
Alâeddin Camii'nin kuzeyindeki avlusu, kale bedenlerini andıran yüksek duvarlarla çevrilmiş.
Konya Alâeddin Camii, şehrin tek tepesi olan Alâeddin Tepesi'nde, Selçuklu Sarayı yakınında kurulmuş.
Caminin tek şerefeli minaresi de bu avlunun kuzeydoğusunda yükseliyor.
Avlu içindeki Sultanlar Türbesi
Caminin doğu kısmındaki 41 taş sütunlu ilk bölümü. Caminin en geniş ve derinkısmını oluşturan bu düz çatılı mekan sanki bir sütunlar ormanı gibidir. Buraya giriş doğuya açılan bir kapıdan sağlanıyor.
Cami iç mekanında kubbeli bölümün batısındaki düz çatılı üçüncü bölüm. Burasının Sultan Mesud'un yapımını başlattığı ilk cami olduğu sanılıyor.
Mihrap ve minberin yer aldığı, üzeri kubbeyle örtülü eyvan şeklindeki kare mekân.
Caminin en önemli üç birimi: Mihrap, minber ve mihrap önü kubbesi.
Caminin mimari açıdan ilgi çeken bir bölümü de mihrabı ve çini süslemeli kubbesidir.
Çini süslemeli mihrap önü kubbesi.
Görkemli taş mihrap nefis çinilerle bezeli. Etrafını çevreleyen bordürlerde celi sûlüs hatlar yer alıyor. Ne yazık ki bu bordürlerin mihrap tacı seviyesine kadar olan bölümü özgün değil. Zaman içerisinde bakımsızlıktan dökülen ve bir kısmı da çalınan bu çinilerin yeri, restorasyonda çinilere benzer yeni çizimlerle kapatılmış. Yeni çizimlerle orijinal çinilerin farkı fotoğrafta bile anlaşılabiliyor. Mihrabın üst bölümündeki orijinal çiniler daha parlak.
Görkemli taş mihrap nefis çinilerle bezeli. Etrafını çevreleyen bordürlerde celi sûlüs hatlar yer alıyor.
Mihrap nişindeki mermer kısım 1889'da yapılan tamir sırasında konulmuş. Böylece de burada bulunan çiniler mahvedilmiş.
Alâeddin Camii mihrap çinilerinden ve kubbeye geçişi sağlayan Türk üçgenlerinden detay.
Kündekâri minber, caminin en önemli unsuru. Selçuklu ahşap işçiliğinin en zarif örneklerinden olan bu eser, Ahlatlı Hacı Mengüberti adlı bir usta tarafından 1155 yılında yapılmış. Olağanüstü güzellikteki bu minber gerçekten tam anlamıyla bir “şah eser”. Ceviz ağacından ve geçmeli tekniğiyle yapılmış. Hiç çivi kullanılmamış. Yaklaşık 9 asırlık olmasına rağmen hiç kurtlanmamış. Cami görevlisinin söylediğine göre toz da tutmuyormuş. Yani silinmeye, temizlenmeye ihtiyacı yok.
Alâeddin Camii'nin minberi ceviz ağacından ve geçmeli tekniğiyle yapılmış. Hiç çivi kullanılmamış. Yaklaşık 9 asırlık olmasına rağmen hiç kurtlanmamış.
Minberin kapısı üstündeki kûfî kitabede Kılıçarslan'ın oğlu Sultan 1. Mesud'un adı işlenmiş. Alınlıkta da Mü'min sûresinin 16. âyetinin son kısmı yazılmış.
Alâeddin Camii, 2. Abdülhamid tarafından yaptırılan tamirden sonra, 1914- 1918, 1920- 1923 ve 1940- 1945 savaş yıllarında askerî işlere tahsis edilerek kapatılmış. 1958'den itibaren duvarlarında çok tehlikeli çatlakların belirmesi üzerine tekrar kapatılarak tamirine başlanmış ve bu tamir sürekli devam etmiş. Cami bugünlerde de restorasyonda.