
Geçmişte Mustafa İzzet ve Alpay'ın bitirildiği İngiltere'de bu kez hedefte Emre var. Siyahi futbolculara, “Maymun” diye bağıran; sahaya, muz, fındık, fıstık atan sanki İngilizler değil!
İngiltere Futbol Federasyonu Newcastle'ın Everton'la oynadığı maçta Emre'nin rakip kaleciye ırkçı söylemlerde bulunup bulunmadığı konusunda soruşturma başlattı. Emre'nin böyle bir şey yaptığına dair hiçbir delil yok. Üstelik maçın hakeminin raporu da Emre'nin lehinde. Milli futbolcuyu “Irkçı” diye silmeye çalışanların asıl kendi sicilleri bozuk. Bunun yüzlerce örneği olduğu gibi İngiltere'de çok başarılı bir kariyere sahip Paul Ince de önceki gün konuyu yeniden gündeme getirdi. Premier Lig'deki başkanların hiçbir siyahi hocayı takımlarının başına getirmediğini söyleyen Ince, birçok yabancı yatırımcı şirketin kulüpleri satın almasının faydalı olduğunu böylece siyahi teknik adamların takımların görev yapabileceğini belirtti.
Ince'in söylediklerinde haklılık payı var. Çünkü futbola nokta koyduğu Wolves'te taraftarlar ve oyuncular istemesine karşın teknik patron olamadı. Ancak Maccesfield'ı satın alan Iraklı yatırımcılar, onu takımın başına getirdi. İngiltere'de Arsenal, Westham, Milwall, Leeds ırçkı kulüplerin başında geliyor. “Let's Kick Racism Out of Fooball” (Irkçılığı futboldan atalım) kampanyaları yapan İngiltere Futbol Federasyonu, bu olayların ve kulüplerin ne kadar üzerine gitmiş, tartışılır! Onlarca insanın öldüğü 1985 Heysel ve 1989 Hillsbrough facilarını unutmak mümkün mü? Irkçılık sadece İngiltere'de var olan bir durum değil. İspanya'da Samuel Eto'o'ya yapılanlar çok taze. Üstelik İspanya Milli Takımı'nın başında yer alan Aragones'in Henry'e yaptığı ırkçılık affedilmez bir olaydı.
Yine İngiltere Milli Takımı'nın İspanya'yla oynadığı maçta İspanyol seyircilerin, İngilizler'in başta Ashley Cole olmak üzere siyahi oyuncularına yaptığı ırkçı tezahüratlar ibret verici değil miydi? İtalya Ligi'nde ırçılık damgasını yiyen Lazio ve Nazi selamı veren oyuncusu Di Canio'yu bu olaylardan nasıl ayırabiliriz? Yine İtalya'da bir dönem Milan'da oynayan Ruud Gullit ve Lazio'da forma giyen Aaron Winters'a insanlık dışı hareketlerde bulunulmamış mıydı? Tüm bunlara karşın Emre'nin yetiştiği Türkiye'de siyah oyunculara ayrı bir sempati var. Aurelio'yu milli takımına alan Türkiye, insanların renkleriyle bir sorunu olmadığını bu şekilde de ortaya koydu.
İngiltere'de Leicester United forması giyen milli futbolcumuz Mustafa İzzet de ırkçı tezahüratlarla yara almıştı. Leeds United'la deplasmanda oynadıkları maçta Leedsli taraftarlar, İzzet'te yönelik “Bir Pakistanlı'yı Türk'e tercih ederim” tezahüratlarıyla stadı inletti. Leicester şehrinde yoğun bir Pakistanlı'nın yaşamasıyla da dalga geçen Leedsli taraftarlar, “Pakistanlı Leicester” diye dakikalarca tezahürat yaptı. Bunun üzerine İngiltere Futbol Federasyonu bir soruşturma açtı ancak Leeds kulübü hiç bir şekilde cezalandırılmadı.
İngiltere'de siyah oyunculara karşı bir çok olumsuzluk sergilenirken, Türkiye'de tam tersi bir durum mevcut. İngiltere'de ilk siyah teknik adam 1996'da Gullit olurken, ülkemizde 1972'de Didi F.Bahçe'yi çalıştırmıştı. 1989 yılında QPR'den Beşiktaş'a kiralık olarak gelen Les Ferdinand büyük bir sevgi görürken, yine başta Uche, Okocha, Madida, Nouma ve Amokachi olmak üzere birçok siyahi oyuncu da taraftarların sempatisini kazanmıştı. Bir dönem Gaziantepspor'da forma giyen Kompela o kadar çok sevilmişti ki, televizyon programlarının ve şovların vazgeçilmez ismi olmuştu. Siyahlar,yıllardır Türkiye'yi ikinci vatanları olarak görüyor.