Taliban, Afganistan’ın başkentin Kabil’de bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kontrolünü ele geçirdiğini açıkladı. ABD’nin Kabil Büyükelçiliği Kabil Havaalanı’na ateş açıldığı haberleri üzerine güvenlik uyarısı yayınladı.
Afganistan’da 34 vilayetten 31’inde kontrolü ele geçiren Taliban’ın başkent Kabil’e girmeye başlamasının ardından, kentte güç kullanmayacağını ve halkın zarar görmeyeceğini duyurmuştu. Taliban’ın Kabil’e girmeye başladığını duyan halk başkenti terk etmeye başlarken, Taliban başkentte bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kontrolünü ele geçirdiğini açıkladı.
Afganistan'ın başkenti Kabil'i dün ele geçiren Taliban güçleri, başkent sokaklarında devriye gezdi. Cumhurbaşkanlığı Sarayının çevresinde sıkı güvenlik önlemleri alan Taliban, başkanlık sarayına giriş çıkışları kapattı.
Taliban kimdir, mezhebi nedir, lideri kim? Taliban nasıl ortaya çıktı, amacı nedir? Taliban güçleri başkente nasıl bu kadar hızlı ulaştı? Afganistan'da iç savaş tehlikesi var mı?
“Taliban” sözcüğü Arapça “talebe” kelimesinin isim-i faili olan “talib” kelimesine Farsça çoğul eki olan “an” ekinin eklenmesiyle ortaya çıkan ve “talebeler, öğrenciler, din öğrencileri” anlamına gelen bir sözcüktür. Pakistan ve Afganistan’ın Diyobendi medreselerinde yetişen öğrencilerin kurduğu bir örgüt olduğu için bu isimle anılmaktadır.
Afganistan, tarih boyunca acılarla yoğrulan bir coğrafyanın mahzun insanlarına ev sahipliği yapan bir bölge olarak bilindi. 19’uncu yüzyılın başından İkinci Dünya Savaşı’na kadar İngiltere ve Rusya arasında paylaşılamayan bir ülke olan Afganistan, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da ABD ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasında kalarak daima dış müdahalelerle karşılaşmış, ülke siyasi çekişmelerden dolayı istikrarsızlığa sürüklenmiştir.
1973 yılında Muhammed Davud Han'ın yaptığı darbe ile Afganistan’da cumhuriyet ilan edildi. 1978 tarihinde ise SSCB destekli darbe yapıldı, ancak SSCB bu hükümetten de memnun kalmayınca ülkeye askeri müdahalede bulundu. Bu müdahaleyi “İslami değerlere bir saldırı” olarak algılayan Afgan halkı, müdahaleye karşı direniş göstermek üzere ayaklandı. Direnişçiler İslami bir kaygı ile bir araya geldikleri için “Mücahitler” olarak anılmaya başlandı. SSCB işgaline karşı yapılan bu kalkışma konjonktür gereği ABD’nin de işine geliyordu. Bu sebeple ABD Mücahitlere silah desteği sağlarken Pakistan ve Suudi Arabistan da lojistik olarak eksikleri gideriyordu. Yaklaşık 10 yıl süren işgal, direnişçilerin zaferiyle 15 Şubat 1989’da sona erdi. 15 bin civarında askerini bu topraklarda kaybeden SSCB, on binlerce yaralı ve hasta askeriyle geri çekiliyordu. Bu direniş İslam Dünyası için büyük bir moral ve cesaret kaynağı olmuştu.
Adı ilk olarak 1994 yılında duyulan Taliban’ın doğuşunun izleri, yapılan çalışmalarda genellikle 1979-1989 yılları arasında devam eden Afganistan‘daki Sovyet işgaline kadar sürülmektedir. Ama hareketin ortaya çıkış tarihi 1993-1994 yılları olarak bilinir. Bir kısmı eski mücahit olan, Pakistan‘daki medreselerde yetişen ve genelde kırsaldan gelen Peştunlar tarafından Kandahar‘da kurulan hareket 1994 yılının kasım ayında Kandahar şehrinin kontrolünü tamamen ele geçirdi. Hareket, Kandahar‘ı ele geçirmesinden sonra kısa sürede büyüyerek güçlendi. Bu hızlı yayılmadan etkilenen ve iç savaştan bıkan halk, Taliban’ı bir umut olarak görmeye başlamıştı.
Bir İslâm ülkesi olan Afganistan’da nüfusun % 99’u müslüman olup ekseriyeti Hanefî mezhebine mensuptur. Sünnîler’in dışında Şîa’nın farklı kollarına mensup olanlar da % 15-20 gibi önemli bir oranı temsil etmektedir. Afganistan’da az sayıda Hindu, Sih ve yahudi de yaşamaktadır.
Bir televizyon kanalına katılan TEPAV Ortadoğu ve Orta Asya Araştırmaları Enstitüsü (TEPAV OAS) Direktörü Prof. Dr. Hilmi Demir, Afganistan’ın etnik ve dini olarak farklıklara sahip olduğunu, Taliban’ın ana omurgasını Afganistan’daki Sunni Peştunların oluşturduğunu, bunların da mezhep olarak Hanefi olduğunu söyledi.
Afganistan toplumunun dinî hayatında tasavvuf ve tarikatların önemli yeri vardır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de tasavvuf, dinî ve sosyal hayatı etkileyen temel unsurlardan biridir. İslâm dünyasının meşhur tasavvuf merkezlerinden olan Horasan bölgesinin bir kısmı, Gazne, Herat ve Belh gibi önemli şehirler bu ülkenin sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Taliban’ın kurucu lideri Muhammed Ömer 1959 yılında Kandahar yakınlarındaki Nudi köyünde dünyaya geldi. Babası Peştun Hutak kabilesine mensup fakir bir çiftçiydi. Aile Uruzagan bölgesindeki Tarinteket şehrine taşındıktan sonra babası vefat edince küçük Ömer'e akrabaları baktı. Bir yandan Sangasar'daki camide dini eğitimini sürdürürken aynı zamanda yakındaki küçük bir okula devam etti. Dini eğitimini birçok defa yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bu yüzden hep "Molla" olarak kaldı, dini okulu bitirenlere verilen "Mevlevi" unvanını alamadı. Sovyet işgaline karşı koymak üzere savaşa katıldı. Bu savaş sırasında yaralanarak bir gözünü kaybetti. İşgal bittiğinde medreseye dönen Molla Ömer, eğitim faaliyetlerine devam etti. Ancak ülkedeki iktidar mücadelesi devam ediyordu. İç savaşa dönüşen bu mücadeleye müdahil olan Molla Ömer, Afganistan’ın yöneticisi haline gelecekti.
1995 yılında Kabil’i ele geçiren Taliban güçleri artık Afganistan’ın yeni yönetici sınıfı oluyordu. Taliban, ilk defa organize olarak sahneye çıkmasından sonra sadece beş yıl içerisinde ülkenin %90‘nın kontrolünü ele geçirmişti. Taliban, Kabil’in kontrolünü ele geçirdikten sonra herhangi bir manifesto yayımlamamış; dış politika, ekonomi ya da kamu politiği hakkında herhangi bir yazılı plan ortaya koymamıştır. Tüm enerjisini, toplumsal hayatı düzenlemeye, ticarete ve savaşa vermiştir. Bu durum aslında Taliban‘ın İslami vizyonunun iptidailiğinden ileri gelmektedir ki Taliban‘ın ideolojisini anlamak için bu önemli bir noktadır.
Taliban tarafından yapılan açıklamada, kadın haklarına saygı gösterileceği ve kadınların eğitim almasına izin verileceği belirtildi. Taliban daha önceki uygulamaların aksine kadınların yalnız dolaşabileceğini, çalışabileceğini ve başörtü takmalarına izin verileceğini kaydetti.