2000'ler başında ana dalga ülke içinde, iç dinamikler üzerinden özgürlükçü bir istikametteydi.Sıkıntılardan ve krizden çıkılan bir dönemdi.28 Şubat'ın, onu takip eden asker denetiminin yarattığı anti demokratik yorgunluk, siyasi merkezin yıpranma ve yozlaşma öyküsü ya da 1990'larda başlayan 11 yıl süren kuvvetli bir istikrarsızlık, yolsuzluk evresi, bunun diğer bir yansıması olan iflas kokan ekonomik krizler, siyasal merkezden uzaklaşan, toplumsal merkezin ise içine doğru hareket eden, mutlak asayiş
2000'ler başında ana dalga ülke içinde, iç dinamikler üzerinden özgürlükçü bir istikametteydi.
Sıkıntılardan ve krizden çıkılan bir dönemdi.
28 Şubat'ın, onu takip eden asker denetiminin yarattığı anti demokratik yorgunluk, siyasi merkezin yıpranma ve yozlaşma öyküsü ya da 1990'larda başlayan 11 yıl süren kuvvetli bir istikrarsızlık, yolsuzluk evresi, bunun diğer bir yansıması olan iflas kokan ekonomik krizler, siyasal merkezden uzaklaşan, toplumsal merkezin ise içine doğru hareket eden, mutlak asayiş nesnesi olarak algılanan kimlik hareketleri, bunlar karşısında militan demokrasi dalgası, bu dönemin bildik unsurlarıydı.
2000'lerle birlikte rüzgarın değişim arzusundan ve özgürlükçülükten yana esmesi, 1990'ların bu çöküntü dönemine yönelik refleksif toplumsal bir tepkidir.
2000'leri bu yöndeki arayışlar başlatmış, koşullar bu başlangıca müsaade etmiştir.
AK Parti'nin yüzde 34'lük bir oy oranıyla tek başına iktidar olmasıyla sağlanan hükümet istikrarı... Muhafazakar bir siyasi iktidarın kısmen varoluşsal nedenlerle kısmen deneyimleri sonucu reformcu ve özgürlükçü politikaları şiar edinmesi... Muhafazakar kesimin değişimi taşımaya ve bir iç dönüşüm yaşamaya başlaması... Eş zamanlı olarak kimlik hareket ve taleplerinin öteki kimlik, özellikle hakim kültürel kimlik karşısında ve devlet nezdinde çatışmalı da olsa adım adım asayiş nesnesi olmaktan çıkıp toplumsal gerçeklik haline dönüşmesi... Bu çerçevede siyasi iktidarın askerle ve eski rejim unsurlarıyla girdiği mücadele... Bu mücadelenin, reform ve özgürlük politikalarının liberal kentli kesimlerden, AB'den ve Batı'dan gördüğü destek... Kürt meselesinde 2004'e kadar süren çatışmasızlık... Dünyada esen pozitif ekonomik rüzgarlar, büyüme dönemi, sıcak para hareketlerinin Türkiye gibi ülkeler için önemi, bunlar arasındadır.
2000-2010 arasına dair büyük resim budur...
Arada yaşanan süngü savaşları, enformel durumlar, kimi kumpaslar, cemaat rezaleti, haksız yargı süreçleri, ataerkil tarzlar ve meydan okumalar, iktidarın el değiştirme halleri ise kimi açılardan önemli ve belirleyici olmakla birlikte ara satırlardı.
Nitekim bu özgürlükçü döneminin üç önemli sonucu oldu: Bundan böyle her anlamda kalıcı olacak hakim kültürel gruplarla dışlanmış gruplar arasında sosyolojik bir eşitlenme hali, en azından eğilimi, modernleşme ve ekonomik güçlenme ivmesinin yükselmesi ve orta sınıfın büyümesi, en nihayet siyasi ve ekonomik istikrar.
2010'larla birlikte her anlamda rüzgar tersten esmeye başladı.
AK Parti'nin taşıyıcılık evresi bitti. Yönetim tarzında şahsileşme, keyfileşme ve siyasetin hegemonyası özgürlükçülüğü ciddi olarak geriletti, yerine otoriterlik tartışmalarını başladı. Ataerkil siyasetin krizi ülkeyi kuşattı. İç talepler ve tepkiler karşısında güvenlikçi dil ve tedbirler öne çıktı. Basın özgürlüğüyle ilgili ciddi sorunlar baş göstermeye başladı. İstenmeyen grupların takibinde hukuk sınırları aşılmaya yüz tuttu. Toplumsal kutuplaşma yeniden alevlendi. Ortadoğu ve Arap dünyasında çatışma devri başladı. Kürt meselesi bölgeselleşti, biçim değiştirdi, kimi tercihler açısından yol ayrımı geldi. Türkiye'nin Batı'yla ilişkileri tümüyle yön değiştirdi. Ekonomik büyüme zemini daralma eğilimine girdi, sıcak para akışları sekteye uğramaya başladı. Elverişli koşullar bozulmaya yüz tuttu.
Velhasıl her anlamda, her aktörde, her sektörde bir iniş dönemi başladı.
Önümüzdeki soru şudur:
Bu iniş devam edecek midir? “Evet”se nasıl, hangi aşamalarla, kopuşlarla mı, süreklilik içinde mi? Veya bu iniş durdurulabilecek mi? Uçağın burnu yukarı çevrilebilecek mi? Belli bir denge sağlanabilecek mi? “Evet”se nasıl ve kim tarafından? Uluslararası ve bölgesel siyasi ve ekonomik koşullar hangi ihtimalden yana ağırlık koyacaktır?
Bu soruların ve yanıtların merkezinde elbette AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan var. AK Parti kongresi de sorularla ilgili ilk olumsuz sinyali verdi. Ancak istikameti belirleyecek olan, sadece onların davranışları ve sadece onlara yönelik tutumlardan ibaret değildir.
Önümüzdeki seçim sonuçları özellikle bu açıdan önemli.
#28 Şubat
#siyaset
#ak parti
#Ortadoğu
#Arap dünyası
#Basın özgürlüğü