Avrupa Birliği'nin Türkiye ile müzakereleri durdurmayı tavsiye eden kararı bakış açımızı daraltmasın. Yeni bir şey de değil, aslında bir dönüm noktası da değil. Bir sürecin parçası bu karar sadece.
Öyle hamasetle durumu okumaktan, tepki göstermekten yana değilim. Meseleyi anlamanın ve derinliğini fark etmenin hayati önemini kavramalıyız. O zaman, bu çıkan kararın aslında bir sonuç değil, bir sürecin parçası olduğu, devamının olacağı, Türkiye'yi bekleyen ciddi türbülansı daha iyi anlayabiliriz.
Batı medeniyetinin köklerinde, temellerinde, ana taşıyıcı kolonlarındaki bu deprem, dünyadaki siyasi ve ekonomik düzeni de alt üst edecek boyutta derin ve büyük. Avrupa bunu görmek, bunu tartışmak yerine, Türkiye'deki uygulamaları tartışmayı ve müzakereleri durdurmayı daha çok tercih ediyor. Buna, gece karanlıktan korkanın ıslık çalması denir.
Tarihi, “Türkler geliyor/gelecek” korkusunu pompalayarak halkı AB'den çıkarmaya ikna eden İngiltere, şimdi bu karardan pişman, mahkeme kapılarında kıvırmanın yolunu arıyor. Oysa Brexit kararı, İngilizlerin Türklerin gelmesinden korkmasından değil, yerleşik düzenden artık nefret eden dip bir dalganın etkisiyle alındı.
Avrupa, 4 Aralık'tan itibaren Brexit gibi yeni şok eden kararlarla karşılaşacak gibi. 4 Aralık'ta Avusturya'da Cumhurbaşkanı seçimleri var. 2017'de Fransa ve Almanya'da genel seçimler olacak. Tüm bu seçimlerde sertlik yanlısı, aşırı sağcı, yabancı düşmanı ve milliyetçi isimler seçilirse şaşırmayın. Bunun domino etkisiyle tüm Avrupa'ya yayılacağını da göreceğiz.
O zaman Avrupa'da nasıl şiddetli depremler olacağını, bunun nasıl tsunamiler yaratacağını ve tüm dünya düzenin alt üst olacağını şaşkınlıkla izleyecek herkes. Bugün el kaldıran parlamenterler; meselenin mülteciler, terör, Türkiye'deki uygulamalar olduğunu zannederek nasıl yanıldığını, o zaman dizini döverek anlayacak.
Dünya bir düzensizlikler devrine girerken, AB Parlamentosu'nun Türkiye hakkında aldığı kararın, ne kadar anlamsız ve kayda değer olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Balığın içinde bulunduğu denizi fark etmemesi gibi, kendi krizini, kendi kaderini göremiyor Avrupalı zihinler. Dünyayı iki defa savaşa sokup, insanlığa en acı günlerini yaşatırken de böyleydiler. Şimdi üçüncü kez dünya savaşı çıkartacaklar, farkında değiller. Belki de farkındalar ama eski Avrupa olmadıklarını göremiyorlar.
Yaşlanmış, buna rağmen her şeyi alabileceğini, her şeyi tüketebileceğini, her şeyi kontrol edebileceğini düşünen huysuz ihtiyarlar gibiler. Zannediyorlar ki, sömürdükleri ülkelerin insanlarını aşağılayarak, yabancı düşmanlığını körükleyerek, İslamıfobiayı çıldırtarak, dipten gelen toplumsal dalgayı engelleyecekler. Oysa o gelen dalga yabancıları ezip geçtikten, Türkiye'yi dışladıktan sonra içe dönecek. Kutsal gördükleri tüm değerlerini, ilkelerini, sistemlerini alt üst edecek bir tsunamiye dönecek.
İşin ürkütücü tarafı, yıkılmasını istedikleri düzenin yerine, nasıl bir sistem kurulması gerektiğini de bilmiyorlar. Trump'ın ABD'deki zaferini Hitler selamıyla kutlayan Amerikalılar gibi, Avrupalılar da ne yaptıklarının, neye tepki verdiklerini fakrında değil.
Bu yüzden 'yeni dünya düzensizliği' dediğim bir döneme giriyoruz. Bu düzensizlikte Türkiye ne yapacak, asıl bunu tartışmalı. Yoksa AB Parlamentosu'nun aldığı kararın bir anlamı yok.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.