“Ölme eşeğim ölme!”…

04:002/10/2025, Perşembe
G: 2/10/2025, Perşembe
Ali Saydam

Trump’ın 20 maddelik Gazze planı pazartesi günü açıklandı. Neymiş? Trump ve Netanyahu masaya oturmuş, soykırımın, katliamın, mezalimin her türlüsüyle ezmeye, yok etmeye çalıştıkları Gazze halkının geleceğine kendi aralarında karar vermişler… Yani bir soykırımcı ile bir azmettirici, ‘bu işin’ tamamlanması gerektiğine kanaat getirmişler. Hamas kabul etmezse? O zaman azmettirici İsrail’in saldırılarına her türlü desteği vereceklermiş… Avrupalı halkların organik tepkilerini tenzih ediyoruz, ama iki

Trump’ın 20 maddelik Gazze planı pazartesi günü açıklandı. Neymiş? Trump ve Netanyahu masaya oturmuş, soykırımın, katliamın, mezalimin her türlüsüyle ezmeye, yok etmeye çalıştıkları Gazze halkının geleceğine kendi aralarında karar vermişler… Yani bir soykırımcı ile bir azmettirici, ‘bu işin’ tamamlanması gerektiğine kanaat getirmişler. Hamas kabul etmezse? O zaman azmettirici İsrail’in saldırılarına her türlü desteği vereceklermiş…

Avrupalı halkların organik tepkilerini tenzih ediyoruz, ama iki yıldır Gazze protestolarına katıldı, destek verdi ya da yaptırım uygulamadı diye rektörlerin görevden alındığı, sanatçıların yuhalandığı, insanların sosyal izolasyona maruz kaldığı Amerika’da son birkaç haftada sanatçılardan, kanaat önderlerinden yükselen sesler bize tam da ‘bu son’un işaretlerini veriyordu… İletişim terminolojisiyle; açıklayacakları kararların ‘üçüncü tarafların’ (third party) katılımıyla ‘öncesi’ iletişimini yapıyorlarmış…

Türkiye’ye fiziki boyutta komşu olma planları yapan İsrail’in bugüne dek uyguladığı zulüm yanına kâr kalacak, Trump başkanlığında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in katılımıyla oluşturulacak “Barış Kurulu” nezaretinde Hamas’ın silah ve mevzileri yok edilerek memleketlerini terk etmelerine izin verilecek, Gazze, Hamas dışarıda tutularak İsrail ile Trump’ın belirleyeceği bu Kurul tarafından yönetilecek, sözüm ona İsrail’in ufak ufak(!) çekileceği sonunda da çevresinde güvenlik duvarı oluşturacağı minik bir bölgeye hapsedilmiş Gazze halkı ise ona sunulana razı olmak zorunda bırakılacak. Plan bu!..

Bu arada yerle bir edilmiş Gazze’nin yeniden imarını da Ortadoğu’daki Arap ülkeleri finanse edecekler…

Hani eskilerin tabiriyle “Ölme eşeğim ölme!”…

Önüne gelene saldırmakta bir beis görmeyen İsrail de Katar örneğinde olduğu gibi katlettiği Filistinliler için bir kuru özür dileyip konuyu kapatacak… Her ne kadar “Saldırı dursun, gıda yardımı koridoru açılsın, İsrail bir lokma da olsa geri çekilsin buna bile razıyız” saikiyle plana destek verir gibi görünen Müslüman ülkeleri anlamakta zorlandığımızı itiraf etmeliyim… Birkaç tanesi hariç Avrupa ülkelerini, sesi çıkmayan insan hakları örgütlerini ve kendilerine sosyal demokrat diyen bizim pasifistleri de…

Sadece ‘İsrail vakası’ dahi ülkemizin millî savunma sanayini geliştirme ve güçlendirme konusunda ne kadar doğru bir iş yaptığını anlamaya yetmeli!

Ama yetmiyor… Millî muharip uçak KAAN konusunda, tıpkı daha öncekilerde olduğu gibi, ortaya atılan yalan, dolan, karalama kampanyası tam gaz gidiyor!..

Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan’a sevgimiz, saygımız, takdirimiz baki… Ancak açıklamasını savunacak durumda değiliz… Bilindiği gibi Sayın Bakan, Türkiye’nin yerli imkânlarla ürettiği 5. nesil savaş uçağı KAAN’a tedarik edilecek motorların lisanslarının ABD tarafından durdurulduğunu açıklamıştı. Türkiye düşmanlarıyla iş birliğine hazır bunca potansiyel hain varken, önünü arkasını anlamaya niyeti olmayan, lafı eğip büküp bambaşka anlamlara gelecek biçimde servis etmeye, milletin de kafasını bulandırmaya hevesli onursuz hazır beklerken…

İletişim hafife alınacak bir iş değildir… Söylediğiniz doğru dahi olsa eksikse hakikatle bağdaşmayan sonuçlara yol açabilir… Nitekim açtı da…

Hakikatin ne olduğunu Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün açıkladı. Millî muharip uçak KAAN ve yerli motor geliştirme çalışmalarının planlandığı gibi ilerlediğini belirtti: “Seri üretimimizi riske atmamak için de yalnızca tek bir kaynağa bağlı kalmıyor, farklı tedarik kanallarıyla çalışıyor, alternatifleri eş zamanlı olarak değerlendiriyoruz. Böylece hem takvimi güvence altına alıyor hem de millî motor geliştirme yol haritamızı kesintisiz ilerletiyoruz.”

Yani ABD durdurursa durdursun, bizim başka kaynaklarımız da var. KAAN ne zaman hazır olacak dendiyse, bu iş o zaman bitecek!..

Bunun en büyük ispatı da 48 adet KAAN almak üzere bekleyen Endonezya’nın talebi… Ancak yerli, yani Türkiye yapımı motor olursa istiyorum diyor…

İşte böyle… Dünyada, bölgemizde, ülkemizde işler çok ciddi… Biz de bu ciddiyetin hakkını veren, hepimizi gururlandıran, Türkiye Yüzyılı’na yakışır işlere imza atıyoruz çok şükür!.. Keşke iletişimini de aynı ciddiyet ve ayrıntıyla ele alsak…

‘Kedi karakterli’ şöhret…

İngiliz şarkıcı Robbie Williams, kedi mama markası “Felix”in sponsorluğunda düzenlenen turne kapsamında, 7 Ekim’de İstanbul’da bir konser verecekmiş. Nestlé Purina PetCare’in “Kedi Olmak Bi’Harika” isimli kampanyasının reklam filmi için kamera karşısına geçen sanatçı demiş ki: “Kedilerimin, hayatlarını tam olarak istedikleri gibi, istedikleri zaman yaşamalarını seviyorum. Sadece kendilerine sadıklar. Özgüvenli, özgür ruhlu ve oyuncu halleri kesinlikle bana da yansıyor. Açıkçası, onlar benim ruh eşim.”

Nestlé Purina PetCare Türkiye Genel Müdürü Ayça Erkol ise şu ifadelerde bulunmuş: “Kedilerin özgür ruhlu ve kendine güvenen karakterlerinden her zaman ilham alıyoruz. Kampanyamızda Robbie Williams ile Felix’in bir araya gelmesi ise bu mesajı eğlenceli ve güçlü bir şekilde yansıtıyor.”

Erkol, ‘şöhret-marka eşleşmesi’nin ‘püf noktasını’ gayet güzel özetlemiş. İletişim çalışmaları bakımından, her markanın her ünlüyle çalışması düşünülmez… Tıpkı izdivaçlar gibi; kültür ve değerlerin birbirine uygun olması şarttır…

‘Şöhret-marka eşleşmesinin’ bu kadarla sınırlı olduğu da düşünülmemeli; hayatın her alanında olduğu gibi bu konuda da ‘denge’ mutlaka gözetilmelidir. Anlaşmanın hem marka hem de şöhret açısından faydalı olması gerektiği kadar birbirlerine zarar vermemesi de elzemdir…

Kültür-sanatı nasıl bilirsiniz?

İş Sanat’ın yeni sezon programı, çellist Pablo Ferrandez ve Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın 4 Kasım’da vereceği konserle başlayacakmış.

Ülkemizle ilgili, hem de kendi içimizde, yanlış algılanan durumlardan biri de kültür-sanat faaliyetlerine olan ilgimiz… Oysa kitap fuarlarında izdiham yaşanıyor, tiyatrolar, gösteriler kapalı gişe oynuyor, kitaplar rekor satışlara ulaşıyor… Fakat kime sorsanız “Bizde kültür-sanat yeterince değer görmüyor, Batı’da öyle mi ya…” deyiverir…

Elbette büyükşehirler dışında da etkinliklerin çeşitlendirilmesi, halkın tüm kesimlerinin, yalnızca popüler üretimlere değil, bir zamanlar konulan adıyla ‘yüksek sanata’ daha fazla erişimi için yapılacaklar bitmez… Bitmemeli de zaten… Hele de Millî Kültür Politikaları çerçevesinde devletin ortaya koyması ve geliştirmesi gereken stratejiler doğrultusunda yapılacaklar önünüzde dağ gibi dururken…

İş Bankası gibi, çok uzun yıllardır başta yayıncılık olmak üzere sanatın çeşitli dallarında istikrarlı, başka bir deyişle ‘stratejik iletişim yaklaşımı’ çerçevesinde faaliyet gösterenler işte o nedenle çok kıymetli…

#Trump
#Gazze
#Ali Saydam