Bakın
85 yıl kadar önce ne demiş:
“Aslında ulaşılacak gâye şudur: Gözyaşı döken barışseverlerin salladıkları ‘zeytin dalları’ ile sağlanmış bir barış değil, bütün dünyayı yüksek bir medeniyetin hizmetinde bulunduran bir hâkim milletin üstün kılıcı ile sağlanmış bir barış.”
Gelelim bugüne… Hafta başında “Hâkim milletin üstün kılıcı ile sağlanmış barış” için dört garantör devletin (Mısır, Katar, Türkiye, ABD) imzaladığı, kimilerinin “
Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Deklarasyonu
”, çoğunluğunsa ‘
’ dediği adı konulamamış metinden bazı bölümleri ibretiâlem için şuraya not düşelim:
“Biz, aşağıda imzası bulunanlar,
’nın tüm taraflarca tarihi bir kararlılıkla uygulanmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu anlaşma, […]
umut, güvenlik ve ortak refah
vizyonuyla tanımlanan yeni bir dönemi başlatmaktadır.
Gazze’deki savaşı sona erdirme ve Orta Doğu’ya kalıcı
yönündeki samimi çabaları için Başkan Trump’ı destekliyor ve onun arkasında duruyoruz. Birlikte, bu anlaşmayı bölgedeki tüm halklar (Filistinliler ve İsrailliler dahil) için
barış, güvenlik, istikrar ve fırsatı
teminat altına alacak şekilde uygulayacağız.
[…] Herkes için
hoşgörü, onur ve eşit fırsat
istiyoruz; ırk, inanç veya etnik köken fark etmeksizin, herkesin
barış, güvenlik ve ekonomik refah
içinde hedeflerine ulaşabileceği bir bölge oluşturmayı amaçlıyoruz. Karşılıklı saygı ve ortak kader ilkelerine dayanan, kapsamlı bir barış, güvenlik ve ortak refah vizyonu izliyoruz.
[…] İsrail ile bölgesel komşuları arasındaki
dostane ve karşılıklı fayda
esasına dayalı ilişkileri memnuniyetle karşılıyoruz. Bu
uygulamak ve sürdürmek için birlikte çalışmayı, gelecek kuşakların barış içinde birlikte gelişebileceği kurumsal temelleri inşa etmeyi taahhüt ediyoruz. […]”
Niyet mektubundaki bazı kavramların altını
çizdik… Sanki Anglosaksonların “wishful thinking” (hüsnükuruntu, iyi niyet temennisi) dedikleri durumla karşı karşıyayız…
Yüz binlerin öldüğü, sürüldüğü, mezalime uğradığı bir coğrafyada inşallah bu kavramlara sahip çıkılabilir…
Biz en azından, tarihte olduğu gibi İsrail sahtekârlık sergileyip tüm anlaşmaları bozuncaya kadar bile olsa, Gazze halkının öldürülmemesi, yaşamlarını insan onuruna uygun biçimde sürdürebilmesi, gerekli yardımlara ulaşabilmesi için bir fırsat olarak gördüğümüz ‘
’ ve ‘
’ sürecinin pragmatik bir çözüme kavuşmasını destekliyoruz.
Topyekûn araştırma = Araştırmama
100’ü aşkın ülkede 40 milyondan fazla bireysel kullanıcıya ulaşan ‘
’ (esenlik) teknolojisi şirketi
, 2025 yılının ilk üç çeyreğinde topladığı verilerle hazırladığı “
”nda ülkemizdeki çalışanların duygu durumları, sorunları ve esenlik düzeylerini analiz etmiş.
Türkiye genelinde 100 şirkette 15 bini aşkın çalışanın katıldığı araştırmanın raporuna göre; çalışanların stres ve kaygı düzeylerinin yüksek, mutluluk düzeyi ve uyku kalitesinin orta, hareketliliğin ise düşük seviyede seyrettiği ortaya konulmuş. Çalışanların
’ü duygularını en çok iş, eğitim veya yakın ilişkilerinin etkilediğini belirtmiş. Ayrıca
seviyesinin 54,4 puanla
seyrettiği raporlanmış…
Duygu durumu bu… Talepler de aşağı yukarı ortaya konmuş… O zaman “hadi” mi?..
Keşke bu kadar kolay olsa…
Yıllardır “Araştırmadan, ölçümlemeden olmaz” der dururuz. Saçımın bir bölümünün bu yolda ağardığına “Yemin edebilirim ama ispatlayamam”… Fakat araştırmanın hedef kitleye yönelik olması şart!.. Meditopia’nın araştırması mükemmel bir başlangıç noktası sağlasa da her şirket, kurum ya da kuruluşun kendi çalışanlarının ihtiyaç, talep ve beklentilerini ortaya koyacak çalışmalara imza artması gerekir…
“Çalışan memnuniyeti” denilen kavramın bile altının nelerle dolması gerektiği, o şirketin bulunduğu şehre, yöreye, çalışanların kültür ve değerlerine göre değişecektir…
“TV seyretmeye izin veren ütü”
İşte başlık yukarıdaki gibi atılır… Neden bahsettiği, ürünün ne olduğu belli… Merak uyandırıyor… Fayda odaklı…
Tamam, faydanın doğrudan ütünün asıl işiyle ilgili olması gerekirdi ama buradaki espri o kadar iyi, dolaylı anlatım o kadar başarılı ki ısrarcı olmamak lazım…
markası, sessizlik teknolojisine sahip Quiet Super Steam Pro adlı ütü modelini tanıtmak için bu başlığı tercih etmiş. Yeni model, eksisine göre yüzde 20 daha sessizmiş… Böylece rahatça televizyon izleme imkânı sunuyormuş.
İletişim çalışmaları kapsamında zaman zaman bu türden
başlıklarından bahseder, onlara deyim yerindeyse neşter vurmaya çalışırız… Örneğin; bize eposta yoluyla gelen basın bültenleri için ‘subject’ (konu) kısmına “Basın Bülteni” yazılması bütün ilgiyi öldürebiliyor…
Ekran başındaki insan dikkatinin 47 saniyeyle sınırlı olduğu günümüzde, okuru başlıktan ya yakalarsınız ya da kaçırırsınız…