“Modernleşen Türkiye” kitabının yazarı Erik Jan Zürcher Türk modernleşmesi üzerine yazan diğer yazarların aksine 1923’ün modernleşme için bir sıfır noktası olmadığını söyler. Zürcher Türk modern-leşmesinin tarihini yazarken Türkiye’yi Osmanlı’nın bir devamı olarak görür. Zürcher’e göre Türkiye, sahip olduğu Osmanlı geçmişi olmadan anlaşılamaz.
Türkiye’nin 1946’da çok partili hayata geçişi de Türk modernleşmesiyle ilgili, baştan beri sahip olduğu tarihi süreklilik kavramıyla anlaşılabilir. Bu sürekliliği sağ-sol kalıplarına girmeden anlama çabası gösteren nadir entelektüellerden birisi Cemil Meriç’tir. Meriç’e göre entelektüelin ilk önce hesaplaşması gereken, devraldığı düşünce geleneğidir. Nitekim kendisi de, onu var ettiğini söylediği Batı düşüncesi ile hesaplaşarak başlar yazmaya. Hep marjinde durur, her ideolojiye mesafesini korur.
Cemil Meriç her türlü kategorizasyonu reddederdi, kendini ne sağ ne de sol olarak tanımlardı. O, kendi deyimiyle uzun süre “araf’ta bir münzevi”ydi: “Sevebileceklerim dilsiz, dilimi konuşanlarla konuşacak lakırdım yok. Yani dilimle, zevklerimle, heyecanlarımla ‘Büyük Doğu’ kadrosundayım, düşüncelerimle, inançlarımla ‘Yön’e yakınım. Bu bir kopus, bir parçalanıs.”
Cemil Meriç’in Türk düşünce hayatına en büyük katkılarından birisi belki de müstağrip kavramına yüklediği anlamdır: “Tanzimat sonrası Türk aydınına en çok yakışan sıfat müstağrip (şaşıp kalan, hayrete düşen). Edebiyatımız bir gölge-edebiyat; düşüncemiz bir gölge-düşünce. Üç edebî nevi itibardadır; taklit, intihal, tercüme. Ama zirvelerin hiçbirini tanımıyorduk…Avrupa’yı, girdapları olmayan bir kıta, tezatsız ve tek boyutlu; bir kartpostal Avrupa’sı olarak görüyorduk.”
Materyalizmin Batı’da bir kurtuluş ama Osmanlı için bir felaket olduğuna inanan Meriç, Türk aydınını yetiştiği ocaklara göre tasnif eder. Bunlardan birisi Tıbbiye diğeri de “intelijansiyanın döl yatağı” olarak tanımladığı Tercüme Odası’dır. “Genç Osmanlılar Tercüme Odası’nda yetişmiş kimseler oldukları için, yaptıkları bir ‘memur muhalefeti’ olarak da değerlendirilebilir” derken siyasi hayatımızın muhalefet geleneğine de ışık tutar.
Aydının modernleşmeyi Batı’ya teslimiyet gibi algılamasına, çağdışılık ithamını, azgelişmişlik ithamını kabullenmesine karşı çıkar. Ona göre asıl çağdışı olan tüm bencilliği ile Avrupa’dır. Meriç, düşünce tarihimiz açısından, Batı karşısında şaşıp kalan, hayrete düşen “müstağrip” aydın için Avrupa’yı kartpostal olmaktan çıkarmıştır.
Meriç, İslâm-Sosyalizm beraberliği üzerinde durarak bunun Türk toplumunun modernleşmesi için en uygun yol olduğunu savunuyordu; önemli olan ideolojilerden sıyrılarak düşünebilmek, kendi ülkesinin gerçeğini görebilmek ve buradan sahip olduğu maziye doğru hareket edebilmektir.
Meriç, Hüsamettin Arslan’a göre Türkiye’nin Nietzche’sidir. Bunda elbette hayatındaki değişik dönemlerin etkisi var. Geçen hafta Cemil Meriç’in ölüm yıldönümü vesilesiyle Türk düşünce dünyasındaki önemi üzerine konuşurken herkesin Cemil Meriç’inin farklı olduğunu gördüm. Bu vesileyle bir iki not düşmek istedim.
Yüzyılın en etkili tarihçilerinden olan Edward Hallett Carr, “Düşünce tarihi tüm tarihlerin anasıdır” diyor. Bu vesile ile düşünce tarihimizde önemli bir yeri olan Cemil Meriç’i rahmetle anıyorum. Tarih yazımı düşünce tarihsiz olmaz!
Geçenlerde Diyanet’in cuma hutbesinde “seküler hayat” kavramını kullanması dikkatimi çekti. Buradaki “hayat tarzı” itrazı elbette yeni değil. Sekülerleşme, maddecilik, bilimcilik düşüncesi ile birlikte değişen hayatı kıymetli tarihçimiz Zafer Toprak’ın “Türkiye’de Yeni Hayat İnkılap ve Travma 1908-1928” kitabı üzerinden örneklendirmek istiyorum: “23 Temmuz 1908 ile Osmanlı Devleti sadece bir siyasi değişikliğe gitmemiş, sosyal hayatta da bazı değişimler ortaya çıkmıştı. Bu değişimin tartışmaları, Ziya Gökalp’in Yeni Hayat adlı eseri ile başlamış daha sonra yine İttihat ve Terakki Fırkası merkez üyelerinin destekleriyle çıkan Genç Kalemler dergisinde devam etmişti. Çalışmanın bel kemiğini oluşturan ‘Yeni Hayat’ kavramı, başlangıçta dil sorununu gündeme getirmişse de giderek geniş bir alana yayılmış ve bir yaşam felsefesine dönüşmüştü. Mütareke döneminde İstanbul belki de en karmaşık dönemini yaşamış ve İstanbul’da işgal güçlerinin bulunması, Beyaz Rus göçleri, nüfusu bir hayli artırmış bu da bazı sorunları beraberinde getirmişti. Özellikle Rus göçleri, İstanbul’un yeni kültürel alışkanlıklar, estetik değerler edinmesine yol açtı. Sinema ve barlar en çok rağbet gören yerler haline geldi…”
Yeni Hayat kitabı bu çerçevede Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş evresinde kadınlardan çalışma hayatına, evlenme usullerinden sofra düzenine pek çok başlıkta yaşanan sarsıntıları anlatır. Öyle ki evlilikler ve eş seçim kriterleri bile değişmiştir. Gazeteler bu yeni hayata uygun eşler, evlenilecek kişilerde aranılacak özellikleri anketlerle belirler. Yüzyıl önce seküler hayata geçişin sancılarını yaşamış toplum yapımızın bugün karşı karşıya kaldığı değişim sadece sekülerlik ile açıklanamayacak kadar girift. Cuma hutbesinde dikkatimi çeken bu “seküler hayat” tanımı elbette bugün karşı karşıya olduğumuz yeni bir eşiğin risklerine bir ikaz yapıyor. Ancak kapıların kalmadığı, içerinin dışarının karıştığı bir çağda değişimi sadece seküler hayat perspektifinden bakarak yorumlamanın yeterli bir izah olmadığı kanısındayım. Artık sorun maneviyat varlığı veya yoksunluğu ile açıklanamayacak kadar girift.
Elbette bireyin anlam dünyası kültür ile şekillenir. Bugünün kültürü de yaşam tarzımızı farklı şekillendiriyor. Evliliklerde takılan pırlanta yüzüklerden giyilen gelinliklere, ilk danslardan balaylarına kadar yaşam tarzımızın içindeki pek çok ritüel amorf ve bir yere ait değil. Hollywood sinemalarındaki hayatların taklidi yaşam tarzları, düğünler, evler ve hayatlar, arzular ve hayaller de bu yönde iken seküler hayat ile olmayan hayatın sınır çizgilerinin giderek muğlaklaştığı kanaatindeyim.
Artık ne baştaki başörtü ne de beş vakit namaz seküler hayat tarzına mani değil!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.