I-
Otobüsün içinde, saniyelerin neredeyse bir saat olarak hissedildiği psikolojik zamanın kaydı altında, öylece duruyoruz. Yeni yolcuların gelmesini mi bekliyoruz yoksa her fırsatı kendine yontan bazı yolcuların, verilmemiş moladan bütün bencillikleri ile istifade ettikleri zamanı nihayete erdirmeleri için sabır mı kuşanıyoruz, bilmiyorum.
Biraz önce Kütahya Garı’ndan binmiş olan iki yolcunun sesini duyuyorum. Konuşarak yerlerine gittikleri için o iki sese dikkat kesilmiş, adamların yaşlarının 70 civarı olmasına rağmen 1901 doğumlu dedemin sesini ve kelimelerini ödünç almış bir eda ile konuşmalarını zihnim kayıt altına almaya cehdetmişti.
İşte o adamlardan birisi, muhatabına durmadan “Neden sebep?” diye soruyordu. Adamın her defasında verdiği izahı beğenmiyor, sorusunu aynı kelimelerle ama frekansını biraz arttırmış olarak tekrarlıyordu: “Neden sebep!?”
Neden sebep sorularını cevaplaması gereken kişi, en sonunda sabır taşı olsa çatlar hükmünün uygulayıcısı olarak muhatabına gürledi. “Anlayışın mı kıt be adam? Neden, neden? Kedi boku eben.”
Şimdi bir kavga çıkacak diye beklerken “neden sebep” diyen güldü. “Lokum al ağzın tatlansın” dedi.
Önce kötü bir mizah esintisi olarak, ebesinin hakkını koruması gerekmiyor muydu diye tebessüm ettim, kendi kendine gülene ne denir yargısını parantez içine alarak. Sonra, iki adamın sohbetinin harcını düşündüm. Anlatan sohbet ehliydi, dinleyen belli ki kendini modern zamanların enformatik sorularına teslim etmiş, eskinin sohbet adabını unutmuş, arkadaşının söz ikliminde seyre çıkmış halini gerekli gereksiz sorularıyla talan etmişti. Arkadaşının kendisine bu adabı öfke ile hatırlatmasını muhabbetle karşılamış; her ikisi, hatırlayan ve hatırlatılan olarak yeniden, “kadını darlıkta, erkeği varlıkta, kardeşi mirasta, dostu yolculukta tanırsın” kelamı kibarının iklimine sığınmıştı.
II-
“Neden sebep” diyerek muhatabının sözünü balla değil de kötü bir merakın harcıyla kesip, belki de muhatabının cevabını veremeyeceği bir sorunun içine hapseden adamı dinlerken; yola çıkmadan önce okuduğum, Necip Fazıl’ın (1904-1983) “Ölü Saklayan Mezarcı” hikâyesini hatırladım. Hikâye 1928 yılında yayımlanmış. Yani Necip Fazıl henüz 24 yaşında iken.
Hikâye, “Hikâyemi yazmak için her zaman uğradığım kahveye gittim” diye başlıyor.
Anlatıcı hikâyesini iki saat içinde yazmak zorundadır. Muhtemelen hikâyesini gazeteye gönderecek, karşılığında telif alacaktır. Fakat henüz ne yazacağını bilmemekle beraber, kahvehanenin atmosferinden bir hikâye avlayacağını sezmektedir:
“Evet, bugün bu kahvehane bende tuhaf bir tesir yaptı! Yanı başımdaki bu insanlardan, neredeyse mühim, fevkalade bir şey doğacak gibi dikkatimi üzerlerinden sıyıramıyorum. Bayram Ağa’nın üç köşe delikten uzanan başını gördüm. Esmer dudakları kımıldamadan bir şeyler mırıldandı:
-Ölü kaç gün kalmış evde?”
Soruya cevap veren olmaz. Ancak bu soru anlatıcıyı korkutur. Korkusunu yenmek için sorunun cevabını makul bir şekle sokmaya çalışır: “Biri ölmüş ve birkaç gün kaldırılmadan evinde kalmış. Olabilir ya...”
Fakat kendini ikna etmeye gücü yetmez.
Kahvedekiler oyunlarını oynamaya devam ederler. Oyunun içinde “evde kalan ölü”ye dair bir iki kelâm etmeyi de ihmal etmezler.
“-Ölü saklayan bir mezarcı... Gel de inan! Olur şey değil.”
Saklanan ölü ile ilgili bilgiler de sızdıkça anlatıcı işin aslını daha çok merak eder:
“-Beş gün kalmış... Düşünün, beş gün... Kimsenin haberi olmadan...
-Mezarcı, beş gün kendisinden başka kimsenin ayak atmadığı bu eve girip çıkmış, ha!
-Bereket versin çocuklara...
-Sahi... Çocukların topu bahçeye kaçmış da duvardan topu almak için bahçeye girdikleri zaman kapının camından taşlıktaki ölüyü görmüşler.
-Ne de güzel kızdı, değil mi?
-Ya!.. Sorma, sorma...”
Anlatıcı her bilgiden sonra olayın biraz daha esrarengiz bir havaya bürünmesinden dolayı çıldırtıcı bir merakın içine düşmektedir.
Mezarcının genç ve güzel bir kızı beş gün evinde sakladığını bilenler bunun sebebini de biliyordu muhakkak. Sanki özellikle anlatıcıya “dinletmek için gayet basit bir sebebin izah edivereceği âdi bir vak’aya, bir artist hüneriyle sonsuz bir mana vermek için evvelden düşünülmüş, sıraya konulmuş bir üslûpla konuşuyorlardı.”
“-Ölü saklayan mezarcı mı dediniz? Niçin saklamış mezarcı bu ölüyü beş gün evinde?”
Anlatıcı bu soruyu sormak için yerinden kalkar, içtiği kahvenin parasını öder. Soracakken vazgeçer:
“Bu suale alacağım cevap, sonunda her hadiseyi bayağı bir oluş mekanizmasıyla hallediverecek ve hemen şaşkınlığımı ortadan kaldıracak bir cevap olmayacak mı? Şu veya bu şekilde bir cevap... Şu veya bu sebepten olmuş... Bana ne? Olmuş ya!
Sebebini bilmeyeyim ki, bu vak’anın müthiş manası kıymetinden kaybetmesin.” (Hikayeler, Büyük Doğu Yay., 19. Basım, 2010, s. 35)
Necip Fazıl bu hikâyesi ile 1928 yılında müthiş bir sezgiyle enformasyon ile bilgi arasındaki farkı yakalamıştır.
III-
IV-
Siz bu metni lütfen Türkiye’nin günlerce (43 gün) bir çocuğun ailesi tarafından katledilmesi haberine kilitlenmesi üzerinden okuyun. Katillerin kimliği, cinayet işleme nedenleri ve şekilleri adli makamların vazifesi iken her evde çoluk çocuğun gözü önünde bütün haberleri dışarda bırakarak, sekiz yaşındaki Narin’in katledilmesinin “Neden sebep?” sorusu peşinde haberleştirilmesine, gündemin işgal edilmesine karşı sormamız gereken soru şu: Herkesin savcı, herkesin yargıç, herkesin dedektif olduğu bir yerde, mesleği hâkim, savcı, dedektif olanlar ne yapar?
Narin cinayeti neden başka her türlü haber dışarda bırakılarak gündeme yerleştirildi? Aşırı haberleştirilme ile ne sağlanmış oldu?
“Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüz” DEĞİLDİR algısı yerleştirildi zihinlere.
“O köy onların köyü” algısı ile insanların birbirinden “derin” komplolarla kopması; bir aile üzerinden ailenin tekinsizliğinin zihinlere kazınması; haber şeffaflaştırılarak olayın üzerinin örtülmesi; ekran başındaki çocukların kendi anne ve babalarından korkması…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.