Dünyanın sisi, uğultusu

04:0013/10/2025, Pazartesi
G: 13/10/2025, Pazartesi
Gökhan Özcan

Bize hep “Bir şey eksik!” diyen bir ses var ya içimizde, haklı o ses! Gerçekten bir şey eksik! Hem de her şey haddinden fazlayken bir şey eksik! Ne peki eksik olan? Bizi tamam kılacak şey ne ise o! Hepimiz için aynı şey mi? Aslında özünde aynı şey ama belli ki herkesin aradığı yer birbirinden farklı… Aynı yere varacak olsa bile yürüdüğü yol da diğerinden farklı… “Hepimiz bir kuşatmadayız. İliklerimize kadar ıslanmışız. Gel gör ki acizlik elveriyor, birden tenhalık basıyor. İçimizin mikropları içimize

Bize hep “Bir şey eksik!” diyen bir ses var ya içimizde, haklı o ses! Gerçekten bir şey eksik! Hem de her şey haddinden fazlayken bir şey eksik! Ne peki eksik olan? Bizi tamam kılacak şey ne ise o! Hepimiz için aynı şey mi? Aslında özünde aynı şey ama belli ki herkesin aradığı yer birbirinden farklı… Aynı yere varacak olsa bile yürüdüğü yol da diğerinden farklı…

“Hepimiz bir kuşatmadayız. İliklerimize kadar ıslanmışız. Gel gör ki acizlik elveriyor, birden tenhalık basıyor. İçimizin mikropları içimize bir aykırı çöp uzanmayagörsün, hep birden o çılgın danslarına başlıyorlar. Şerha şerha yararak kalbimizi, yeniden ve bir daha ebedi uykusuna, sevgili gafletine terk ediyorlar. Hakikata yeniden ve bir ilâhî vesile, bir lütuf ile tutununcaya kadar” diye yazmış Mustafa Kutlu, meselenin bam telini isminde aşikâr eden ‘Yoksulluk İçimizde’ kitabında.

Dünyaya eksilerek geldik, dünya eksilmişlerin yeri… Dünya hayatı eksilmişlerin kendilerini tamamlayacak şeyi arama yeri… Tastamamlık diye bir şey olduğunu eksilmiş olmaktan bilmenin, anlamanın yeri… Eksiksizi eksiklerinden arayıp bulmanın yeri… Yani dünyada isek hep bir şey eksik olacak. Lakin bunu böylece hissediyor olmamız da bizimle hakikat arasında görünmez bir köprü vazifesi görecek. Eksikliğinin farkında olan, bunu aklından çıkarmayan; işin irfanına vâkıf olamasa, hatta meselesinin adını koyamasa bile hissini, sezgisini daima içinde bir umut, bir özlem olarak taşıyacak.

“Bazı günlere içimin bahçelerinde cıvıldaşan kuşların sesiyle uyanıyorum” diye yazdı defterine beyaz saçlı adam, “nereden geliyorlar, sonra bir anda nereye gidiyorlar bilemiyorum.”

İçimizdeki ses bizimle konuşuyor, onu çoğumuz kendi sesimiz gibi görüyoruz. Oysa yine çoğumuz ona ‘iç ses’ diyoruz, çoğu zaman bir iyelik eklemeden. Çünkü bizimle konuşuyor, can kulağımıza sürekli bir şeyler fısıldıyor o ses; insan kendisiyle nasıl konuşur?

Olmuyor mu size de, söyledikleri bunlardan hiç haberimiz yokmuş gibi üzüyor bazen bizi ve bazen sevindiriyor. Hayrete düşüyoruz, şaşırıyoruz bazen sessizce söylediklerini içimizde duyunca. İlk kez duyuyormuş gibi… Evet, aslında ilk kez duyuyoruz! Sanki konuşan biz değiliz de biz sadece dinleyeniz. ‘Sanki’yi de usulen koyuyorum buraya, her gün tecrübe etmiyor muyuz zaten bunu? Peki kim o zaman bizimle konuşan? Neden hiç içimizden ayrılmıyor? Neden konuşup duruyor bizimle? Nasıl konuşuyor? Birçok şey yaşıyoruz ve o ses o yaşadıklarımızı bizim için anlamlı hale getiriyor sürekli. İtiraf edelim, o ses bizimle konuşmasa hiçbir şeyin şuurunda olamayacağız? Evet, bazen bizi yoldan çıkarmaya da çalışıyor; bu da bir gerçek! O ses diğeriyle aynı mı acaba? Yoksa içimizde bizimle konuşan iki ayrı ses mi var? Ne muamma ama!

Aslında hayatın bütün hikayesi içimizde geçiyor, adı içimizde konuyor. Neyi seçiyorsak içimizden seçiyoruz; doğru olanı da yanlış olanı da. Varsa bir taze bahar, içimizde! Varsa bir kara kış, o da yine içimizde! Hayat karşısında kazandığımız zaferler de uğradığımız hezimetler de yine hep içimizde! Her şey o iki sesten hangisine kulak verdiğimizle ilgili. Belki de iki ses yok, ikincisi belki de sadece dünyanın uğultusu! Ve bu belki de sadece uğultunun sebep olduğu bir tür duyma bozukluğu!

Yine ‘Yoksulluk İçimizde’ kitabından kulaklara küpe bir paragraf daha alalım buraya: “Sözde hikmet çoktur. Birincisi, kimden geliyorsa onun kalbinin kisvesini taşır. Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir. Kederle dolusun. Merak ve endîşe içindesin. Demek ki hakîkati göremiyorsun. Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümid et.

Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır. Gönül eri garib olmaz.”

“Her yere baktın ama bulamadın” dedi meczup, “bir de gözlerinin göremeyeceği yere bak!”

#Aktüel
#Hayat
#Gökhan Özcan