İçeriden ve dışarıdan çok ağır saldırılara maruz bırakıldı. Gezi teröründen 15 Temmuz’a, Ege’nin silahlandırılmasından Güney sınırlarımızın savaşla kapatılmasına, ekonomik saldırılardan silah ambargolarına kadar...
Ve belki de en önemlilerinden biri Türkiye’nin yapıp ettiği, uğruna mücadele verdiği her şeyin medya üzerinden sulandırılması, hafifletilmesi, yok sayılması, alaya alınması oldu. Asıl kanımıza dokunan buydu.
İçeride öyle etkin mekanizmalar kurdular ki, bir tür “iç işgalci deneme”ler yaşadık. Her ne kadar bugün bu iktidar alanları büyük oranda etkisizleştirilse de hâlâ “siyasi terör” üzerinden bir iç direnç devam ettiriliyor, silahlı terörü bitiren Türkiye’ye karşı “siyasi terör” diri tutuluyor.
Hemen şunu söyleyelim: Türkiye şu an birçok ülkeyi, yanında durmak, iş birliği yapmak durumunda bırakan bir güç denklemi oluşturmuş, inşa etmiştir. Bunun esas kaynağı yüzyıllara dayanan siyasi genetik ve devletler sürekliliğidir.
Bin yıldır coğrafyamızı formatlayan imparatorluklar aklıdır. İşte son on beş yılımız, bu aklı, bu bilgeliği, bu güç inşasını durdurmak isteyenlere karşı mücadele ile geçti.
Ve bu, çok daha erken olabilirdi. “Türkiye’yi durdurma” senaryosunun mimarları bizi yıllarca yavaşlattı. PKK 47 yıl, Suriye savaşı 14 yıl geciktirdi. Çok ağır bedeller ödendi. Oysa Türkiye sadece kendisi için değil, coğrafyasına ve dünyaya öğretecek çok şeyi vardı. Bunlar gecikti.
Şimdi uluslararası sistem dağıldı. Güç haritası çöktü. BM ve üst kurumlar etkisizleşti. Avrupa Birliği etkisi zayıfladı. ABD küreselden bölgeselleşmeye yöneldi.
Aktör, imparatorluk geçmişi olan milletler yeniden sahaya indi. Ve Türkiye’nin önünde büyük bir boşluk oluştu. O da yıllardır hazırlığını yaptığı gücü öne çıkardı.
Artık içerideki engellerin un ufak olduğunu görüyoruz. Bölgesel güç denkleminin merkezinin Türkiye olduğunu görüyoruz. Küresel barış ve ortaklıkların Türkiyesiz olamayacağını görüyoruz. Ve Türkiye bu alanın daha başında. Daha yeni başladı.
Suriye savaşının bitmesi, içerideki “yabancı” iktidar alanlarının dağıtılması, PKK’nın kendini feshetmesi, YPG’nin tasfiye ve silah bırakmasının gündemde olması gibi, Türkiye’nin elini rahatlatan daha çok şey yaşanacak.
Güç; tarihten, coğrafya kimliğinden, hafızanın yeniden keşfinden, küresel güç haritasının dağılmasından geliyor. Ve en akıllıca bir yolla bu fırsat kullanılıyor.
Türkiye şu an uluslararası diplomasinin düğüm noktasıdır. Uluslararası enerji ve ticaret koridorlarının düğüm noktasıdır. Çok daha önemlisi, Türkiye şu an dünyanın güç denkleminin, güç matematiğinin tam anlamıyla düğüm noktasıdır.
Sadece dün İstanbul’da Rusya-Ukrayna Masası kuruldu. Ukrayna ve Rus heyetleri İstanbul’da görüşüyor. Olumlu bir hava yakalanırsa Trump ve Putin de İstanbul’a gelebilir. Erdoğan, Trump ve Putin’in İstanbul’dan dünyaya vereceği fotoğraf işte sözünü ettiğimiz yeni dönem güç matematiğinin en etkili sembollerinden biri olacak.
Hindistan-Pakistan savaşından Gazze’deki korkunç kıyıma, Suriye bütünlüğünden Avrupa savunmasına, Afrika’daki Batı/sömürge karşıtı millileşme dalgasından Orta Asya’nın güç toplamasına, Rusya’yı Ukrayna’da saplandığı çıkmazdan kurtarmaktan İspanya ve İtalya ile ortak savunma girişimlerine, savaş ve çatışmaları Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasındaki kuşaktan uzaklaştırmaktan Anadolu merkezli yeni yükseliş çağına, Pasifik’ten Atlas Okyanusu’na uzanan büyük coğrafyayı 21. yüzyılda “Süper Kuşak”a dönüştürmeye kadar, Türkiye’nin olmadığı hiçbir masadan imza çıkamayacağı artık dünyanın gerçeğidir.
Çünkü, özellikle son beş yılda Türkiye’den başka barış masası kuran hiçbir ülke yoktur. Ve bu, dünyanın tamamında geçerlidir.
Ve bütün bu gelişmeler, ABD ve Avrupa’nın coğrafyamızdaki silahlı tetkikçisi İsrail’in alanını daraltmaktadır, daraltacaktır. ABD’nin bile, İsrail’in istismarları yüzünden dünyayı kaybettiğini fark etmesi ve bu zararı azaltacak yeni denklemlere yönelmesi ibretliktir.
Öyle bir zaman gelir ki, İsrail’in kendi sınırlarının dışına bakacak mecali bile kalmayabilir ve bu, çok kısa zamanda olabilir.
Tarih beş yüz yıllık bir dönüm noktasına girdi ve çok hızlı akıyor. Daha da hızlanacak. Güç kaymaları, iki dünya savaşını kazanmışlar üzerinde kara bulutları biriktiriyor. Zinde, aydınlık, uzun süre dinlenmiş milletler devreye giriyor ve bu, önlenemez, durdurulamaz.
Öyleyse çok daha büyük sürprizlere hazır olalım. “Türkiye 21. yüzyılın sürprizidir” hazırlıklı olalım. Bu sürpriz; içeride ülkesine karşı bayrak açanların, parmak sallayanların, başka güçlerin ajandaları için siyaset, sermaye, bürokrasi alanında görev yapanların yakasına yapışacaktır. Onlar için de tarihin sonu gelmiştir.
Özetle: Dünyanın yeni düzeni formatlanıyor. Geleceğin tarihi bugünlerde şekilleniyor. Nasıl yazılacağını sonraki nesiller görecek. Bizler ancak not almaya yetişebiliyoruz.
PKK kendini feshetmek zorunda kaldı. Zaten bitmek üzereydi. Cumhuriyet tarihinin en kanlı isyanı bitirildi. Osmanlı’daki iç isyanları sayfalarca okuduk. Türkiye’nin büyük yükselişi anlatılırken, elli yıl süren bu isyan da işte öyle yazılacak, anlatılacak.
Kurulan masalar sadece barış masaları değil. Güç paylaşımı, tarihi şekillendirme, coğrafyayı biçimlendirme masalarıdır. Bugünlere net cümlelerle, berrak bir akılla tanıklık edin. Her şey gözümüzün önünde oluyor. Tarih aslında biziz!
20. yüzyılın başında yaşayanlar yıkım/imha tarihine tanık oldu. Bizler, büyük inşa tarihine tanık oluyoruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.