Ekonomi ve piyasa yazısı yazmak ya da yazmamak

04:006/05/2025, Salı
G: 6/05/2025, Salı
İhsan Aktaş

Türkiye’de siyasi gündem ne kadar gerilimli olursa olsun, her dönemde ekonomi ülkenin en önemli meselesi olduğu açıktır. Özellikle pandemiden sonra tüm dünyada tedarik zincirinin bozulmasıyla birlikte gıdaya erişimden enflasyona kadar pek çok alanda ciddi dengesizlikler yaşandı. ABD ve Çin dahil olmak üzere hiçbir ülke bu süreçten etkilenmeden çıkamadı. Bizim memlekette ise çoğu zaman insanlar kendi işine odaklanmak yerine, üzerine düşmeyen konular hakkında fikir yürütmeyi tercih eder. Siyaset,

Türkiye’de siyasi gündem ne kadar gerilimli olursa olsun, her dönemde ekonomi ülkenin en önemli meselesi olduğu açıktır. Özellikle pandemiden sonra tüm dünyada tedarik zincirinin bozulmasıyla birlikte gıdaya erişimden enflasyona kadar pek çok alanda ciddi dengesizlikler yaşandı. ABD ve Çin dahil olmak üzere hiçbir ülke bu süreçten etkilenmeden çıkamadı.

Bizim memlekette ise çoğu zaman insanlar kendi işine odaklanmak yerine, üzerine düşmeyen konular hakkında fikir yürütmeyi tercih eder. Siyaset, sivil toplum, medya, kültür-sanat çevreleri ve iş dünyası gibi birçok grup içerisinde, çoğu zaman kendi işlerinde derinleşmek yerine doğrudan siyasetle ilgili cümleler kurarlar. Adeta memlekette olan biten her şeyin siyasetle bağlantılı olduğu düşünürler.

Bir ülkenin yönetimi elbette ki o ülkenin geleceğini şekillendirir. Atılan her adım toplumun tamamını etkiler. Batı Avrupa ülkeleri seviyesinde kurumsallaşmamış devletlerde toplum-siyaset ilişkisi oldukça dinamiktir. Türkiye’de seçmenin siyasetle ilgisi, Trabzonluların Trabzonspor’la ilgisi kadardır; çünkü siyaset, toplum hayatında birçok alanı doğrudan etkiler.

Yaklaşık 30 yıldır araştırma sektöründeyiz, ayrıca sanayi ile de kenarından köşesinden ilgimiz var. İçinde bulunduğumuz sosyal çevre ve işimiz gereği karşılaştığımız insanlar, bizleri yarı siyasi figür olarak görüp kendi sorunlarını anlatıyor. Bu söylediklerim doğrudan ekonomiyle ilgili değil; ancak toplumun önemli bir kesiminin Sayın Cumhurbaşkanımızla kurduğu özel bir bağ var. 25 yıllık iktidar sürecinde, gündemine aldığı pek çok konuyu halk lehine çözdüğü için, meselelerin Cumhurbaşkanına ulaşması halinde çözüleceğine dair güçlü bir inanç var.

“Cumhurbaşkanının haberi var mı: Bu soru, istisnasız her vatandaşın şikayet cümlesinin sonunda geliyor. Bu cümle çok kıymetli; çünkü halk, çözümün adresi olarak Cumhurbaşkanını görüyor. Elbette ülkenin herhangi bir sorunu masadaysa, Cumhurbaşkanının da bu konuda bilgisi vardır. Ancak ekonomik sorunlar diğerlerinden farklıdır; oluşması yıllar alır, çözüm süreci de zaman ve sabır ister.

Bir sosyal bilimci olarak, düşük gelirli kesimlerden iş insanlarına kadar yaptığımız araştırmalardan ve görüştüğümüz siyasetçilerden bazı özet öneriler çıkardım. Doğrudan ekonomi eğitimi almamış bir yazar olarak ne kadar isabetli olur bilemem ama kendi analiz ettiğim birkaç başlığı burada paylaşmak isterim.

2025 Türkiye’sinde toplumun yaklaşık %25’i oldukça zengin bir hayat sürdürüyor. Faizlerin yüksek olması nedeniyle, birçok tasarruf sahibi yatırımlarını üretim yerine faize yönlendiriyor ve bu gelirleri harcamaya dönüştürüyor.

Fiyatların baskılanması ve piyasadan paranın çekilmesi harcama yapacak kitleyi doğrudan etkilemiyor. Günlük yaşamda tüketimi sürdürenler; kafeleri, restoranları ve alışveriş merkezlerini dolduran üst gelir grubuna yakın bireyler. Enflasyonla mücadele için faizlerin yüksek tutulması ve kredi kısıtlamaları, bu kesimin harcamalarını durdurmadığı gibi, üretim çarklarını da yavaşlatıyor. Bugün hiçbir sanayici %50 faizle yatırım yapmıyor.

Türkiye dinamik bir ülkedir. Çin-Tayvan ve ABD-Çin geriliminden dolayı, birçok ülke iç taleplerin yanı sıra Türkiye'de üretim yapıp ürünlere yakın coğrafyadan erişmek istiyor. Bu nedenle, mevduat faizi ile fonlama faizi arasında bir denge kurulmalı; sanayi, ticaret, özellikle yüksek teknoloji ve dijital ekonomi alanlarında düşük faizli fonlamalar yapılmalıdır.

Fazla üretim, daha fazla mal ve ihracat demektir. Ülkede üretim seferberliği başlatılırsa, enflasyon doğal yolla yavaş yavaş düşer.

Dar gelirli ve emeklilerin durumu ise ayrıca değerlendirilmelidir. Ekonomik program oturdukça, bu kesimin refah payı kademeli olarak artırılmalıdır. AK Parti’nin çekirdek seçmeni olan bu kesim, ekonomik politikanın her zaman korunaklı alanında tutulmalıdır.

Daha çok üretim, daha fazla yüksek teknoloji, daha güçlü bir dijital dönüşüm birçok sorunun çözümü olabilir. Savunma sanayisinde gerçekleştirilen devrim neden tıbbi ilaç ve medikal sektörde de yaşanmasın? Sektörde bulunanlar bu adımdan çekinebilir, ancak savunma sanayisinde olduğu gibi bu alanda da bir başkanlık modeli oluşturulabilir.

İşletmeciler ve mülk sahipleri, gerçekte işletmelerin maliki değildir. Gelişmiş ekonomilerde işletmeler banka finansmanıyla döner. Büyük patron, banka finansı üzerinden piyasayı yönlendirir. Patron kesintiye giderse, tüm piyasa durur.

Türkiye’nin üretim gücüne, insan kaynağına ve stratejik konumuna güvenerek, finansal dengeyi yatırım lehine kurmak orta ve uzun vadede hem enflasyonu düşürür hem refahı artırır.


#Ekonomi
#piyasa
#İhsan Aktaş