Zalim komutanların ve orduların yaptıkları korkunç işkenceler ve katliamlarla dolu olan tarih; terbiye edilmemiş, vicdanı gelişmemiş,
Yaratan’dan ötürü yaratılanları sevme duygusunu zevk edememiş
insanın ne büyük bir canavara, ne acımasız bir varlığa dönüşebildiğinin şahididir. Ve tarih tekerrür ediyor. Yakın zamanda Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de, Myanmar’da, Doğu Türkistan’da yeniden ortaya çıkan vicdanı terbiye edilmemiş insanın vahşiliği, bir senedir en vahşi, en acımasız haliyle Gazze’de tekerrür ediyor. Bir senedir zulme direnmeye çalışan Gazzeli masum çocuklar, yaşlılar ve gençler kadınıyla erkeğiyle gâh bombalar, gâh açlık ve salgın sebebiyle birer birer ölüyor.
Aslında insanlık ölüyor, vicdan ölüyor, geleceğe dair umutlar ölüyor.
Özellikle yüz binden fazla mültecinin kaldığı Cibâliye Kampı’nda son günlerde yaşanan katliamlar ve açlık sebebiyle yaşanan ölümler, vicdandan zerrece nasiplenmiş bir insanın asla tahammül edemeyeceği kadar acı verici, yürek yakıcı.
Eşref-i mahlûkat olan insanın, sokak köpekleri kadar onurunun olmadığı bir dünyada nefes alıyor olmak içimizi acıtıyor.
İkiyüzlü Batı’nın hümanistliğinin, insan hakları savunuculuğunun, demokrasi yanlılığının yalnızca kendi ülkelerinde ve kendileri için geçerli olduğu, kendilerinden olmayan milletlere gelince; bütün bunların sözde kaldığı, yerini korkunç bir canavarlığın, inanılmaz bir ikiyüzlülüğün, acımasız bir sömürgeciliğin aldığını esefle görüyoruz.