2 Nisan akşamı merakla beklediğim Trump‘ın Beyaz Saray’daki açıklamasında gerçekten de her şeyi temelden etkileyecek şekilde yeni bir düzenin tesis olunmaya çalışıldığını gözlemledim.
ABD bu oranları ilgili ülkenin ABD’ye uyguladığı görünen ve görünmez tarife ve kısıtlamalar, ayrıca ABD’nin analizlerine göre para birimindeki haklı olmayan rekabetçi uygulamalara göre şekillendirdiğini ifade etti. Bu nedenle uygulamayı “Reciprocal” Türkçesi ile “Karşılıklı” diye ifade edebileceğimiz şekliye ifade etmektedir.
Benim yaklaşık hesaplamalarıma göre Amerika Birleşik Devletleri’nin ortalama ithalatını 4 trilyon $ seviyesinde olduğunu düşünürsek ve ülkelerin bir kısmını ağırlıklandırarak baktığımızda Amerika Birleşik Devletleri’nin bu uygulamadan kasasına yaklaşık 800 milyar $ civarında bir vergi geliri gireceğini kabaca tahmin edebiliriz.
Bu rakam Trump hükumetinin bu işlerden hedeflediği 600 milyar $ ve üzeri diye belirttikleri hedefe uygun görünmektedir.
ABD’nin başlattığı bu sürecin en önemli çıktısı genelde meydana çıkacak enflasyonist baskıdır. Zira üreticilerin bu oranları bütünüyle olmasa bile yansıtma mecburiyeti olacaktır.
Diğer taraftan, ABD’nin 1940‘lardan itibaren gümrük vergilerini düşürmekteki görünen amacı gelir vergisi üzerine yoğunlaşarak zenginleşenden vergi almak ve esasında tüm halka aynı şekilde yansıyan gümrük vergilerini ortadan kaldırmaktı.
Zaten bugün de gümrük vergilerine eleştiri bu noktadan başlamakta vergide adaletsizliği getirdiği muhalefetçe ifade edilmektedir.
İktidarın yani Trump cephesinin ifadesi, toplanacak gümrük vergileri ile gelir vergilerinin birçoğunu yakın zaman içerisinde kaldırıp yeni bir vergi reformu yapılacağı yönündedir.
ABD içerisindeki bir diğer eleştiri ise uygulamaya alınan tarifelerin birçok ülkeyle ve müttefikleri ile aralarını bozma ihtimalidir.
Trump cephesi ise ABD tarafından yıllarca kullanılan ambargoların işlevini yitirdiği ve bundan böyle tarifeler yoluyla bütçe gelirinin yanı sıra dış ilişkilere de yön verebileceklerini ifade etmektedirler.
Eğer diğer ülkeler de ABD’ye karşılık verir ve tarife koyarlarsa ilgili tarifelerin dünya enflasyonuna da baskısı kaçınılmaz olacaktır.
Ama bence en büyük etki yoğunlukla ihracatlarını ABD’ye yapmakta olan ülkelerin yaşamakta olacakları üretim kaybı ile ortaya çıkması muhtemel sonuçlardır.
Bu sonuçlardan birincisi yaşanan üretim kaybının telafisi için yeni pazarlar aranması ve bu pazarları elde etmek için agresif tavırlar takınılmasıdır.
İkincisi ise bu arayışa gidilse bile yeterince pazar bulunamayacağı ve bunun sonucunda üretim kapasitelerini aşağı çekmek zorunda kalacakları bir döneme girilmesidir. Bunun tetiklemesi ile üretim zincirlerinin ard arda şoklar yaşaması ihtimal dahilindedir. Ancak bunlar ani şoklar olmayacaktır.
Diğer taraftan ihracat ve üretim kaybı yaşayan ülkelerin istihdam kaybı yaşamaları da gerekecektir. Bu noktada istihdam kaybının getireceği sosyolojik sıkıntılar ise hükümetleri zorda bırakacaktır.
Şubat ayındaki makalemizde de belirttiğimiz üzere Türkiye bu işten negatif anlamda en az etkilenecek ülkelerin başında gelmektedir.
Pozitif tarafta ise ABD ile ilişkilerini geliştirebileceği devasa bir alan açılmış oluyor. Yüzde onluk gümrük vergileri ile kendine rakip diğer ülkelere nazaran çok büyük avantaj elde etmiş oldu.
Bu avantaj şu anda Türkiye’de kurulu sanayinin ABD’ye ihracat yapmasına çok büyük imkan vermektedir. Güney Kore, İtalya, Fransa, Cin, Japonya, Hindistan, Vietnam gibi bir çok kalemde rekabet içerisinde olduğumuz ülkelere uygulanan tarifeler neredeyse Türkiye’nin 2,5 katıdır.
Bu tarifelerin getirdiği bir diğer netice ise Türkiye’ye gelebilecek doğrudan yatırımlardaki artıştır.
Bilhassa Çin’in menşe kaydırmak için bile olsa Türkiye’ye yatırım yapması ve bu yatırımlar yoluyla ABD’ye ihracatını arttırmaya çalışması kaçınılmaz olacaktır.
Yine aynı şekilde Avrupa Birliği ülkelerinin de Türkiye’ye yatırım yaparak %10 daha az vergi ödeyerek ABD’ye ihracat yapabilme imkanı ortaya çıkmıştır.
Mesele Türkiye ihracatçılar Meclisi olmak üzere Türkiye odalar ve Borsalar, DEİK, TÜSİAD, MÜSİAD, Askon gibi sivil toplum kuruluşlarının farkındalıklarını arttırması ve bu konuya özel ekipler oluşturarak odaklarını ve emeklerini bu stratejiyi Türkiye lehine en iyi şekilde kullanmak üzere yoğunlaşmalarıdır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.