Yeni Şafak çıktığında (1994) 34 yaşındaydım. 12 Eylül öncesi o çetin günlerden gelen bir neslin mensubuydum. Sokaklarda vuruşarak gelen bir Akıncı. Erbakan Hocamızın liderliğini yaptığı Milli Görüş geleneğinden gelen biri. 80 sonrası kalem ve kelam dönemiydi. Milli Gazete ilk göz ağrımdı. Yeni Devir kalem ve kelam geleneğimizin o tarihlerdeki zirve ismiydi. Askeri vesayetin koyu bir biçimde hüküm sürdüğü 85’te yani 25’mizde iken bir grup genç arkadaşımızla kendi imkânlarımızla çıkardığımız Girişim dergisi İslâmcı-devrimci ruhun teorisini yapan bir dergiydi.
İşimiz sadece teori üretmek değildi elbette. Bir aksiyonun içindeydik de bedenimizle. 80 askeri darbesi sonrasında bir derlenme toparlanma sürecine ucundan kıyısından sözlerimizle ve duruşumuzla katkı sağlamaya çalışıyorduk. 5 yıl süren Girişim’den sonra 1993’te daha derinlikli yeni bir teorik inşanın merkez üssü olan Yeni Zemin’i çıkardığımızda henüz Yeni Şafak yoktu.
Ama yeni bir şafak için gerekli olan hem teorik zemin, hem RP’nin şahsında tekrar yükselişe geçen siyasi hareketin oluşturduğu öz güven artık mevcuttu. Tarihler 1994’ü gösterdiğinde yeni bir şafağın vakti gelmişti artık.
Yeni Şafak devrimci bir özgüvene yaslanarak çıkıyordu.
Yeni Şafak tanımına uygun bir biçimde gerçekten de “Türkiye’nin Birikimi”ni devrimci bir öz güvenle temsil ediyordu. Hatırlıyorum dün gibi: Hepimizde müthiş bir heyecan oluşturmuştu. Bizim için Yeni Şafak bir gazete olmanın ötesinde bir şeydi. Devrimci bir meydan okumanın merkez üssüydü. Entelektüel birikimimizin taçlandırılmış haliydi.
Yeni Şafak, davası olan bir gazeteydi.
İddiası olan bir gazeteydi.
Gazetelerden bir gazete değildi.
Sadece gazetede değildi.
Yeni Şafak “biz”dik.
“Biz”i tüm dünyaya fikirlerimizle taşıyan bir abideydi. Yeni Şafak’ı anlamlı ve değerli kılan temel yanı, eleştirel-sorgulayıcı düşüncenin de merkezi olabilmesiydi. Kendimize ayna tutmaktan kaçınmayan ve gerektiğinde kendimizi aşmak için kendimizi sorgulamaktan eleştirmekten geri durmayan bir düşünce biçiminin de merkez üssüydü. Herhangi bir hizbin gazetesi değildi. Talimatla yönetilen bir aparat hiç değildi. Yeni Şafak “hür düşüncenin kalesi” oldu. Bize ait her fikrin özgür bir biçimde yazılıp tartışılabildiği bir düşünce mektebi işlevine sahip olması Yeni Şafak’ın en mümtaz özelliklerinin başında geliyor. Yeni Şafak, çizgisini bozmadan kendini geliştirdi. Bugün parmakla gösterilen yüz akımız bir gazetedir Yeni Şafak. Bir yazarı olmaktan onur duyduğum Yeni Şafak’ın benim gönlümdeki yeri tarifsizdir. Pek çok yerde yazdım. Bizim mahallenin başka gazetelerinde de. Ama Yeni Şafak’ın yeri benim için bambaşka. Bir yazar için önemli olan şey, yazdığı yazının müdahaleye ve baskıya maruz kalmadan yayınlanabilmesidir. İçtenlikle ve gururla belirtmek isterim ki Yeni Şafak’ta bu duygunun verdiği hazla yazdım hep. Hiçbir gün acaba yazım yayınlanır mı diye düşünmedim. Başka yerlerde karşılaştığım müdahalelerin bir tekine ima yoluyla dahi maruz kalmadım. Ne yazdıysam o yayınlandı. Yeni Şafak’ın bu farkını tarihe bir not olarak düşmeyi ödev biliyorum. Yeni Şafak hem “Türkiye’nin Birikimi” hem de “hür düşüncenin kalesi”dir. Şu yaşıma geldim. Kaç derginin yayın yönetmenliğini yaptım. Yayınlanmış onca eserim var. Ama Şafak’ta yazıyor olmanın hazzı ve gururu bambaşka. Ahmet Albayrak’ın şahsında Albayrak ailesine Yeni Şafak gibi bir gazeteyi bugünlere kadar taşıdıkları ve yarınlara çok daha güçlü bir biçimde taşıyacakları için teşekkürü bir borç biliyorum.
Nice yıllara.
Yeni Şafak’la.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.