A, B, C, Ç, D, E, F, G...

04:0016/05/2025, vendredi
G: 16/05/2025, vendredi
Mehmet Şeker

Türkçedeki sesli harfler (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) kendi sesiyle ünlenir. Tek başına varlığını sürdürürler, kimseye ihtiyaç duymazlar. Fakat sessiz harfleri tanımlamak için bir sesliden yardım gerekir. B yazar “Be” okuruz, D yazınca “De”. Diğerleri de yanına aynı sesi ister. Fe, ge, yumuşak ge, he, je, ke, le, me, ne, pe, re, se, şe, te, ve, ye, ze. Bazı harflerin yanına A sesini aldığını düşünmek, tamamen zandan ibarettir ve elbette hatalıdır. B’ye “Ba” demek, D’ye “Da” demek olmaz. (Bu arada, yardım

Türkçedeki sesli harfler (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) kendi sesiyle ünlenir. Tek başına varlığını sürdürürler, kimseye ihtiyaç duymazlar.

Fakat sessiz harfleri tanımlamak için bir sesliden yardım gerekir.

B yazar “Be” okuruz, D yazınca “De”.

Diğerleri de yanına aynı sesi ister. Fe, ge, yumuşak ge, he, je, ke, le, me, ne, pe, re, se, şe, te, ve, ye, ze.

Bazı harflerin yanına A sesini aldığını düşünmek, tamamen zandan ibarettir ve elbette hatalıdır. B’ye “Ba” demek, D’ye “Da” demek olmaz.

(Bu arada, yardım istenen sesli harflerin yardımseverliğini, alicenaplığını da takdir etmek gerekir.)

Kısaltmalarda da şüphesiz öyledir. TRT, DDY, THY, PTT örneklerinde olduğu gibi. “Terete” diye okuruz, “Tarata” diyene gülerler. “Petete” hiçbir zaman “Patata” olmaz.

Fakat sıra PKK’ye gelince Pekeke ile Pekaka arasında bir tercih söz konusudur. Burada yapılan tercih, ideolojik farklılığa işaret eder. Çoğunluk “Pekaka” dedi elli senedir. O terör örgütü mensupları, yandaşları, sempatizanları ise hep “Pekeke” dedi.

İkisi arasında bocalayanlar ise “Peke” ile başlayıp “ka” ile bitirdiler. “Pekeka” şeklinde telaffuzlar duyduk.

Ne şiş yansın ne kebap düşüncesi sonunda ikisi de yanmış gibi oldu. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildiler.

Gariptir, Kürtçülük yapanlar Türkçe kısaltmayı doğru kullandılar. İlginç bir durumdu ve belki de bu ayrıntı, PKK’nin başarısız olacağının, hedefine ulaşamayacağının, ülkeyi bölemeyeceğinin hikmetli bir işaretiydi.

PKK kendini feshettikten sonra, “Pekeke” demenin ayrılıkçılık olarak görülemeyeceğini söyleyebiliriz. Yahut görülemeyebileceğini.

*

İsim bahsini hallettik, o hâlde diğer taraflarına bakabiliriz.

Terör örgütünün feshi çok fazla gecikti zaten. Terör örgütü dediğin, on senede bilemediysek yirmi senede miadını doldurmalı. Fakat bizde öyle olmuyor. En az kırk sene, elli sene sürüyor devrini tamamlaması. Toprak mümbit.

Şimdi ne tür gelişmeler yaşanacak?

Temel sorular her mecliste konuşuluyor.

Terör kampları ne olacak? Terör örgütünün üst düzey yöneticileri nereye gidecek? Silahlar ne olacak? Gömülecek mi, orduya mı devredilecek?

İlk sorudan başlayalım. Terör kampları turistik mekânlara dönüştürülebilir. Merak edenler gidip gezer. Bazılarına çadır kurup kamp yapma imkânı sağlanır. Yıllar boyunca terör yuvası olan o bölgeler turistlere hizmet eder.

Üst düzey yöneticiler bulundukları ülkede kalması sakıncalı. Türkiye’ye gelmeleri daha da sakıncalı. Gelmeye niyetlenen olursa ertesi gün pişman olur.

Kendileri de rahat durmaz, duramazlar. Dağdan gelip bağdakini kovmaya kalkışırlar. Biz de istemeyiz zaten. Birileri yakaladıkları emekli teröristlere yılların hesabını sormayı tercih eder. Bir de bakarız ki terör içeriye taşınmış, devam ediyor.

Avrupa ülkeleri de kabul etmiyor. ABD zaten söz konusu edilmiyor. Onlar teröristi uzaktan sever, kendi ülkesinde istemez. Yıllardır desteklediklerine bakıp onları çok sevdiklerini düşünenler, bu durumu baştan bir düşünsün.

O yüzden üçüncü bir ülkeye gönderilmeleri planlanıyor. Güney Afrika mesela. Ama orada da rahat duracaklarının garantisi yok fikrimce.

Aslında daha mantıklı bir formül bulunabilir. Okyanusta binlerce ada var. Hiç kimsenin yaşamadığı, ayak değmemiş, balta girmemiş irili ufaklı ada dolu okyanuslar. Götürüp her birini bir adaya bıraksınlar. Biraz da orada tek başlarına Robinsonculuk oynasınlar. Gitmeden hayatta kaldıklarına sevinip canlarını bağışlayanlara teşekkür etsinler. Bir Cuma bulurlarsa ne âlâ. Olmazsa Cumartesi.

Tabii, gitmeden önce her birine şunu sormak gerekir: “Bir adaya tek başına düşecek olsan, yanına alacağın üç şey nedir?”

Silahların ne olacağına gelince… O sicili bozuk silahlar kimsenin işine yaramaz. Bu hususta farklı düşünen yok.

Her silahın bir kaderi vardır. Her biri gideceği yere gider. Masum canlara kasteden silahlar ise günün birinde yok olur. Olmak zorundadır. Hepsinin imha edilmesi düşünülüyor. Gayet mantıklı bir karar. Yüksek ateşte eritildikten sonra, kapı koluna, çelik kapıya dönüştürülebilir.


#Terörsüz Türkiye
#PKK
#fesih
#Mehmet Şeker