Debelendikçe batmak kader midir?

04:0027/05/2025, Salı
G: 27/05/2025, Salı
Mehmet Şeker

Özgür Bey evvelce İngilizlerden medet ummuş, elini kolunu sallayarak konuşurken sesini çatlatarak yardım ve destek istemişti. İngilizler öyle her esen rüzgâra gelecek adamlar değil. Destek verilmesi istenen kişinin neyle suçlandığına bakarlar önce. “Şiir mi okudu, hikâye mi yazdı? Konu nedir?” diye sorarlar ve suçlama konusunun “yolsuzluk” olduğunu duyunca, bakışlarını başka yöne çevirirler. Öyle de yaptılar nitekim. Rüşvet, yolsuzluk ve irtikap söz konusu olduğunu fark edince, inceden bir ıslık

Özgür Bey evvelce İngilizlerden medet ummuş, elini kolunu sallayarak konuşurken sesini çatlatarak yardım ve destek istemişti.

İngilizler öyle her esen rüzgâra gelecek adamlar değil.

Destek verilmesi istenen kişinin neyle suçlandığına bakarlar önce.

“Şiir mi okudu, hikâye mi yazdı? Konu nedir?” diye sorarlar ve suçlama konusunun “yolsuzluk” olduğunu duyunca, bakışlarını başka yöne çevirirler. Öyle de yaptılar nitekim.

Rüşvet, yolsuzluk ve irtikap söz konusu olduğunu fark edince, inceden bir ıslık ile mahalden uzaklaştılar.

*

Şimdi de Sosyalist Enternasyonal toplantısında el açtı Özgür Bey.

“Ne verirsen elinle, o gelir seninle” modundaydı. Fakat yine beklediği ilgiye mazhar olamadı.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, malûm dava ile ilgili olarak “ahtapot” benzetmesini yaparken, çok kolu olduğuna işaret ediyordu. Ne gibi kollardır, onu da aynı açıklamadan öğrendik: “Siyasetçiler, iş dünyası, bazı cemaatler ve istihbarat örgütleri.”

Acaba hangi siyasetçiler, hangi cemaatler, hangi istihbarat örgütleri ve iş dünyasından kimler?

*

Bir parantez açalım. Millî İstihbarat Teşkilatı’nın en güçlü olduğu dönemdeyiz.

Şu yukarıda zikredilen kollar, kameraların bantlandığı otellerde toplantılar yapacak ve olan bitenden MİT’in haberi olmayacak… Aklınız alır mı? Buna kim inanabilir, kimler makul bulabilir?

*

En az bunun kadar önemli başka sorular var.

Debelendikçe batmak kader midir? Konuştukça komediye, oradan da acınacak hâle düşmek kaçınılmaz bir durum mudur?

Mecburiyet caddesinden başka yürünecek yer yok mudur?

Vaziyet bu kadar mı vahimdir?

“Ekrem Bey suçluysa, ben de suçluyum” demek nedir? Bu bir itiraf mı, savunma mı?


AB BİZİ ALACAKMIŞ

CHP iktidar olunca, Avrupa Birliği Türkiye’yi hemen alacakmış.

Özgür Bey böyle düşünüyormuş. Sosyalist Enternasyonal toplantısına katıldığında öğrendik.

İstediği gibi düşünmekte adı gibi özgürdür de “Her düşündüğünü söyleme fakat her söylediğini düşün” derler. Önemli ayrıntı: Düşünme, söylemeden önce gelecek.

“Avrupa’daki yoldaşlarımız” sözüne bir güzelce güldük.

“Ülkücü” diye piyasa yapan Mansur Bey’i de Sosyalist Enternasyonal toplantısında gördük ya… O görüntü daha çok gülünesiydi.

Güldük güldük ama ölmedik.


KAFALAR KARIŞIR

Özgür Bey “yoldaşlar” dedikçe bir an zihin karışıyor. “CHP’nin 6 ok’undan biri de Sosyalizm miydi yoksa? Sosyalizm CHP’nin neresinde? CHP sosyalizmin neresinde?

CHP’nin Sosyalist Enternasyonal değil Endernasyonal’e katılması gerekir. Zira ülkenin nadir elementi var başında.


GİRMEYECEĞİZ

Yine de Özgür Bey’in o “hemen alacaklar” sözüne bir karşılık vermek lazım.

Almazlar. Almasınlar. Biz de girmeyiz zaten.

Bir süre sonra “Ne olur gelin girin artık” diye kırmızı halı yuvarlayacaklar. Fakat biz halının rengini beğenmeyeceğiz.


ÇORBACININ KAMERASI

Arkadaşlarla geçen gün çorbacıya gittik. Kimi mercimek istedi, kimi tavuk suyu. “Kemiklere faydası var” diyerek kelle paça isteyen de oldu.

Fakat köşelerdeki kameralar kapatılmamıştı. Yanımızdaki korumalara niye bantla kapatmadıklarını sorduk. Eğitimde öyle bir konu geçmediğini söyledi o garsonlar.

Üstümüze dökmemek için fazlasıyla dikkat ettik mecburen. Hakikaten çok zor oluyor. Adam haklıymış. Aşırı dikkat, korkulan şeyin başa gelmesine yol açabiliyor. Neyse ki masada tuz vardı.


LANETLİ GÜN

Bugün 27 Mayıs.

Lanetli bir tarih. Rezil bir darbenin yıldönümü.

#Siyaset
#Politika
#Mehmet Şeker