
Sinemanın ülkemizdeki altın çağı diyebileceğimiz 1960-70 arası, hemen her şehrimizde olduğu gibi, İstanbul’un da pek çok yöresinde, kökü eskilere giden bahçe sinemaları pek revaçtaydı.
Bir torbacık kabak çekirdeği alınır, bir şişe gazoz açılır küçüğe, ailece gidilirdi sinemaya.
Bilhassa orta tabakanın en büyük eğlencesiydi. Delikanlılar kız kovalar, Zeki Müren en güzel şarkılarını okur, Türkan Şoray gözlerini süzer, o gece geç vakitlere kadar filmin etkisi devam ederdi. Bu bahçe sinemaları üzerine çok sözler söylenebilir, yitip giden dünyası için nostaljik tasvirler yapılabilir, sinema ile ülkede olup biten olaylar arasında münasebetler araştırılabilir. Ancak kısaca söylenecek sözlerin başında bahçe sinemalarının da mahalle ile birlikte anılmaları geliyor. Mahallenin yok oluşu ile mahalle kabadayısı, mahalle baskısı, mahalle mescidi, mahalle kahvesi, mahalle takımı, mahallenin gülü, mahallenin delisi vb. de yok oldu.
O kahveden çıkan gençler, o mahallenin gülünü takip ederlerdi. Ertesi günü yapacakları maçın tartışmasını on dakikalık aralarda sürdürürlerdi.
Analar çocuklarını çişe tutar, zeytinyağlı dolma tencereleri gelir, orlon kazakların örüldüğü şişler, makyaja yeni başlayan kızlar.
Ama ne mahalle takımının top koşturduğu arsa var şimdi ne de arsası dünya kadar para edecek bahçe sineması. Sattılar, yıktılar; civarında, üstünde, yanı başında yükselen ağaçları da söktüler.
Ne görüyoruz şimdi.
Yenikapı sahillerinde bir dizi gazino. Her gazinoda birkaç video. Her videonun önünde bir yığın seyirci.
Bu açık hava gazinoları eski bahçe sinemalarının yerini almış. Bir eksiği ile. Bahçe sinemalarında aileler otururdu, kızlı erkekli gruplar. Bu video bahçelerinde ise silme erkek dolu. Çoğu sokaklardan geliyor, han odalarından, izbe bodrumlardan, atölyelerden. Hışır bir kalabalık.
Hangi videonun önünde daha çok müşteri varsa o film iş yapıyor demek ki. Açıkça görmeniz mümkün. Videocularımız bunu istatistik hesapları ile anlayabilir, ona göre bir yol izleyebilirler.
Gündüzün kavurucu sıcakları çekip gittiğinde, yukarılarda iyi kötü Araplara bir iki parça mal satıldığında, kısa günün kârı üç beş kuruş kazanıldığında, gelip video seyretmek, soğuk bir kola açmak, iki çift laf etmek güzel değil mi?
Aynı “erkek kalabalığı” bütün gün Aksaray’dan Çarşıkapı’ya kadar olan mıntıkada mekân tuttuğundan; bu mıntıkanın çalışanları çokluk erkek olduğundan, şöyle sokakta durup baktığınızda caddeden geçenlerin onda dokuzu erkek olduğundan mıdır nedir, baştan başa “erkek”lere dönük dükkânlar, mağazalar açılıyor.
Yılların Marmara Kıraathânesi bile bu furyaya kaptırdı kendini. Yıkılıp pasaj yapıldı. Orada da “erkek” çeşidi satan konfeksiyoncular var.
Belki de bu semti bu kadar “erkek” havası sardığı için olacak sokakta dolaşan gençlerin üzerinden ağırlık akıyor. İki yana sallanarak, çokluk ayakkabılarının topuğuna basarak, göbeğine kadar açık gömlekleri içinden altın kolyelerini savurarak geçiyorlar. Doğu’nun ve Güneydoğu’nun esmerliği, İstanbul’un ortasında sağa sola fırlattığı sert bakışlar ile racon kesiyor.

BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.