Hor görme garibi

04:0022/10/2025, Çarşamba
G: 22/10/2025, Çarşamba
Mustafa Kutlu

Şurası biliniyor ki uzun yıllar milletvekilleri CHP tarafından tayin edilmiştir. Bazı yerlere ancak kravat takanlar girebilmiştir. Şehirlinin yanında köylü -eski değer ve hüviyeti temsil ettiği için olacak- ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi görmüştür. Şivesi, giyimi, ibadeti, bıyığı, sakalı, yürüyüşü, safiyeti, gelenekleri, sazı, deyişleri, gülüşü, ağlayışı alay konusu olmuştur. Oyunlarda, filmlerde, temsillerde ve hayatın içinde şehre gelen köylü horlanan, yukarıdan bakılan bir varlıktır. Yenişehirli

Şurası biliniyor ki uzun yıllar milletvekilleri CHP tarafından tayin edilmiştir. Bazı yerlere ancak kravat takanlar girebilmiştir. Şehirlinin yanında köylü -eski değer ve hüviyeti temsil ettiği için olacak- ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi görmüştür. Şivesi, giyimi, ibadeti, bıyığı, sakalı, yürüyüşü, safiyeti, gelenekleri, sazı, deyişleri, gülüşü, ağlayışı alay konusu olmuştur.

Oyunlarda, filmlerde, temsillerde ve hayatın içinde şehre gelen köylü horlanan, yukarıdan bakılan bir varlıktır.

Yenişehirli onu hep hamal, oduncu, kapıcı, odacı, işportacı vb. olarak kabul etmiştir.

Ne zamana kadar?..

Şu mahut kalabalığın şehrin hayatına hâkim olacağı günlere kadar. Şu kalabalığın artık belli bir yere konulamayıp, adı verilmekte güçlük çekileceği zamanlara kadar. Köylü geçen zaman içinde “Yenişehirli”nin kendisine reva gördüğü muameleyi unutmamıştır. Acısını çıkarabilir artık.

Sıkışmış trafiğe aldırmayarak, özel otolara sürünür gibi geçen, yayaların, arabaların yüreğini ağzına getiren şu minibüs şoförünün delişmenliği, başını poyraza vermiş hâli sadece görgüsüzlüğünden, eğitimsizliğinden mi kaynaklanıyor?

Arka camına yazdığı “Hor görme garibi” lafının altında çileli geçmişinin hikâyesi yatıyor olamaz mı? “Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun” sözünü nasıl açıklayabiliriz? Bu insanlar ne istiyor?

Zaman içinde yürüyüşünü sürdüren köylü, kırlardan şehirlere yönelen kuşatmasını tamamlamıştır artık. Şehrin merkezine varmıştır. 80’li yıllarda şehir nüfusumuz köy nüfusumuzu epeyce geçmiştir.

Lakin şehirdeki kalabalık şimdi ne köylü ne şehirlidir. Yeni yetişen nesiller babalarının köyden getirdiği değerlerin ötesinde yaşamaktadırlar. Yine de “sanayileşmenin getirdikleri” bizim insanımız üzerinde bize has bir değişiklik yaptı denebilir. Bu konuda ilginç bir yazı: Nur Vergin, “Toplumsal Değişme ve Dinsellikte Artış” (Toplum ve Bilim, s. 29-30 Bahar-Yaz, 1985).

Aile yapısından inançlara, insan-insan ilişkilerinden, insan-eşya ilişkilerine kadar her şey değişmektedir. Hem kendini, hem çevresini değiştirmektedir. Hakim olan artık o korkunç kalabalığın uğultusudur.

Bu uğultu meydanlarda, kahvelerde, minibüslerde:

Bırakın yaşayalım, hasretiz yaşamaya

diye Orhan Gencebay’ın ağzından dileklerini dile getirmektedir. Bu sesi beğenmeyebilirsiniz. Köksüz, ilkel, yoz, başıbozuk sayabilirsiniz. Şu var ki bu sesi bu kalabalık üretmiş ve benimsemiştir. Onda kendisini bulmuştur. Onu artık ne Itrî’nin besteleri, ne Ajda Pekkan’ın aranjmanları pek ırgalamaz. Evi, ocağı, yolu, sokağı, yediği, içtiği günbegün değişmektedir. Bu kitle hareketli; hareketli olduğu kadar güvenlikten yoksun, tedirgin; tedirgin olduğu kadar ne yapacağı belli olmayan bir tutum içindedir.

Kalabalıkları yönlendiren, acısını dindiren arabesk müzik cumhuriyet tarihinde ilk defa bu süreçte zirveye ulaştı.
#aktüel
#hayat
#Mustafa Kutlu