Dergi fikriyatıma ve hissiyatıma uygun idi. O yıllarda Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okuyordum.
Ben İstanbul’a 1972 senesinde geldim. Sinemacılarla o yıllarda tanıştım.
Büyük bütçeli bu filim için ordudan yardım almak gerekiyordu. O dönemde Genel Kurmay Başkanı olan Semih Sancar’a müracaat edildiyse de bir sonuç alınamadı.
Doğrusu o güne kadar senaryo nedir bilmiyordum. Bu çalışma sırasında çok şey öğrendim.
Aradan yıllar geçti.
Aşağıdaki metin Sami’ye verdiğim hatıra parçasıdır:
Fındıklı’da, Güzel Sanatlar Akademisi’ni geçtikten sonra Mimar Sinan eseri Molla Çelebi Camii’ne kadar yürürdüm. Cami’nin kar¬şısında Taksim’e çıkan Meclis-i Mebusan Caddesi uzanır. Caddeye girip ilk sokaktan sola sapardım. Solda iki katlı ahşap bir bina vardı. Güya Halit Ziya Uşaklıgil bir süre burada oturmuş.
Saptığım sokak dik. Sokak değil merdiven. Sağ yanında ahşap küçük evler var. Ev önlerinde oturan çocuklar, ihtiyarlar. Bu dik yokuşu çıkmak güç ister. Metin Erksan ona “eşek anırtan” diyordu. Yokuşun başı Tavukuçmaz. Hemen sol yanda Metin Bey’in oturduğu Vişne Apartmanı. Kar¬şısında, bakkalın üzerinde Halit Refiğ’in oturduğu ev. Vişne Apartmanı birinci kattaki eve girdiğimde bir puro kokusu. Metin Bey’in dairesi Boğaz’a bakıyor. Kendisi purosunu tüttürürken dürbünle Boğaz’dan geçen gemileri izlerdi.
1973 yazında bu dairede “Medine Müdafaası” projesinin, senaryosunu çalıştık. Metin Bey Fahreddin Paşa’nın tutku ile direndiği o müdafaa savaşına hayrandı. Zaten Kemal Tahir’den gelen bir Osmanlı sevgisi vardı.
Filimin ilk sahnesini sürekli tekrar ederdi. “Hicaz Demiryolu çölün sonsuz derinliğine doğru uzayıp gözden kaybolur. Bir süre sonra bu sonsuzluktan bir drezina çıkar gelir. Üzerinde Osmanlı sancağı ve ya¬ralı askerler vardır. Drezina kameranın üzerinden geçerek yine çölün sonsuzluğunda kaybolur.”
Zaman içinde Metin Bey’in renkli kişiliğine şahit oldum. Muzip bir çocuk gibiydi. Bazı sahneleri birlikte canlandırırdık. Ben İngiliz komutan, o Prens Abdullah olurdu. Güya çadırıma girer, selam verir, Türkçeyi Arap şivesi ile konuşarak hem beni hem kendisini güldürürdü. Canlandırdığımız kişiler zaman zaman değişirdi.
Bir süre sonra “Mustafacığım çok çalıştık bir çay içelim” der kal¬kardı. Çay demlemede iddialıydı. Öğle yemeğimiz beyaz peynir, domates gibi sade yiyeceklerdi.
Alışkanlıklarına bağlıydı. Kahverengi, kırk bir numara bağcıksız ayakkabı giyer, onu değiştirmezdi. Pahalı ve şık elbise, pardesü alır, onları beş on sene kullanırdı. Egosu çok yüksekti. Zengin bir kütüpha¬nesi vardı. Özellikle tarih kitapları. Bütün yaz puro kokuları arasında çay içip senaryo çalıştık. Bir süre sonra yorgunluk ve bıkkınlık geldi. Umulanlar bulunamamıştı. Bu filimin bir millî filim olmasını istiyordu. Ve mutlaka devletten, askeriyeden yardım bekliyordu. Bu filimin neden yapılması gerektiğini ihtiva eden risaleyi Genel Kurmay Başkanlığı’na ve birkaç makama iletmiştik. Ama hiçbir karşılık alamadık.
Yazılanları daktilo edip verdiğimde üzerinde düzeltmeler yapar, “Mustafacığım devam et” derdi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.