Önceki yazımızı şu soruyla bitirmiştik: “Kurumlaşmada yetkinliğe ulaşmış tasavvufu yani İslam ahlakıyla tahkim edilmiş dini kültürü aklın örtülmesine sevk eden, diğer bir söyleyişle bilimin de o muhteşem kültüre eklenerek kültürleşmesine mâni olan şey nedir?”
Madem Takîyüddin’in yıkılan hayallerinden buraya geldik, o halde şunu belirtmeden geçmeyelim:
Şeriat tanımlı olmaksızın tüm taassupların ortak vasfı ise, mevcut kültürde -yani yaşama biçiminde- dinî -ve çoğunlukla akidevî de olmayan- hassasiyetlerin abartılarak öne çıkarılması ve bilhassa bilim dahil dünyevî addedilen diğer toplumsal ve siyasal unsurların (adalet vb.) kültürün dışına itilmesidir.
Yukarıda zikrettiğimiz toplumsal dinamiklere dini ayrı bir kategori olarak eklemeyişimizin nedeni burada daha fazla açığa çıkmaktadır. Zira din ve dünya ayrımına kapalı olan bir zihniyette yani ikisinin müşterek birikimi olan kültürde, bunlardan biri geriye düşürüldüğünde ya da eksik bırakıldığında o zihniyette bozulma kaçınılmaz hale gelir. Gerçekte ise bizim kültürümüz ikisinin toplamından oluşur ve bu toplamdan hangisi çıkarılırsa çıkarılsın kültürün dengesi bozulacaktır. Bu dengenin kurulması ve korunması için din ve dünyanın müşterekliği esasında dini kültürde bilimin, bilimde dini kültürün vaz geçilmez olması gerekir.
Geometrinin kültürün dışına itildiğini söylediğimiz yerde, bilimi de içine alarak dinî kültür tarafından belirlenen genel bir kültürün varlığından söz ediyoruz demektir. İşte bu söz ediş aynı zamanda sanatın mihveri olma menzilinde bizi önce şu sorunun cevabını bulmaya sevk etmektedir:
İslam mimarisinin ilk projeleri olarak 641-42’de Amr ibn el-As Camii (Kahire), 670’te Kayrevan Cuma Camii (Tunus), 691-692’de Kubbetüssahra ile 710’da Kıble Mescidi (Kudüs), 715’te Emeviye Camii (Şam), 988’de Kurtuba Ulu Camii’nin… Kurulduğu 1037 yılından itibaren Büyük Selçukluların geometriyi sadece mimari değil aynı zamanda medeni -sanatsal- bir unsura dönüştürmesinin… ihtiva ettiği mananın önemi ve bu mananın İslam zihniyeti içindeki yeri nedir?
Burada şu farka dikkat çekmeliyiz: Bir geometriciyle, geometrik bir alemde yaşadığını bilmeden mekâna katılanların idrak düzeyi aynı değildir.
Geometricinin mezkûr tutumu, sanata esas olması bakımından “Geometri nedir?” sorusuyla biraz genişçe ele almamızı gerektirdiğinden, şimdi ikinci tutumu bir çerçeveleyelim.
“Hayal gücünün kavradığı mekân, geometricinin ölçümüne ve düşüncesine teslim edilmiş kayıtsız bir mekân olarak kalamaz. Yaşanmış bir mekândır bu. Yalnızca pozitifliğiyle değil hayal gücünün tüm taraflılıklarıyla yaşanmıştır.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.