Küresel Sumud ile Özgürlük filolarında yer alan serdengeçtilerin, ABD-İsraili’nce soykırıma maruz bırakılan Gazzeli mazlumlara sembolik de olsa bir yardım ulaştırabilmek ve maksatla zaten tüm giriş kapılarını tamamen kapatmış bulunan ABD-İsraili’nin hiç değilse deniz yönünden kıskacını yani ablukasını kırmak için yaptıkları seferleri yoğun olarak konuşuyoruz.
Elbette bunları hukuki ve insani boyutlarıyla derinlemesine konuşacağız ama, kendi dilimizin çoğu tarihi bir üzüntünün izi olan hatırlara göre işleyişi sebebiyle Katoliklik kelimesi üzerinden uçlanan bir homurdanmayı da yok sayamayız.
Şöyle ki, Sumud ve Özgürlük filolarında en azı bir, en fazlası elli altı olmak üzere ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Bahreyn, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Endonezya, Fas, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Afrika, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada, Kolombiya, Kuveyt, Litvanya, Lüksemburg, Maldivler, Malezya, Meksika, Moritanya, Norveç, Pakistan, Portekiz, Sırbistan, Slovakya, Tunus, Türkiye, Umman, Uruguay, Ürdün, Yeni Zelanda ve Yunanistan -devletleri değil vatandaşları- yer aldı. Dolayısıyla dünya üzerinde mümkün olabilen bu en büyük vicdan koalisyonuna farklı milletlerden, kavimlerden, dinlerden ve mezheplerden, hatta mümkündür ki ateistlerden salt Gazze ve açlık kelimesinin bir araya getirdiği kişiler katıldı.
Filoların başlangıç, toplanma ve geçici ikamet noktaları açısından şu üç ülkenin isimleri öne çıktı: İspanya, İtalya ve Tunus.
Bunların içinde de Hem Gazze soykırımına karşı asil bir duruş sergilemesi hem Sumud’taki kimi arkadaşlarımızın medyadaki beyanlarına göre, vatandaşlarının destek ve topluluk içi uyumlarıyla İspanya -ve hassaten Katoliklik mezhebi- daha fazla öne çıktı.
Yukarıda da dil esasında zikrettiğim gibi, İspanya ile tarihi açıdan başımızın hoş olmadığı malumdur. Zira İspanya’nın kendi adıyla anılan Batı Altın Çağı Endülüs Müslümanlarının cesetleri üstüne kurulmuş ve bu kuruluş doğrudan Hıristiyanlığa değil, onun bir mezhebi olarak ve daha çok da İspanyollarca temsil edilen Katoliklik mezhebine mal edilmiştir.
Yeniden vurgulayalım baş vurduğumuz ya da yaptığımız ayrım yani fark belirtme son tahlilde dinden ve siyasetten önce dile aittir. Tıpkı genelde İberya Hıristiyanlarının özelde Katoliklerin bu yarımadadaki Müslümanların varlıklarını en ağır şiddetle ortadan kaldırma çabalarına ad olarak 718-1492 yılları arasındaki döneme hasredilen Reconquista kavramının, bu deönmede değil, -Endülüs uzmanlarımızdan değerli akademisyen Ersin Adıgüzel’in de dile getirdiği üzere- çok daha sonraki zamanlarda yapılan ilgili çalışmalarda kullanılmış olmasındaki gibi…
Ancak bizler bugünkü okumalarımız, Endülüs seyahatlerimizde gördüklerimiz ve oradaki duyumlarımızla Reconquista’nın dört başı mamur bir kafir örgütlenmesini ifade ettiğini sanıyor ve onu Müslümanların yaşadıkları her türlü olumsuzluğun baş sebeplerinden biri olarak görüyoruz.
Oysaki, o dönemde yaşamış bulunan milel ve nihal alimlerimizin de yine Reconquista’dan hatta müstakil olarak Katoliklikten hiç söz etmediklerini görüyoruz.
Örneğin Endülüslü İbn Hazm (ö. 1064), el-Fasl’ında “Tevrat ve İncillerdeki Açık Tenakuzlar ve Yalanları”ı incelemekle yetinerek Katoliklik mezhebinden ve Reconquista’dan hiç bahsetmemiş; Şehristânî (ö. 1153) kendisi devrinin bilgisiyle Hıristiyanlığı Melkâniyye, Nestûriyye ve Yakûbiyye olarak üçe ayırmakla yetinmiş; Gelibolulu Mustafa Âlî (ö. 1600) bile Künhü’l-Ahbâr’ında mezheplerden değil, Hz. İsa’nın (a.s.) o mezheplere de liderlik eden havarilerinden ve papalardan söz etmiştir.
Kavuklu açısından durum böyleyken, Pişekar açısından da sonuç farklı değildir: Aquinas, Dominiken Vitoria ile Hobbes için de Katoliklik özel bir vurguya tabi değildir.
Son olarak kendi zamanımızdan da şu bilgiyi iletelim: Dinler tarihçisi Mircea Eliade da (ö. 1986), Ioan P. Couliano ile birlikte hazırladığı Dinler Tarihi Sözlüğü’nde bir mezhep ya da ayrım olarak Katolikliğe itibar etmemiştir.
Mezkur hususu yine bir dil ve bugüne mahsus bir idrak meselesi olarak işlemeye nasipse devam edelim inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.