
Önceki yazımızda Kayrevan’ın, İslam fetihlerinin başlangıcında kurulan Basra, Kufe ve Fustat’tan (643) sonra İfrîkiyya’da ilk ordugâh – şehir (ribat) olarak kurulduğunu, fatihi ve kurucu Hz. Ukbe b. Nâfi’nin (ra) bu şehri kendi adıyla da anılan bir mescitle taçlandırdığını İbnü’l-Esîr’den nakletmiştik.
Kayrevan Ulucamii’nin maddi yanları yani inşa ve mimarisiyle ilgili söylene-bileceklerin çoğu söylenmiştir ki, onlardan -bizim erişebildiklerimize göre- en önemlileri şunlardır:
-Georges Marçais, Manuel d’art musulman: l’Architecture, Paris 1926-1927 ve L’Architecture musulmane d’Occident, Paris, 1954.
-K. A. C. Cresswell’in Erken Devir İslam Mimarisi, yorumlu özet trc.: Fettah Aykaç, MMG, İstanbul 2020
-Oleg Grabar, İslam Sanatının Oluşumu, trc.: Nuran Yavuz, Kanat, İstanbul 2010; Erken Dönem İslam Sanatı I, trc.: Defne Karakaya, alBaraka, İstanbul 2022
Bu üç yazarın ortak kaynağı ise Amr el-Bekrî el-Endelüsî’nin (ö. 1094) el-Mesâlik ve’l-memâlik adlı kitabıdır. TDV İslam Ansoklopedisi’ndeki kayda göre bu kitabın “Kaç cilt olduğu tam olarak bilinmemektedir. Eserin günümüze ulaşan parçalarının büyük bir kısmı neşredilmiştir. British Museum’da (nr. 9577) Kuzey Afrika ile ilgili bir bölüm, Mac-Guckin de Slane tarafından el-Muğrib fî zikri bilâdi İfrîkıyye ve’l-Mağrib: Description de l’Afrique septentrionale (Algiers 1857, 1910) başlığı altında yayımlanmış ve Fransızcaya da tercüme edilmiştir (JA, 1858-1859; Algiers 1910). Nihayet eserin günümüze ulaşan kısımlarının bütünü, on nüshası esas alınarak A. P. van Leeuwen ve A. Ferré tarafından neşredilmiştir (I-II, Tunus 1992).
Bu bilgiyi özellikle iletmemin nedeni Hilmi Ziya Ülken’in İslam Sanatı’nda (1948), Suut Kemal Yetkin’in İslam Sanatı Tarihi’nde (1954) Creswell’e başvurdukları halde Marçais’ya, bundan çok daha önemlisi el-Bakrî’ye hiç uğramamış olmalarıdır ki bu, günümüzdeki Müslüman sanatları ve estetiği konusunda yapılan çalışmalarda da nasıl bir yokluk ve yoksunluk üstünden kalem oynatıldığını açıkça göstermektedir. Diğer bir söyleyişle, dünden bugüne Müslüman sanatlarının madde ve manası maalesef Müslüman müellifler değil meşhur oryantalistler aracılığıyla söze/kaleme girebilmiştir.
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz oryantalistlerin araştırmalarından hareketle maddi planda tekrarlana gelen şu ortak kanaati zikretmeden geçmeyelim: “Kayrevan Ulucamii, Batı Müslüman dünyasındaki tüm dini yapılarının atasıdır.”
Grabar, onun bu vasfını ısrarla Yunan Mimarisi’ne mahsus olan hipostil kelimesiyle aktarır. Yine Grabar’ın “Yeni bir bölge fethedildiğinde veya İslamiyet’e geçtiğinde ilk inşa edilen değişmez”lik vurgusuyla Kayrevan Ulucamii, mescit mimarisinin temel unsurlarından olan mihrap, minber, maksure / mahfil, minare, kubbe… bakımından bir(icik) olmasıyla, mimari olarak Tunus – Sicilya hattının Batı’sında kalan İslam diyarlarında tekrarlanan yani yenlerine örneklik eden bir prototiptir. Onu Müslüman mimarisi ve tezyinatı esasında değerli kılan da budur. Zira o yukarıdaki “ata” nitelemesi bağlamında Kurtuba Ulucamii’nin, bugünkü Sevilla Katedrali’ndeki minarenin, Rabat ve Fez ile Marakeş’teki birçok mescitle, minarenin, medresenin… öncüsüdür.
Bu durumu “En önemli kültürel hedefin bir devletin yayılması değil; İslam’ın güçlendirilmesi olduğu durumlarda ve yerlerde hipostil camii, imanın mevcudiyetinin en kolay ifade edilebileceği mimari biçimi sunmuştur sanki. Neden? Pratik nedenlerle olabilir; her boyuttaki (sayıdaki) cemaate uygun olabilecek bir alan yaratma imkanı ya da bölüm hiyerarşisinin olmayışıyla iman edenlerin eşitliğini yansıtması gibi. Ancak daha derin bir açıklama şudur: Hipostil formu, Müslümanların kolektif hafızasında kalmıştır ve Müslüman dünyasının kendine dair bilhassa yansıtmayı arzu ettiği o görüşün ifadesidir.” yorumuyla açıklayan Grabar’ın bizim camiyi madde ve mana müşterekliğinde idrak edişimize doğru yönelmesi de oldukça ilginçtir.
Böylece mihrap, minber, maksure, minare, kubbe… vb. müstakil (bir-icik) unsurlarıyla, müminlerin asıl topluca ibadetlerine açılma maksadının bir-leşerek çok-luğa mekan olmaları ve bunların toplamında örneğin mihrap, minber gibi unsurlara tevhit, hafıza ve hatıra bağlamında özel manaların yüklenmesi Kayrevan Ulucamii ile mimari bir şuur haline gelmiştir.
Bu bağlamda Kayrevan Ulucamii’nin yerini ve kıblesini Ukbe’ye rüyasında Peygamberimiz Aleyhisselam’ın göstermesine ve Tunus’un Dayılık devrinde, dayıların Kayrevan’a girerken atlarından inip, ayakkabılarını çıkararak bu mescide kadar yalınayak yürümelerine dair rivayetleri de göz önüne aldığımızda, buranın madde ve manadaki bütünlüğünü bir, çok ve toplam olarak idrak etmiş oluruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.