Hac aylarının ikincisi olan Zilkâde’nin son haftasındayız. Sonrası Zilhicce’nin ilk on günü, yani Arafat’ta vakfe ve kurban! Hac ayetinin (Bakara, 2/125) “Siz de İbrâhim’in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin.” mealindeki ibaresinin hükmünce, zaten her bir gününün beş vaktinde Kabetullah’a yönelirken, kendilerine Makam-ı İbrahim ’de ya ilme’l-yakîn / imgesel ya da ayne’l-yakîn / tecrübî olarak önceden edindikleri yerde (ve dolayısıyla Mescid-i Nebî’de) bulunan Müslümanlar, haccın vakti
Hac aylarının ikincisi olan Zilkâde’nin son haftasındayız. Sonrası Zilhicce’nin ilk on günü, yani Arafat’ta vakfe ve kurban!
Hac ayetinin (Bakara, 2/125) “Siz de İbrâhim’in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin.” mealindeki ibaresinin hükmünce, zaten her bir gününün beş vaktinde Kabetullah’a yönelirken, kendilerine
’de ya ilme’l-yakîn /
ya da ayne’l-yakîn /
olarak önceden edindikleri yerde (ve dolayısıyla Mescid-i Nebî’de)
Müslümanlar, haccın vakti girdiğinde bu
un değerini -ilgili haberleri izlemeleri, derin özlemleri, yollarını bekledikleri akrabaları ve dostları sebebiyle- daha bir yoğun hissederler.
ın bundan birkaç gün önce, bu fakirle paylaşma rikkati gösterdiği şu kıymetli şiirini, mezkur hissetme bağlamında hem önemli bir
hem de kendi yâdım için değerli bir
olması sebebiyle -onun engin müsamahasına sığınarak- nakletmek istiyorum:
Kâbe Beytullâhtır ancak beyte sığmaz Rabbimiz
Bir mecâzdır beyti Rabbin maksat ikrâm hânesi
İsmi Beytullâh olan kutsal binaya bir dokun
Kalbimiz bir neş’e-i vuslât yaşar aşk lânesi
Gâfil olma ey hacı bu evde Hakk’a vasıl ol
Bunca zahmet bir huzûr almak içindir yâ nesi
Eyle tecdîd ahdini bezminde Rabbin söz idi
Bir siyâh taş oldu mührü öp onu nişânesi
Birdir Allâh beytinin hem yok cihanda bir eşi
“Sür çıkar ağyârı dilden” bak gönül Hak hânesi
Durmayıp döndükçe beytin çevresinde aşk ile
Her selam verdikçe taşa bu niyazdır bencesi
Kesme ümmîdin ilâhî lutfa eyle i’timad
Âçılır elbet kapısı fetholur bir nicesi
Hayrî dostlardan selâm aldıkça kutsal hâneden
Çağlıyor göz yaşları çünkü odur dîvânesi
Karaman Hocam’ın paylaştığı harika şiirlerden biri de
’nin kâşki redifli gazel(ler)ine esasen yazdığı
başlığını taşıyordu. Müsaadeleri olursa inşallah onu da benzer bir vesileyle paylaşmak isterim. Bu vesileyle şimdilik meraklılarını Yozgatlı Mehmet Sait Fennî Efendi’nin
redifli gazel(ler)ini okumaları için
’in hazırladığı
’ndan s. 235 ve 319’a yönlendireyim ve yine Fennî Efendi’nin “Nâbî Merhûminkine Tahmîsen Yazılan Na’at-ı Şerîf-i Nebevî”sinin de aynı divandan okunabileceğini ileteyim.
Zikrettiğim bağlamda
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
’nın (YEK) Rami Külliyesi’nde tam vaktine denk düşecek şekilde yeni açılan
Yol ve Yâd: Hac Yolculuğunun Yazılı Hafızası
adlı sergiyi de çok merak ediyordum.
Gerçi YEK Başkanı
, sağolsunlar hemen her etkinlikte olduğu gibi bu sergisinin açılışı için de bu fakiri bilgilendirmişti, ama yüzü hep bir şekilde soğuk olan
e karşı duyduğum aşırı soğukluk nedeniyle söz konusu açılışa katılamamıştım.
Nihayet geçtiğimiz salı günü görmemin nasip edildiği sergiyi gezerken aşağıda zikredeceğim bir zenginliğin içinde kaybolma korkusu yaşadığımı itiraf etmeliyim. Bundan kurtulmak için YEK’in değerli elemanlarından
’dan yardım talebinde bulundum. Sağolsun kardeşim onca işinin arasında bana zaman ayırarak, mezkur korkumu yenmeme sebep olduğu gibi, beni sergideki kitaplar, mushaflar, haritalar ve sair nesneler hakkında çok değerli bilgilerle de donattı.
11 Temmuz 2025 tarihine kadar açık
kalacak olan sergide: Hac yoluna ve menzillerine; haccın emir ve manasına; Harem-i şerife yapılan şahsi ve askeri seferlere; Medine haremi ziyaretlerine… dair kitaplara; yazımları Beytullah’ta tamamlanan mushaflara; seyahatname, hatıra ve şiir mecmualarına; Beytullah’ın örtülerinden örneklerle, muhtelif hüsn-i hat istiflerine ya da kuşak yazılarına; haritalardan surre sandığına; yağlı boya resim tablolarından, ferâşet çantasına; minyatürlerden para ve altın keselerine; madalyalara ve zemzemliğe kadar… çoğunluğu el yazması kitaplardan oluşan 65 nesne yer alıyor. Böylece sergi, her bir nesnesi kendi başına nadide bir maddi kültür değeri taşıyan milli bir zenginliği de temsil ediyor.
Haccı ifa edenlerin tecrübeleri, henüz ifa etmeyenlerin ise ilme’l-yakîn olarak ve yoğun hasletleriyle bildikleri üzere haccın kendisi başlı başına bir yolda olma sevdasıdır ve nebevî hatıraları yâd etmektir.
Sadece kendi şeriatımızdan baktığımızda hac,
(a.s.) ve
ile
’den (a.s.)
Allah’ın işaretleri eşliğinde
bize kalan bir mirastır. Bu öyle bir mirastır ki, onun sayesinde nefis tezkiyesinde kemale erişir, böylece insan olmamız nedeniyle kaçınamadığımız günahların yükünden kurtulan bir kul olma nimetine erişiriz.
Zikrettiğim aidiyet ve kemal ile yeniden bağ kurmak isteyenler için YEK Başkanlığı’nın Rami’de açtığı bu sergi güzel bir vesile olabilir.
#Rami Kütüphanesi
#sergi
#Ömer Lekesiz