Giambattista Vico, hukuk öğrenimi görmesine rağmen, felsefeye ve tarihe yönelerek, “modern tarih felsefesinin temellerini atan düşünür” olma vasfını kazanmıştır.
Yeni Bilim’inde (Trc.: Sema Önal, DoğuBatı), insanlığa dair ilk tabiatı: tanrılar, kahramanlar ve insanlar olarak üçe ayıran Vico, tarihi de: Doğal Durum / Tanrılar; Kahramanlar / Barbarlar ve İnsanlar dönemi olarak yine üçe ayırmıştır.
Tarihi döngüsel olarak konumlandıran Vico, insanlık hayatının / tarihinin rastlantısal olmadığını, bilakis belli yasalarla göre işlediğini ve son tahlilde insanlık tarihinin insanlar tarafından oluşturulduğunu belirtmiş ve böylece tarihsel pozitivizmin temellerini atmıştır. Bu yanıyla İbn Haldun’dan etkilendiği anlaşılan Vico’nun Rousseau, Herder, Hegel ve Marks’ı.. da etkilediği söylenir.
Nasipse bu etkilenme ve etkileme konusunu ayrıca yazmaya niyet ederek, esas konumuz barbarlık terimi üstünden Vico’nun –kendisinden öncekilerle sonrakiler arasında köprü işlevi gören– düşüncelerine ana hatlarıyla bakalım.
Vico, Aquinas’ın düşünsel mirasını üstlenerek son tahlilde barbarlık teriminde topladığı yerlilik, yabanlık, “tabiatları gereği” cahillik, bilgisizlik, korkaklık, ahmalık nitelemelerinden hareketle Yahudi-Hıristiyanların üstünlüğüne, diğer din mensuplarının ve dolayısıyla Batı’nın dışında kalan tüm halkların sömürülebileceğine hükmeden Vitoria’dan temel düşüncelerdeki yani Hıristiyanlık inanışındaki ortaklığına rağmen kendi düşüncelerini tarihsel pozitivizm esasında dünyevileştirerek yeniden harmanlamasıyla ondan ayrılır.
Ancak bu ayrılık, Vico’nun Vitoria ve öncekilerle farkını belirtmek üzere başvurduğumuz bir ayrı’lıktır. Gerçekte ise yukarıda köprü kelimesiyle zikrettiğimiz üzere tarihsel pozitivizm bağlamında Vico’dan Nietzsche’ye.. ulaşan bir düşünsel gelenek hep var ola gelmiştir.
Vico, barbarlık terimini 1) insanların salt doğaya tabi olduğu, henüz akıl ve dilin gelişmediği, mitsel ve şiirsel anlayışın hâkim olduğu ilk-sel; 2)insanların bireysel çıkarlarını düşünmeye ve bu uğurda hem çatışmaya hem uygarlık üretmeye başladıkları entelektüel; 3) yozlaşmanın medeniyeti çökerttiği, bunun sonucunda yeniden başa dönüşün gerçekleştiği.. üç aşamada ele alması bakımından Batı düşüncesinin taşıyıcısı olarak öne çıkar ki, Edward W. Said bunu şöyle vurgular:
“Vico ile Rousseau’da ahlaki genellemelerin gücü, çarpıcı, neredeyse birer arketip olan ilkel insan, dev, kahraman gibi betileri, mevcut ahlaki, felsefi, hatta dilsel meselelerin kökeni olarak gösterme konusundaki titizlikle pekişir. Dolayısıyla, bir Şarklıya göndermede bulunulduğunda, bu gönderme onun ‘ilksel’ hali, asli özellikleri, özel tinsel geçmişi gibi genetik tümeller aracılığıyla yapılıyordu.”
Buna rağmen Vico, yukarıda zikrettiğimiz üç aşamayı tarihsel olarak muğlak bırakmıştır. Örneğin kölelere vassal denilmesini barbarlığın geri dönüş zamanlarına hasrederken, “İlk barbar zamanlarda olduğu gibi en son barbar zamanlardaki savaşlarının hepsi de din savaşları olduğundan, Hıristiyan uluslar arasında uzun süre devam eden kahramansal köleliğe de bir dönüş vardı. Çünkü bu zamanlardaki düello uygulamaları nedeniyle yenenler, yenilgiye uğrayanların tanrısız olduklarına, bu nedenle de vahşilerden daha iyi olmadıklarına inandılar.” diyerek “Bu ulusal duygu”nun, Hıristiyanlar ile Türkler arasında hâlâ korunduğunu şöyle ifade etmiştir:
“Bir Hıristiyan için Türk adı köpek demekti (Hıristiyanlar, Türklerle sivil veya toplumsal bir muameleye zorlandıkları veya bunu istedikleri zaman, onlara gerçek inançlılar anlamına gelen Müslümanlar dediler). Diğer yandan Türkler, Hıristiyanları domuz olarak adlandırdılar. Sonuç olarak, Hıristiyanlar daha ılımlı olmakla birlikte, iki taraf da kendi savaşlarında kahramansal köleliği uyguladılar.”
Yeni barbarlıktan kendi zamanındaki durumu kastettiğini düşünürsek, Vico, Afrika’nın büyük katliam ve ağır zulümlerle sömürgeleştirildiğini, 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yıkılıp yeni vassallıkların ihdas edildiğini ve 2. Dünya savaşında uygar dünyada yaklaşık 75 milyon kişinin öldürüldüğünü görmemiştir. Bu nedenle onun Batılıların barbarlığını şiirselleştirmede mazur olduğu söylenebilir. Öte yandan Osmanlı’nın sömürgeci olmadığını, Batı’nın sömürgecilikte ulaştığı ahlaksızlığın boyutlarını bilmemesi de doğaldır.
Yine de Vico’nun, uygarlık illüzyonuyla sergilenen sömürgeciliğin bizim zamanımızda akıl ve vicdan sahibi Batılılarca eleştirilmesini sağlayacak malzemeler bırakmış olmasını önemli saymak durumundayız. Nietzsche’den Agamben’e ulaşan bu malzemeler Batı’nın kendinde ve dünyada ürettiği krizler esasında eleştirilmesine ve giderek genel bir Kıyamet vizyonunun üretilmesine yaramıştır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.