Zihniyet ve kültürün bukağısı: Modern teknoloji

04:0018/09/2025, Perşembe
G: 18/09/2025, Perşembe
Ömer Lekesiz

Önceki yazımızı “TEKNOFEST’in kendi internet sitesinde ‘toplumda teknolojiye olan ilgiyi artırmayı ve Türkiye’nin teknoloji üreten ve geliştiren bir topluma dönüşmesi konusunda farkındalık oluşturmayı’ hedeflediğini belirtmesinin önce onun kültürünü konuşmayı zorunlu kıldığını söyleyerek bitirmiştik. Bu konuşmaya ya da sorgulamaya geçmeden önce TEKNOFEST’i düşünen, onu kuvveden fiile çıkaranların bunları layıkıyla yaptıklarını belirtmeliyiz. Dolayısıyla bu minvalde yapılabilecek her sorgulamanın

Önceki yazımızı “TEKNOFEST’in kendi internet sitesinde ‘toplumda teknolojiye olan ilgiyi artırmayı ve Türkiye’nin teknoloji üreten ve geliştiren bir topluma dönüşmesi konusunda farkındalık oluşturmayı’ hedeflediğini belirtmesinin önce onun kültürünü konuşmayı zorunlu kıldığını söyleyerek bitirmiştik.

Bu konuşmaya ya da sorgulamaya geçmeden önce TEKNOFEST’i düşünen, onu kuvveden fiile çıkaranların bunları layıkıyla yaptıklarını belirtmeliyiz. Dolayısıyla bu minvalde yapılabilecek her sorgulamanın onlara yönelik olmadığını bilakis onların değerli gayretlerini teyit etmek, alkışlamak olduğunu söylemeliyiz.

O halde mesele nedir?

Mesele “Toplumda teknolojiye olan ilgiyi artırmanın ve Türkiye’nin teknoloji üreten ve geliştiren bir topluma dönüşmesi konusunda farkındalık oluşturmanın” kültürle olan ilişkisini, diğer bir söyleyişle bir teknokratik toplum meydana getirmenin etkilerini bilmektir.

Bu bilmenin TEKNOFEST’in sahibi olarak Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı’nın yani teknoktratların ilk görevi olmadığını, onların ilgili icatlarla, teknolojik atılımları halka yaymakla görevlerini yerine getirdiklerini tekrar hatırlatarak, meselenin entelektüellerin meselesi olduğunu söylemeli ve teknoktratik bir toplum yaratmayı, kendi inancımız, zihniyetimiz, kültürümüz ve bunlara tabi eylemlerimiz esasında düşünsel bir tartıya vurmalıyız.

Batı’nın Yunanca techne ve logos kelimelerinden oluşan terkibin, Arapça sanat, sanayi ve zanaat; Fransızca ve İtalyanca factory, Fransızca endüstri kelimelerini de yer yer kendi içine çekerek, ilkin “ticari acenta, konsolosluk vb. ticaret merkezi” anlamında kullanılan factoryi bir sömürge aracı olarak tahkim ettiği ve hatta buna ilerleme, gelişme, kazanç vb. modern terimlere zemin oluşturduğu; ABD-İsraili’nin Gazze’ye yaptığı soykırımla birlikte toplu katliam, imha ve işgal anlamını yüklendiği bilinen bir durumdur.

Zikrettiğimiz anlam ilişkilerine yaslanarak, kültür planında eleştirilmesi gerekenin ne olduğunu daha iyi vurgulamak için René Guénon’un 1927’de yayımlanan Modern Dünyanın Bunalımı’ndan şu paragrafı endüstri = teknoloji müşterekliğinde okumamız yeterli olacaktır:

“… Modern dünya, sadece bilim peşinde koştuğunu iddia ederken bile aslında bütün çabası endüstriyi ve makinayı geliştirmekten ibaretti. Böylece (…) modern insan maddeye hâkim olup onu amaçlarına uygun bir kalıba dökmeye çalışırken kendisi onun kölesi hâline geliverdi. Bunun nedeni de sadece (eğer böyle bir durum için bu deyimi kullanmamıza izin verilirse) bütün ‘entelektüel tutkular’ını makinalar bulup yapmakla sınırlaması değil, aynı zamanda kendisinin de bir makina olup çıkmasıdır. Gerçekten de belirli sosyologların ‘iş bölümü’ adı altında coşkuyla savundukları uzmanlaşma, sadece bilim adamları üzerinde değil, teknisyenler ve hatta sıradan emekçiler üzerinde de etkili olmuş ve bu sonuncular için, zihni ilgilendiren her türlü çaba böylece imkânsız hâle gelmiştir. Daha önceki yüzyılların zanaatkârlarından çok farklı olarak, günümüzün emekçileri, makinaların kölesinden başka bir şey değillerdir ve makinalarla bütünleşip tek bir birim hâline gelmişlerdir. Bu insanlar, daha önceden belirlenmiş, hiç değişmeyen, hep aynı şekilde yerine getirilen bazı hareketleri tamamen mekanik bir biçimde sürekli tekrarlamak, böylece en küçük bir zaman kaybına yer vermemek zorundadırlar. En azından ‘ilerleme’nin en son aşaması sayılan Amerikan yöntemleri bunu zorunlu kılmaktadır. Aslında bu sadece mümkün olduğu kadar çok mal üretmek meselesidir. Nitelik pek önemli değildir; asıl önemli olan sadece sayıdır (kantitedir). Burada da karşımıza (şu) sonuç çıkıyor: Modern uygarlık, haklı olarak niceliksel (kantitatif) bir uygarlık diye tanımlanabilir. Bu da ‘madde uygarlığı’nın öteki adıdır. Bu ifadenin doğruluğunu pekiştirebilmek için, iktisadi etkenlerin günümüzde halkın ve bireylerin hayatları üzerinde ne korkunç derecede etkili olduğuna şöyle bir göz atmamız yeter. Endüstri, ticaret, maliye... Görünüşe göre, önemli olan sadece bunlardır.” (Trc.: Nabi Avcı, Ketebe)

Buradan “teknolojiye olan ilgiyi artırma, teknoloji üreten ve geliştiren bir topluma dönüşme” cümlesine tekrar dönecek olursak, teknokratik toplum meydana getirmenin önceki yazımızda zikrettiğimiz fiili nedenlerini göz ardı etmemekle birlikte, mezkur maksat ve hedefte Batı ile eşitlenemeyeceğimizi ifade etmemiz gerekir.

O halde TEKNOFEST’ten asla uzak kalmayalım ama onunla ürettiğimiz popüler sevinçle de mest olmayalım.

Zira Batı tarafından kuşatılmamız, sadece modern teknolojiden kaynaklanmıyor, o teknolojinin zihniyetimiz ve kültürümüz için bir bukağı oluşturmasından da kaynaklanıyor.

#Gazze
#TEKNOFEST
#Ömer Lekesiz