Türkiye ekonomisinde yaşanan dalgalanmalar finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını derinden etkilemişe benziyor. Her ne kadar ekonomik güven endeksi beş ay sonra 98 seviyelerine, tüketici güven endeksi 80,6 seviyesine yükselmiş olsa da tüketicileri tasarruf yapmaya teşvik mekanizmasının henüz arzu edilen seviyeye gelmediğini görüyoruz. Bir başka ifade ile Ekim 2024’te TÜİK tarafından açıklanan tüketici güven endeksi tüketicilerin ekonomik koşullara yönelik iyimserliğinin son 16 ayın en yüksek düzeyine
ulaştığını gösterse de halen daha güvenli bir tasarruf eğilimine dönüşemediğini tüketimin her alanında hissediyoruz.
Tüketiciler finansal yatırım araçlarının aylık bazda sınırlı artışları, yıllık bazda kayıpları karşısında yatırıma yönelmek yerine bulduğunu harcamayı tercih ediyor. Yüksek enflasyon ortamında halen daha kontrol altına alınamayan fiyat dalgalanmalarının varlığı, faiz sınırının sınırları zorlamaya başlaması reel getirilere de olumsuz yansıyor. Özellikle güven endeksindeki iyileşmenin kısa vadeli bir rahatlama sağlasa da kalıcı bir iyimserlik yaratmaması, tüketicilerin hala tasarruf yapma motivasyonlarını yeterince desteklemediğine işaret ediyor. Yani güven endeksi artıyor ama millet hâlâ cebindeki parayı saklamak yerine harcamayı tercih ediyor. Neden mi? Çünkü yatırım araçlarının getirileri, eskisi gibi cezbedici değil.
Altın, döviz ve mevduat faizi gibi geleneksel yatırım araçlarının yıllık getirilerinin düşmesi, tasarruf yapan bireylerin elde ettikleri reel kazançların azalmasına yol açıyor. Külçe altın gibi belirli yatırım araçları hala görece yüksek bir getiri sağlasa da, diğer araçlardaki getiri oranları tüketicilerin tasarruf yapma eğilimlerini azaltıyor. Örneğin, Ekim 2024 itibarıyla Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde altın %31,34 reel getiri sağlarken, BIST 100 endeksi %−16,56, döviz ise %−7,16 oranında reel kayıp yaşatmış. Aynı şekilde, TÜFE ile indirgendiğinde ise altın dışındaki tüm yatırım araçlarında negatif reel getiriler görülmektedir. Bu durum, yatırımcıların altın dışındaki araçlardan yeterli kazancı elde edememelerine ve tasarruf yapma motivasyonlarının azalmasına sebep oluyor. Hal böyle olunca tüketiciler, “Bu parayı tutmanın ne faydası var? En azından harcayayım da zevkini süreyim” diyor. Yatırım araçlarının düşük getirileri ve ekonomik belirsizlikler karşısında, tasarruf yapmak “Git, ara, bul, getir” misali bir çabaya dönüşüyor.
Ekonomik güven endekslerindeki artışa rağmen tüketici davranışlarında gözlemlenen belirsizlikler tasarruf motivasyonunu zayıflatan bir diğer neden olarak gösterilebilir. Yüksek enflasyon oranları tüketicilerin mali durumlarına ilişkin endişelerini artırıyor, gelecekteki belirsizliklere karşı tasarruf motivasyonunu artırması beklenirken finansal araçların getirilerinin sınırlı seviyede kalması ya da kayba uğraması bu motivasyonu kırıyor. Mevduat faizleri gibi sabit getirili yatırım araçlarının düşük reel getiri sunması, tüketicilerin risk algısını yükseltiyor. Böyle bir ortamda, tüketiciler güvenli liman olarak görülen altın veya riskten uzak duran alternatif araçlara yönelmek zorunda kalıyor. Yastık altında ya da çeyiz sandığında biriken bu yatırımlar reel piyasalarının da kırılganlığını pekiştiriyor. Enflasyonla mücadele, döviz kurlarındaki istikrarın sağlanması ve reel getirilerde bir dengenin yakalanması, tüketicilerin tasarruf motivasyonlarını yeniden canlandırmada kritik rol oynuyor. Bu doğrultuda, politika yapıcıların sürdürülebilir ve istikrarlı bir ekonomik ortam yaratmaya odaklanmaları, tüketici güveninin kalıcı hale gelmesine katkı sağlama fikrini destekliyor.
Tüketicilerin ekonomiye güven duymasını sağlamak, yalnızca güven endekslerindeki artışlarla sınırlı kalmamalı. Ekonomik reformlar ve tüketici refahını artırıcı politikaların hayata geçirilmesi, bireylerin ekonomik geleceğe daha umutla bakmasını ve dolayısıyla tasarruf eğilimlerini artırmasını sağlama potansiyeli taşıyor. Özellikle tasarrufların ekonominin kalkınmasında önemli bir unsur olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, tüketicilerin gelecekte daha güvenli yatırım yapma imkanlarına sahip olmaları gerekiyor. Yatırım araçlarının düşük reel getirisi ve ekonomik belirsizlikler, tüketicilerin uzun vadeli bir tasarruf planı yapmalarını zorlaştırıyor. Güven endeksindeki artışlar, ekonomik iyileşmenin işareti olarak görülebilir; ancak tasarruf eğilimini artırmak için daha kapsamlı ve uzun vadeli ekonomik politikalar gerekiyor. Bu bağlamda, artık enflasyon kontrol altına alınmalı, faiz oranları piyasanın ihtiyacına göre düzenlenmeli ve döviz piyasasında istikrar sağlanmalı, firmaların ve vatandaşın içinde bulunduğu “git, ara, bul, getir” gibi yorucu bir macera son bulmalı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.