Merkez gol gol gol!

04:0018/12/2024, Çarşamba
G: 18/12/2024, Çarşamba
Özgür Bayram Soylu

Politika faizinin %50’ler seviyesine demir attığından bu yana hem bireysel hem de ticari düzeyde görünür hale gelen borçlanma oranlarındaki artış ciddi bir finansal kırılganlık dalgasını beraberinde getiriyor. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi'nin bu ay açıkladığı Ekim 2024 verileri, bireylerin ve şirketlerin borç yüklerinin geldiği kritik seviyeleri açıkça ortaya koyuyor. Bireysel kredi kullanıcılarının sayısı 41,4 milyon kişiye ulaşırken, kişi başına düşen ortalama kredi riski rakamla 88.155

Politika faizinin %50’ler seviyesine demir attığından bu yana hem bireysel hem de ticari düzeyde görünür hale gelen borçlanma oranlarındaki artış ciddi bir finansal kırılganlık dalgasını beraberinde getiriyor. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi'nin bu ay açıkladığı Ekim 2024 verileri, bireylerin ve şirketlerin borç yüklerinin geldiği kritik seviyeleri açıkça ortaya koyuyor. Bireysel kredi kullanıcılarının sayısı 41,4 milyon kişiye ulaşırken, kişi başına düşen ortalama kredi riski rakamla 88.155 TL’yi bulmuş durumda. Ticari krediler ise 12,2 trilyon TL gibi bir seviyeye erişmiş. Hal böyle olunca Merkez Bankası'nın politika faiz oranını yüksek tutma stratejisi, borçlanma ve anlatılmaz yaşanır mottosunun ortaya çıkardığı duygu selin üzerindeki yükü daha da artırıyor. Borç tarlasında yetişen umutsuzluk arasında çıkış yolu arayan bireysel ve ticari neferler Mahzuni Şerif’in “Sana bir gün olsun gülmedi hayat” dizelerini mırıldanıyorken buluyorlar kendilerini.


BORÇLANMANIN ARKA PLANI VE RİSKLER

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi'nin yayınladığı rapora göre bireysel kredilerin toplamı 3,6 milyon TL seviyesini yakalıyor. Bu toplamın %47’sini kredi kartları, %27’sini ise ihtiyaç kredileri oluşturuyor. Konut kredisi ( %13), taşıt kredisi (%2) ve kredili mevduat hesabı ( %11) ise diğer bireysel kredi türleri olarak yer alıyor. Özellikle kredi kartlarının bireysel borçlanmadaki payının yüksek olması tüketim harcamalarının kaynağına işaret ediyor. Ayrıca bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacak oranının %2,7’ye yükselmesi, geri ödeme güçlüklerinin arttığını ve bu durumun finansal istikrarsızlığa neden olabileceğini gösteriyor. Bölgesel analizde, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin gibi illerde tasfiye oranlarının daha yüksek olduğu görülüyor. Bu durum, bölgesel ekonomik eşitsizliklerin borçlanma üzerindeki etkisinin altını çiziyor. Ticari kredilerin toplam kredilerin içerisindeki payının %77 seviyesini yakalayarak 12,2 trilyon seviyelerinde olması, inşaat ve enerji sektörlerinde tasfiye olunacak alacak oranının % 4,7 gibi yüksek bir yere tutunması önemli mesajlar veriyor.


FAİZ POLİTİKALARININ ETKİSİ
Merkez Bankası’nın politika faizini yüksek tutma stratejisi hepimizin bildiği üzere kredi maliyetlerini artırarak borçlanmayı daha pahalı hale getiriyor. Özellikle
bireysel kredilerdeki yüksek faiz oranlarının geri ödeme yükünü artırarak bireyleri finansal açıdan kırılgan hale getirmesi Merkez’in bu ayki faiz kararının indirim yönünde olmasına dair beklentiyi artırıyor.
Ticari kredilerdeki yüksek faiz oranlarının firmaların yatırım yapma kapasitelerini sınırlamasının yanı sıra sanayi üretim endeksi ve ekonomik büyümedeki yavaşlamalar kronikleşmiş bir kısır döngüyü tekrar gündeme getiriyor. Sürdürülebilir bir faiz politikası yerine borçlanmayı pahalı hale getirmiş bir politika sektörlerin gerçeklerinden giderek uzaklaşıyor. Merkez Bankasının faiz indirimi belki kredi faizlerinde bir gevşemeyi beraberinde getirmeyecek ancak yüksek faiz oranlarının yarattığı olumsuz etkileri hafifletmek ve borç krizini yönetmek için yeni önerilerin masaya gelmesinin önünü açacak.
İzlenen politika neticesinde borçlanma maliyetlerinde artış, yatırım ve büyüme üzerindeki etkiler, tüketici harcamalarındaki kısmi azalmalar, bölgesel eşitsizliklerin derinleşmesi gün yüzüne çıkmışken bu zorlu dönemi aşabilmesi için, kamu ve özel sektörün iş birliği içinde hareket etmesi gerekliliği de giderek önem kazanıyor.
Bugün Merkez Bankası da Manchester City teknik direktörü Pep Guardiola’nın kaderiyle aynı kaderi yaşama riskini taşıyor. Merkez Bankası "yüksek faiz" stratejisine sarılarak ekonomik oyunu kontrol etmeye çalışıyor. Ancak bu pas trafiği sonuç üretmiyor.
Top rakip sahaya gitmiyor; bireyler ve şirketler borç maliyetlerinden dolayı ekonomik oyuna katılamıyor. Faiz oranlarıyla enflasyonu kontrol etmek için yapılan hamleler, büyüme ve yatırımların can damarlarını kesiyor. Guardiola’nın futbol anlayışında sıkıştığı "pas yap ama pozisyon bulma" paradoksu, Merkez Bankası’nın da "yüksek faizle fiyat istikrarını koru ama ekonomiyi büyütme" paradoksuna benziyor.

MAÇIN KADERİ

Bireylerin ve ticarilerin borç ile olan sınavı, ekonomik sistemin içindeki yapısal sorunları gözler önüne seriyor. Bu durum yalnızca rakamlarla değil, bireylerin ve şirketlerin günlük yaşamları üzerindeki etkileriyle de derinleşiyor. Doğru politikalar ve kararlı bir vizyonla maçı çevirmek mümkün görünüyor. Bireysel ve ticari kredilerde borç yapılandırma ve yönetimi konusunda yapılandırma programlarının etkin kullanımına ve finansal destek mekanizmalarının geliştirilmesine olan ihtiyaç büyüyor. Bireylerin kredi kullanımı konusunda daha bilinçli hareket etmeleri için finansal okuryazarlık programları önem kazanıyor. Özellikle genç nüfusu hedef alan eğitim kampanyaları, gelecekteki borç krizlerinin önlenmesine katkı sağlama potansiyeli taşıyor. Tasfiye oranlarının yüksek olduğu bölgelerde, ekonomik kalkınmayı teşvik edecek projeler, kamu yatırımları ve küçük ölçekli işletmelere yönelik teşvikler, bu bölgelerdeki ekonomik eşitsizlikleri azaltma ihtimali taşıyor. İnşaat ve enerji sektörlerinde, kredi veren kuruluşların proje değerlendirme süreçlerini sıkılaştırmaları, yalnızca sürdürülebilir projelere kredi sağlamaları, riskli projelerden kaçınmaları gelecek adına kritik önem taşıyor.

Bugün ekonomik istikrarın sağlanması ve toplumsal refahın korunması için finansal kırılganlıkların azaltılmasına yönelik kapsamlı bir politika setine duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Merkezin de bu ayki faiz kararı ve yönlendirmeleri bu kapsamda önemli bir rol oynuyor.
Borçların peş peşe atakları sıraladığı bu oyunda Merkez Bankasının tiki-taka stratejisini gol ile süsleme zamanı geliyor.
Bizde “kazanmak her şey değildir, tek şeydir.”
#Ekonomi
#Merkez Bankası
#Özgür Bayram Soylu