Spor salonlarına gidenler her bir kas lifinin iradeyle ve disiplinle geliştiğini ve bu gelişmenin bedeni güçlendirirken kişiliği de şekillendirdiğini bilirler. Ne var ki Manavgat yöresinde yaşanan “baklava tutulması”, entrika ve gaspın bile doyuramadığı bitmek bilmez bir hırsın, körelmiş vicdanın yoğurduğu bir çürümenin tezahürü olarak karşımıza çıkıyor. Makam odasında sergilenen “eurobaklava”, sadece bireysel bir zaafı değil, temsil edilen siyasî kimliğin nasıl içi boşaltıldığını da ele veriyor. Yıllardır “halkçı ve temiz siyaset” iddiası taşıyanların kirli paraları gizlerken duydukları rahatsızlığın süresi bile, durumu kurtarma ihtimallerine göre kısalıp uzuyor. Üstelik mesele, muhalefet içindeki bazı kadroların parti içi siyaseti dönüştürmek yerine kendi düzenlerinde yer kapma yarışına dönüşünce, derinleşen etik iflas tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Bir belediyede patlak veren bu rüşvet skandalı, basit bir yolsuzluk vakası olmanın ötesinde; muhalefetin yıllarca ilmek ilmek ördüğü “güven kalesinin” içten çöküş anını simgeliyor. Herkesin gözü önünde açılan o baklava kutusu, yalnızca döviz banknotları değil, içine sıkıştırılmış hayal kırıklıklarıyla da dolup taşıyor. Kutudan para değil, çürümüşlük, kibir ve ihanet fışkırması; muhalefetin müzmin mağlubiyet kaderini perçinliyor. Geldiğimiz noktada “ekonomiyi biz düzeltiriz” diyenlerin halkın geçim sancısına kilometrelerce uzak durduğunu, “liyakat getireceğiz” vaadiyle yola çıkanların nepotizmin dibini boyladığını, “yoksulluğu bitireceğiz” iddiasındakilerin ise Manavgat Şelalesi misali coşan timsah gözyaşlarına boğulduğunu ibretle izliyoruz. Bu yüzden baklava kutusundaki döviz, yalnızca bir suç delili değil; muhalefetin elinde infilak eden bir sembol aslında. O kutu, içine tıkılmış tüm söylemlerin, vaatlerin ve ilkelerin mezar taşı olarak karşımızda duruyor artık.
Bugün Türkiye siyaset ringinde mesele kas şişirmekten ziyade omurga sergilemek: “six pack”in euro-baklavalarda değil spor salonlarında geçer akçe olduğu, şişirilmiş vitrinler yerine sağlam duruşun değer gördüğü bir eko-politik evreyi bir kez daha tecrübe ediyoruz. İhtiyacımız olan vicdan altı kaslara duyulan özlemimiz bir gösteriş değil bir sorumluluk ekseninde şekilleniyor. Fiyakalı afişler, içi boş laflar, sloganlarla süslenmiş kampanyalar giderek birer maskeye dönüşüyor. Sokağın sesi artık vitrini değil vitrinin arkasındaki hesapları da sorguluyor. Görüyoruz ki, baklava kutuları kız isteme merasimlerdeki heyecanı taşımak yerine yolsuzluklara dilim dilim maske taşıyor imiş.
Mesele öylesine sıradanlaşıyor ki artık rüşvetin biçimi, kutunun markası ya da içindeki dövizin tutarı önemini yitiriyor; konfor düşkünü, hesap vermez zihniyetin kendi aralarındaki “kas hareketleri” sahnenin merkezine yerleşiyor. Siyasetin kasla değil karakterle yapılacağını kavrayamayan bu anlayış, “baklava kası” peşinde koşarken kasada yakalanıyor; gösterişten çok, bulaştığı kirliliğin hesabıyla anılır hâle geliyor. Vatandaş da ortada estetik bir simge değil, etik bir çöküşün figüranı olduğunu görüp notunu veriyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.