Ya tutarsa

04:0013/11/2024, Çarşamba
G: 13/11/2024, Çarşamba
Özgür Bayram Soylu

Bir gün Nasreddin Hoca, elinde bir kepçe yoğurt mayasıyla köyün yakınlarındaki göle doğru gider. Hoca’nın elinde yoğurt mayasıyla göle doğru yürüdüğünü gören köylüler merakla Hoca’nın ne yapacağını izler ve sonunda dayanamayıp sorarlar: “Hocam, elinde yoğurt mayasıyla göle ne yapmaya gidiyorsun?” Nasreddin Hoca, gayet ciddi bir şekilde cevap verir: “Gölü mayalayacağım.” Köylüler bu cevap karşısında şaşkına dönerler ve Hoca’yı alaya almaya başlarlar: “Hocam, olur mu hiç öyle şey? Koca göl yoğurt

Bir gün Nasreddin Hoca, elinde bir kepçe yoğurt mayasıyla köyün yakınlarındaki göle doğru gider. Hoca’nın elinde yoğurt mayasıyla göle doğru yürüdüğünü gören köylüler merakla Hoca’nın ne yapacağını izler ve sonunda dayanamayıp sorarlar:

“Hocam, elinde yoğurt mayasıyla göle ne yapmaya gidiyorsun?”

Nasreddin Hoca, gayet ciddi bir şekilde cevap verir: “Gölü mayalayacağım.”

Köylüler bu cevap karşısında şaşkına dönerler ve Hoca’yı alaya almaya başlarlar: “Hocam, olur mu hiç öyle şey? Koca göl yoğurt tutar mı?”

Hoca ise sakin bir şekilde, gülümseyerek: “Ya tutarsa!” diye cevap verir.


MERKEZ: YA TUTARSA MI DİYECEK?
TCMB enflasyon oranları tahmin eder, hedefler belirler, ekonomik öngörüler yapar. Ancak son yıllarda enflasyon tahminleri öyle dalgalı ki bu durum adeta Nasreddin Hoca’nın “ya tutarsa” hikayesini anımsatır hale geldi. Geçen yılın başında %36 olan enflasyon tahminini yıl ortasında %38’e, birkaç ay sonra ise %44’e revize edildi. Hal böyle olunca vatandaşın aklına da TCMB göle maya çalıyor ve “Ya tutarsa!” diye bekliyor mu acaba sorusu geliyor. Hepimiz biliyoruz ki Nasreddin Hoca göle maya çaldığında kimsenin geçimi, fiyat dalgalanmaları ya da yaşam kalitesi bu mayaya bağlı değil. Ama Merkez’in yaptığı tahminler milyonların maaşına, alım gücüne ve günlük hayatına bir şekilde etki ediyor. Yetki alanında ya da karar verme sürecinin bir parçası olmamasına ve Merkez Bankası Başkanı’nın itina ile kaçınmasına rağmen başkan yardımcısının kamuoyunun gündemine enflasyon tahminine göre asgari ücret artış önerisi yıl içinde sürekli değişen tahminler karşısında, 2025 tahmininin de tutmaması durumunda ne olacak sorusunu şimdiden sokağa sordurtuyor. Merkez Bankası’nın hedefi tutmazsa ki fiyat hareketliliğindeki dengelenme sağlanamadığı sürece tutmayacak gibi de duruyor, bu durumda asgari ücretlinin alım düşünün düşerek toplumsal refahın bozulma riskinin kime ne faydası olacak diye kara kara düşünmeden edemiyor insan. Merkez Bankası’nın “ya tutarsa” stratejisi ile belirlediği izlenimi veren hedef enflasyon öngörüsünün işçi maaş artışlarına ve asgari ücretin düzeyine yön vermesi akıllara şu soruyu getiriyor. Merkez bankası 2025 yıl sonu için %21 enflasyon öngörüsünde bulunuyor ve asgari ücret artışı da buna göre belirleniyor olsun. Peki “ya tutmazsa” ya da son iki yılda yaşadığımız deneyimlerde olduğu gibi %40 gibi bir enflasyonla karşılaşılırsa? Nasreddin Hoca’nın göle maya çalması, bir umut, belki biraz da mizah dolu idi. Ancak
sağlam bir planlama yerine, sürekli tahminlerin revize edilmesi ve asgari ücretin buna göre belirlenmesi, vatandaşların geçimlerini izahı olmayan bir şeye ve bir umuda bağlamak anlamına geliyor.

HİÇ Mİ AVANTAJI YOK?
Sürekli gittiğiniz kafede her zaman yediğiniz kurabiyenin o gün olmaması karşısında gösterdiğimiz “hiç mi yok” sorusu burada vücut buluyor. İleriye dönük endeksleme yaklaşımıyla asgari ücret artışı yapılması her şeyin normal gittiği bir habitatta belirli avantajları barındırıyor.
Geriye dönük endeksleme, mevcut enflasyon oranlarına göre ücretleri belirlemek anlamına geldiğinden enflasyonun sürekli olarak yeniden üretildiği bir döngüye yol açabiliyor. İleriye dönük endeksleme ile enflasyon beklentisine göre yapılan ücret artışları, bu döngüyü kırmaya yardımcı olabilir. Ücretler enflasyon hedeflerine göre belirlendiğinde, çalışanların ve işverenlerin geleceğe dair daha net bir mali plan yapabilmesi mümkün olabilir. İleriye dönük endekslemeyle yapılan ücret artışları daha kontrollü bir maliyet yapısı sağlayarak firmaların fiyat kararları üzerindeki ani baskıları hafifletebilir.
Ancak Merkez Bankası’nın tahminlerinde görülen sık revizeler güvenilirliği azaltıyor. Ekonomide bu tür belirsizliklerin olduğu bir ortamda enflasyonun tahmin edilmesi güçleşiyor ve ileriye dönük endeksleme ile belirlenen ücretlerin reel alım gücünü koruması zorlaşabiliyor.
Asgari ücretle çalışan bireylerin büyük bir kısmının alım gücünün zaten düşük olduğu göz önüne alındığında, ileriye dönük endeksleme ile yapılacak artışların beklenenden düşük kalması çalışanların memnuniyetsizliğine ve toplumsal tepkilere yol açma riski barındırıyor.
İleriye dönük endeksleme ile ücret artışlarını sınırlandırmak, enflasyonist ortamda çalışanların yaşam standartlarını yükseltmek yerine daha da zayıflatabilir. Merkez Bankası tahminlerindeki sık sapmalar göz önüne alındığında, ileriye dönük enflasyona göre belirlenen asgari ücretin çalışanları yanıltıcı bir güvenceye sevk etme riski de yükseliyor.
Bu noktada enflasyon tahminlerinin isabetli yapılabilmesi kritik bir öneme sahip; aksi halde ileriye dönük endekslemeyle belirlenen asgari ücretler, enflasyonla mücadele etmek bir yana, düşük gelirli çalışanların daha da yoksullaşmasına neden olma tehlikesi taşıyor

NASIL BELİRLENMELİ
Asgari ücret seviyesinin belirlenme sürecinin yapısal bir reforma ihtiyaç duyduğu yadsınamaz bir gerçek.
Bölgesel asgari ücret uygulaması, enflasyon ve ekonomik büyümeye göre otomatik olarak ayarlanan bir asgari ücret formülü, asgari ücret artışlarının sektör bazında çalışanların verimlilik artışına göre belirlenmesi, aile ve sosyal destek endeksli asgari ücret, yaşam maliyeti ve sosyal ihtiyaçları dikkate alan bir yaşam standardı endeksine dayalı asgari ücret, enflasyon + büyüme + sosyal destek fonlarını içeren karma modelleri artık düşünmeli.
Türkiye’nin ekonomik koşullarına göre asgari ücret sisteminde yenilikçi yaklaşımlar geliştirerek daha esnek ve sürdürülebilir bir yapı oluşturmayı konuşmalı.
Bizde yarın başka bir gündür.
#türkiye
#ekonomi
#Özgür Bayram Soylu