
Sanat tarihinin büyük anlatıları çoğu zaman merkezden yazılır. Bu merkezin neresi olduğu bellidir: Paris, New York, Londra, Berlin. Buralardan bakınca dünyanın geri kalanındaki üretimler ya geç kalmış, ya taklitçi, ya da egzotik kategorilerine sıkıştırılır. Oysa dünyayı gerçekten anlamak için merkezin ışığını biraz kısmak, bakışı çevirmek gerekir. İşte Saeb Eigner’in uzun yıllara yayılan emeği tam olarak bunu yapmaya çalışıyor: Orta Doğu sanatını Batı’nın çeperlerine sürülmüş bir dipnot olmaktan çıkarıp kendi bağlamı, hafızası, çatışması ve hayaliyle birlikte merkeze yerleştirmek.
Eigner’in yeni kitabı “Artists of the Middle East: 1900 to Now”, daha yayıma hazırlanma aşamasında bile büyük bir heyecan uyandırdı. Yaklaşık 400 sayfalık hacmi, 250’den fazla sanatçıyı kapsayan zengin içeriği ve bölgeyi Moritanya’dan İran’a kadar genişleten coğrafi bakışıyla, sadece bir sanatçılar ansiklopedisi değil; aynı zamanda yüz yılı aşan bir kültürel dönüşümün panoraması. Eigner, modernleşmenin erken dönemlerinden postkolonyal kırılmalara, diaspora deneyiminden savaş ve sürgünün estetiğine, kadın sanatçıların söz alma mücadelesinden çağdaş sanat ekonomisinin yükselişine kadar pek çok rotayı aynı harita üzerinde buluşturuyor.
Bu kitabın bende uyandırdığı heyecanı açıklamak için biraz geriye gitmem gerekiyor. 2010 yılında yayımlanan “Art of the Middle East: Modern and Contemporary Art of the Arab World and Iran”, mesleki yolculuğumda çok kıymetli bir eşik olmuştu. Henüz yerel müzelerde ve galerilerde bile nadiren rastlanan modern Arap sanatı örneklerinin tarihsel bağlamlarını görselleştiren, kavramsal tartışmalarla biyografiyi buluşturan, Batı kaynaklı literatürün dışına taşan ilk kapsamlı çalışmalardan biriydi. O kitabı defalarca okudum; sergilerimde ve televizyon programlarımda dönüp dönüp başvurdum. Hâlâ masamda durur, kenarları notlarla dolu.
“Artists of the Middle East: 1900 to Now”, o çalışmanın devamı niteliğinde, ama sadece genişletilmiş bir baskısı değil; çok daha derin bir talebin cevabı: Orta Doğu sanatını hem tarihsel hem de estetik bir bütünlük içinde ele alan, “coğrafi kader” klişelerini kıran, sanatçıları sadece politik acının figürleri olarak değil, estetik arayışın öznesi olarak tanımlayan bir anlatı. Eigner’in en büyük başarısı, bölgeyi bir acılar atlası olarak değil, bir üretim, direnç ve yaratıcılık coğrafyası olarak sunması.
Bugün uluslararası bienallerde, müzayedelerde, akademik yayınlarda ve müze koleksiyonlarında Orta Doğu sanatının ağırlığı giderek artıyor. Fakat bu görünürlük çoğu zaman yüzeyde kalıyor: İkonik birkaç isim, parlatılmış birkaç imge, politik bir manşetin kenarına iliştirilen birkaç estetik örnek… Eigner’in kitabı, bu görünürlüğün arkasındaki derin tarihsel damarları, kırılma anlarını, akımları ve dönüşümleri gösteriyor. Örneğin modernleşme süreçlerinde Mısır ve Irak sanat okullarının rolünü, Lübnan’ın kültürel çeşitlilikle kurduğu ilişkiyi, İran sanatının devrim sonrası geçirdiği estetik dönüşümü ya da Filistin sanatında hafızanın ve mekânın nasıl bir temsil mücadelesi ürettiğini anlamak isteyen biri için bu kitap eşsiz bir kaynak.
Kitabın en güçlü yönlerinden biri, bilinen sanatçılar ile henüz geniş uluslararası görünürlük kazanmayan isimleri aynı çerçevede buluşturması. Bu, girift bir coğrafyanın kolektif hafızasını kurmak açısından son derece değerli bir tercih. Çünkü tarihin gerçekliği popüler isimlerle değil, unutulanlarla da kurulur. Orta Doğu sanatının küresel sanat haritası içinde hak ettiği konuma ulaşması için bu eşitlikçi yaklaşım bir zorunluluk.
Bir başka önemli özellik de kitabın görsel zenginliği. 580’den fazla renkli görsel, yalnızca bir belge değil, bir estetik deneyim sunuyor. Belki de bu yüzden, kitap akademik bir kaynak olmanın ötesine geçerek sergi planlamalarından panel hazırlıklarına, televizyon programı içeriklerinden müze eğitimi çalışmalarına kadar pek çok alanda kullanılabilecek bir başvuru rehberine dönüşüyor.
Bugün bu kitabın yayımlanması sadece bir yayın olayı değildir; kadın sanatçıların, sürgün hikâyelerinin, yerinden edilmenin, yeniden inşanın, kültürel süreklilik ile kırılmaların, yani bir halkın kendini sanat yoluyla ifade etme mücadelesinin dünya çapında duyulur hâle gelmesidir. Bizler de, bu coğrafyanın kültürel üretimini anlatmaya çalışanlar, ekranlara, sergilere, metinlere taşıyanlar olarak, bu emeğin karşılığını geleceğe borçluyuz.
Saeb Eigner’in yaptığı şey yalnızca bir kitap hazırlamak değil; tarihin sessiz bölümlerine ses vermek.
Sözünü kimsenin duymadığını sanan sanatçıların sesini dünyaya duyurmak.
Ve belki de en önemlisi, bizi şu soruyla yüzleştirmek:
Sanat tarihini kim yazıyor, kim dışarıda bırakılıyor ve neden?
İşte bu soruyu duymak bile, bu kitabı değerli kılmaya yetiyor.
Ama ben biliyorum ki, cevaplar daha yeni yazılmaya başlıyor.
Ve bu kitap, o uzun yolun önemli kilometre taşlarından biri.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.