
Sanat tarihinde bazı isimler, kendi çağlarını aşarak şehrin, toplumun ve insanın belleğine dönüşür. Burhan Doğançay bu isimlerden biridir. Onun sanatı, yalnızca tuvaldeki renklerle değil, duvarlardaki soyulmuş afişlerle, dökülen boyalarla, yırtılmış kağıtlarla konuşur. Her bir katman, modern insanın sessiz çığlığıdır; her bir iz, zamanın belleğidir. Yahşi Baraz’ın, DG Art Gallery&Project ve MEG GROUP 'un katkıları ile, titizlikle hazırladığı “Burhan Doğançay: Duvarların Peşinde Bir Yaşam” adlı monografi, bu belleğin derinliklerine inen, bir sanatçının hem hayatını hem düşünsel evrenini görünür kılan kapsamlı bir çalışma olarak sanat dünyasına büyük bir armağan niteliğinde.
447 sayfalık bu devasa eser, yalnızca bir sanatçının biyografisini değil, Türkiye’nin modern sanat tarihine eşlik eden bir görsel kronolojiyi de sunuyor. Meltem Kurtulan’ın editörlüğünde, Selim Karlıtekin’in çevirisiyle, Timuçin Unan’ın grafik dokunuşlarıyla tamamlanan kitap, Burhan Doğançay’ın hayatı boyunca peşinde koştuğu “duvarlar”ın anlamını yeniden okumamıza imkân tanıyor. Angela Doğançay’ın danışmanlığında hazırlanan proje, hem kişisel hem kolektif bir hafızayı yeniden inşa ediyor: bir sanatçının, bir dönemin, bir kentin hafızasını.
Doğançay’ın en özgün yanı, duvarı bir yüzey değil, bir dil olarak görmesidir. Onun için duvar, toplumsal bilinçaltının sahnesidir. Paris’ten New York’a, İstanbul’dan Berlin’e uzanan gezilerinde fotoğrafladığı, daha sonra resimlerine aktardığı duvarlar, aslında insanın kendi varlığını sorguladığı alanlardır. Yırtılmış bir ilan, kurumaya yüz tutmuş bir boya, paslanmış bir tabela... Hepsi bir hikâyenin parçasıdır. Doğançay, bu hikâyeyi belgeleyen bir tanık gibi davranır; ancak o belge, fotoğrafla sınırlı kalmaz, tuvalde yeniden can bulur. Bu anlamda Doğançay, hem bir arşivci hem bir şairdir.
Yahşi Baraz’ın kitabı, bu ikili doğayı mükemmel biçimde kavrıyor. Sanatçının yaşam öyküsünü, üretim süreçlerini, düşünsel motivasyonlarını ve estetik evrimini adım adım aktarıyor. Baraz’ın anlatısı, sadece bir biyografi değil, aynı zamanda bir dostun, bir galericinin, bir tanığın içten tanıklığı. Bu yüzden kitapta yer alan yorumlar, samimi bir bağ kuruyor okurla; Doğançay’ı bir efsaneden öte, yaşadığı çağla hesaplaşan bir insan olarak sunuyor.
Kitapta yer alan 210 eser görseli ve 114 arşiv fotoğrafı, adeta bir müzenin kapılarını açıyor. Daha önce basında yer almamış, çoğu bizzat Yahşi Baraz tarafından çekilmiş kareler, Doğançay’ın atölyesinin, seyahatlerinin ve özel hayatının tanığı. Sanatçının eşi Angela Doğançay’ın arşivinden çıkan bu görseller, yalnızca bir retrospektif değil, bir duygusal harita. Duvarların ardında saklı olan insanı, Doğançay’ın kamerası kadar yakın bir mesafeden gösteriyor.
Bu arşivsel titizlik, kitabı diğer tüm monografilerden ayırıyor. Çünkü Doğançay’ın hayatı, belgelerle değil izlerle anlatılmalıydı — ve Baraz bunu yapıyor. Her sayfada sanatçının ritmi hissediliyor; bazen bir sergi afişinde, bazen bir not defterinde, bazen de bir duvarın gölgesinde.
Burhan Doğançay’ın özgünlüğü, hem biçimde hem düşüncede saklıdır. O, soyutla gerçeğin, bellekle tesadüfün arasında duran bir sanatçıdır. Modernizmin estetik disipliniyle, sokak sanatının spontane ruhunu birleştirir. Onun duvarları, ne tam bir dışavurumdur ne de salt bir belge. Daha çok bir “gözlem metaforu”dur: toplumun çelişkileriyle, bireyin kırılganlığıyla, zamanın yıpratıcılığıyla ilgilenir. Bu nedenle Doğançay, hiçbir akıma tam olarak sığmaz; o, kendi yolunu duvarların arasında açmıştır.
Kitapta yer alan hem akademisyenlerden hem sanat eleştirmenlerinden hem de koleksiyonerlerden çok önemli yazılar yer alıyor. Örneğin Hasan Bülent Kahraman, Sezer Tansuğ, Bülent ve Oya Eczacıbaşı, Öner Kocabeyoğlu, Sevda ve Can Elgiz, Erol Tabanca, Murat Ülker gibi sanat dünyasının önemli isimlerinin yazıları, Doğançay’ın bu özgünlüğünü farklı açılardan okuyor. Her biri, onun sanatıyla kurduğu ilişkiyi, Türkiye’nin modernleşme hikayesiyle iç içe değerlendiriyor. Bu yönüyle Duvarların Peşinde Bir Yaşam, yalnızca bir sanat kitabı değil, bir kültürel hafıza çalışması.
Bu kitabı özel kılan bir başka yön ise, Yahşi Baraz’ın Türk sanat ortamındaki benzersiz konumudur. Baraz yalnızca bir galerici değil, Türkiye’de çağdaş sanatın tarihini yaşayan, şekillendiren ve kayda geçiren bir figürdür. 1970’lerden bu yana yüzlerce sanatçının ilk sergisine ev sahipliği yapan, Türkiye’de sanat piyasasının oluşumunda öncü rol oynayan bir isim olarak, sanat tarihimizin hem tanığı hem de yazarıdır.
Galeri Baraz Yayınları’ndan çıkan “Türkiye’de Sanat Koleksiyonculuğu”, “Yahşi Baraz’ın Büyük Sergileri” ve “Sanatçılar, Galericiler, Koleksiyonerler” gibi kitapları, yalnızca birer yayın değil, bir dönem panoramasıdır. Bu kitaplar, Türkiye’de sanatın kamusal alandaki yolculuğunu, galeri sisteminin gelişimini ve koleksiyonerliğin kültürel dönüşümünü belgeleyerek sanat tarihine büyük bir katkı sağlamıştır.
Baraz, aynı zamanda tartışmalardan da kaçınmayan, fikirleriyle sanat ortamını sarsan bir entelektüeldir. 2007 yılında kaleme aldığı ve bence Baraz’ın müstesna yerini gösteren yazılardan “Türk Sanat Ortamına Açık Mektup”ta, Türk resminin temel meselelerini sarsıcı bir açıklıkla ortaya koymuştu. O mektupta şöyle diyordu:
“150 yılı bulan Türk resim geçmişinin iki temel handikapı var. Birincisi İslam dininin Hristiyanlık gibi illüstrasyonu eğitim aracı olarak kullanamaması, ikincisi de Osmanlı sanatının modern Türk resmi tarafından miras olarak üstlenilmemesi. Birinci sebep resim ve heykelin gelişmesini önlüyor. İkincisi ise özgün üslup geliştirmeyi.”
Bu cümleler, o dönem büyük tartışmalara yol açmıştı. Kimi sanatçılar Baraz’ı fazla keskin bulmuş, kimileri ise cesurca bir yüzleşmenin kapısını araladığı için takdir etmişti. Aslında bu tartışma, tam da Burhan Doğançay’ın sanatıyla kesişen bir noktaya işaret ediyordu: özgünlük meselesine. Baraz’ın sözünü ettiği “özgün üslup eksikliği”, Doğançay’ın tüm kariyeri boyunca aşmaya çalıştığı bir sınırdı. Doğançay, Batı sanatından esinlenmekle kalmamış, kendi şehrinin, kendi duvarlarının, kendi dilinin estetiğini yaratmıştı. Bu yüzden Baraz’ın Doğançay’a duyduğu saygı, yalnızca bir dostluk bağı değil, bir düşünsel ortaklıktı.
Burhan Doğançay, duvarları resmederken aslında insanın yok oluşuna tanıklık ediyordu. Yıpranan afişler, soyulan katmanlar, silinen yazılar… Hepsi, tarihin görünmeyen yüzünü temsil eder. O, bu yüzü tuvale taşırken yalnızca bir estetik biçim yaratmadı; aynı zamanda bir sosyolojik belge üretti. Bu yüzden Doğançay’ın duvarları, ne bütünüyle geçmişe aittir ne de tamamen bugüne. Onlar, zamanın iki ucunda asılı duran geçiş alanlarıdır.
Yahşi Baraz’ın monografisi, bu geçişi anlamak için bir rehber niteliğinde. Sanatçının doğumundan ölümüne kadar uzanan süreçte, hem kişisel hem sanatsal kırılma anlarını görünür kılıyor. Baraz’ın dili ne akademik bir soğuklukta ne de duygusal bir övgüde. Tam tersine, sahici bir tanıklıkta. Bu da kitabı yalnızca bir sanat nesnesi değil, bir bellek nesnesi haline getiriyor.
Her sanatçı ardında bir miras bırakır; ama bazıları, o mirası yaşayan bir hafızaya dönüştürür. Burhan Doğançay tam olarak bunu yaptı. Onun duvarları, hâlâ konuşmaya devam ediyor. Zaman onları yıpratsa da, üzerlerinden yeni afişler yapışsa da, o ilk ses —o özgün bakış— hâlâ orada. Yahşi Baraz’ın bu titiz çalışması, o sesi yeniden duyulur kılıyor.
Bugün Duvarların Peşinde Bir Yaşam’ı elinize aldığınızda, yalnızca bir sanatçının hayatını okumuyorsunuz; Türkiye’nin sanatla, kentle, modernlikle kurduğu ilişkinin aynasına bakıyorsunuz. Her sayfa, bir katman; her fotoğraf, bir iz; her yorum, bir yankı.
Burhan Doğançay, duvarlara baktığında insanı gördü. Bizse onun sayesinde, sanata baktığımızda zamanı görüyoruz. Ve o zamanı, Yahşi Baraz’ın kalemiyle bir kez daha hatırlıyoruz.
Doğançay’la alakalı bir diğer önemli çalışma ise yönetmen Eylem Kaftan imzasını taşıtan Fısıldayan Duvarlar isimli belgesel. Doğançay’ın sanatsal yaklaşını sinema diline aktarmaya amaçlayan Kaftan bunda başarılı da oluyor. Eğer Doğançay’ı tanımak istiyorsanız Fısıldayan Duvarlar’ı mutlaka izlemesiniz.

BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.