
İstanbul’un iki yakasında, tarihin ve hatıranın kıyısında yükselen iki yapı: Haydarpaşa ve Sirkeci. Yüzyılı aşkın süredir tren seslerinin, vedaların, kavuşmaların yankılandığı bu mekânlar, artık yeni bir hikâyeye hazırlanıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açıkladığı kapsamlı proje, bu iki istasyonu yalnızca restore etmeyi değil, İstanbul’un kültürel damarını yeniden canlandırmayı amaçlıyor.
Sultan II. Abdülhamid döneminde inşa edilen bu iki gar, İmparatorluğun modernleşme hamlesinin sembollerindendi. Haydarpaşa, Anadolu’nun kalbinden gelen hatların son durağı; Sirkeci, Avrupa’ya açılan kapıydı. Şimdi ise her ikisi de yeniden kentin kalbine dönüşüyor. Bakan Ersoy’un sözleriyle, bu proje “yalnızca taş binaları değil, İstanbul’un endüstriyel mirasını bir bütün olarak geleceğe taşımak” amacı taşıyor.
Planlanan dönüşüm, yüzeydeki görkemiyle sınırlı değil; toprağın altına, yani geçmişin katmanlarına da iniyor. Ahşap kazıklar üzerine kurulu Haydarpaşa’nın zemini güçlendirilirken, Sirkeci’de de arkeolojik kalıntılar arasında titiz bir çalışma yürütülüyor. Böylece hem tarihi hem de jeolojik hafıza yeniden okunuyor. Bu yaklaşım, İstanbul’da uzun süredir özlenen bir bilinç: koruma ve yeniden işlevlendirme arasında denge kurmak.
Dünyanın birçok kentinde, endüstriyel yapılar sanatla ikinci bir hayat buldu. Paris’teki Musée d’Orsay, bir tren garından bir sanat mabedine dönüşürken; New York’taki High Line eski yük tren yolu hattından bir açık hava sanat galerisine dönüştü. Madrid’in Atocha İstasyonu artık bir tropik bahçe ve kültür alanı; Tokyo’nun Station Gallery’si çağdaş sanat sergileriyle yaşayan bir hafıza mekânı.
Haydarpaşa Garı, tüm bu örneklerle yarışabilecek potansiyele sahip. Zira o yalnızca mimari bir anıt değil; İstanbul’un hikâyesinin başladığı, bitmediği, defalarca yeniden yazıldığı bir yer. Kütüphaneleri, dijital arşivleri, performans merkezleri, arkeoloji müzesi ve yazma eser şifahanesiyle burası, Anadolu Yakası’nın en kapsamlı kültür-sanat odağına dönüşecek.
Sirkeci ise geçmişin “Doğu’ya açılan kapısı”yken, şimdi Batı ile Doğu’nun sanatsal bir diyalog kurduğu mekân haline gelecek. Planlanan Göç Müzesi ve Seyahat Kitaplığı, yalnızca trenlerin değil, insan hikâyelerinin de belleğini taşıyacak.
Bakan Ersoy’un ifadesiyle, bu projelerin “en büyük önceliği, bu alanları kamuya kazandırmak.” Bu söz, İstanbul’un uzun yıllardır kaybettiği bir kamusallığın da iadesi anlamına geliyor. Çünkü kent, anılarını yalnızca koruyarak değil, onları yeniden deneyimleyerek yaşatabilir.
Bir zamanlar sessizliğe gömülen Haydarpaşa yangın sonrası küllerinden kalkarken; Sirkeci, Orient Ekspres’in son durağı olmaktan çıkıp, sanatın sonsuz yolculuğuna ev sahipliği yapacak. Bu, taşın, demirin ve denizin ortak bir belleğe dönüştüğü bir yeniden doğuş hikâyesidir.
Ne yazık ki kimi çevreler, özellikle AICA Türkiye çevresi, bu projelere yalnızca ideolojik bir gözle yaklaşıyor. Oysa mesele, ideolojik bir tartışmadan çok daha fazlası. Bu girişim, İstanbul’un kültür damarlarını onarma çabasıdır. Sanatı duvarların dışına, istasyonların ortasına, halkın gündelik hayatına taşıma iddiasıdır. Bugün dünya şehirleri, endüstriyel miraslarını bu şekilde dönüştürürken; İstanbul’un da benzer bir adım atması gecikmiş bir kazanımdır.
Elbette eleştiriler değerlidir; ama eleştirinin de bir ufku, bir vizyonu olmalıdır. Haydarpaşa ve Sirkeci’nin yeniden hayat bulması, bu şehirde sanatın ve kamusal belleğin yeniden buluşması demektir. Bu miras, artık yalnızca geçmişe ait değil, geleceğe yöneliktir.
Haydarpaşa ve Sirkeci, artık yalnızca trenlerin değil, fikirlerin ve duyguların da istasyonları olacak. Sergilerle, konserlerle, söyleşilerle, çocuk kütüphaneleriyle, dijital arşivleriyle İstanbul’un kültür haritasını yeniden çizecekler.
Bir zamanlar ayrılıkların, vedaların, uzaklaşmaların mekânı olan bu istasyonlar; şimdi buluşmaların, üretimin ve ortak hafızanın mekânına dönüşüyor. Tıpkı raylar gibi: iki ayrı çizgi, aynı ufka doğru uzanıyor.
Haydarpaşa ve Sirkeci, İstanbul’un yeni kültür adası olarak, geçmişin görkemini geleceğin sesine bağlayacak. Ve biz, bu yolculuğun ilk yolcuları olacağız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.