2023 yılının son günlerinde bu köşede Filistinli yazar Gassan Kenefani’yi anlatmaya çalışmıştım. 8 Temmuz, Kenefani’nin Mossad tarafından bir suikast sonucu öldürülme tarihi olduğu için bu önemli yazarı bir kez daha anmak istiyorum.
1972 yılının sıcak bir temmuz sabahında, Beyrut’un bir sokağında infilak eden bomba, sadece bir otomobili değil, bir halkın edebi hafızasını da sarsmıştır. O otomobilde Kenefani ve henüz 17 yaşındaki yeğeni Lamees bulunuyordu. İsrail istihbaratı Mossad’ın düzenlediği bu saldırı, yalnızca fiziksel bir yok etme değil, aynı zamanda bir kültürel direnişi susturma teşebbüsüydü. Fakat Kenefani’nin fikirleri, kaleminden dökülen cümleleri ve kurduğu hayaller, bu teşebbüsün çok ötesine geçti.
Kenefani’nin metinleri sadece edebi bir çaba değil; aynı zamanda siyasal bir duruş, ahlaki bir itiraz ve kültürel bir isyandı. Onun “Güneşteki Adamlar”ı yalnızca çölün ortasında susuzluktan ölen mültecilerin değil, aynı zamanda tüm dünyanın gözleri önünde kuruyan bir adaletin hikâyesiydi. “Aidat yerine adalet istemek” sözü, onun yazarlığını ve duruşunu belki de en iyi özetleyen ifadedir.
Geçtiğimiz günlerde Kenefani’nin ölüm yıl dönümünde sosyal medyada paylaşılan içerikler, onun fikirlerinin hâlâ ne kadar canlı olduğunu gösterdi. Lübnan basınında yer alan ölüm haberi, ailesinin cenaze görüntüleri, genç yaşta bir devrimcinin sessizce uğurlanması... Tüm bu belgeler, bir halkın belleğini diri tutuyor. Başka bir paylaşımda ise Kenefani’nin edebi mirası, direniş edebiyatındaki öncülüğü ve yazının bir silah gibi kullanılması üzerine yapılan değerlendirmeler yer aldı.
Bugün, bir zamanlar bu köşede altını çizdiğim gibi Kenefani’nin Türkçeye yeterince çevrilmemiş oluşu artık geçerli değil. Son dönemde Loras Yayınları, bu büyük yazarı Türk okurlarla buluşturmak için önemli bir çaba gösterdi. “Güneşteki Adamlar”, “Hüzünlü Portakallar Yurdu”, “On İki Numaralı Yatağın Ölümü”, “Çalıntı Gömlek” ve “Adamlar ve Tüfekler” ve “Bizim Olmayan Alem” gibi eserleri ardı ardına yayımlayarak Kenefani külliyatını Türkçeye kazandırdılar. Bu, geç kalmış ama çok kıymetli bir kültürel adım.
Kenefani’nin edebiyatı da tıpkı Filistin müziği gibi, sürgünle şekillenmiş ama teslim olmamış bir sesin yankısıdır. Louis Brehony’nin kısa süre önce yayımlanan kitabı, Filistinli müzisyenlerin hem ana vatanda hem de diasporada sürdürdüğü kültürel mücadeleyi belgelerken; Kenefani’nin hikâyeleri, aynı mücadeleyi kelimelerle veriyor. Kimi zaman bir çocuğun gözünden, kimi zaman bir mültecinin umutsuzluğuyla, kimi zaman da Filistinli bir annenin sessiz direnişiyle sesleniyor bize.
Bugün Filistin hâlâ işgal altında. Ve hâlâ çocuklar ölüyor, hâlâ anneler ağıt yakıyor. Ama hâlâ yazanlar var. Hâlâ anlatanlar. Hâlâ unutmayanlar… Ve Kenefani’nin dediği gibi:
“Bir halkın hikâyeleri susturulamaz. Çünkü o hikâyeler, toprağa düşen tohumlar gibidir. Bir gün filizlenir ve yine konuşur.”
İşte bu yüzden Kenefani hâlâ yaşıyor. Yazdıklarıyla, düşündürdükleriyle ve miras bıraktığı mücadele diliyle. Onu bir kez daha, yılmaz bir savaşçı olarak anıyorum. Ve hatırlatıyorum: Yazmak, hâlâ direnmenin en etkili yollarından biri.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.