Suç ve ödül

04:001/11/2025, Cumartesi
G: 1/11/2025, Cumartesi
Serdar Tuncer

“Türk vatandaşı, Fransız idare hukukuna göre idare edilen, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, İtalyan ceza yasalarına göre cezalandırılan, İsviçre medeni kanununa göre evlenen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir!” Hukuk bağlamında doğru ve fakat iç acıtan bir Türk vatandaşı tanımı bu! Uğur Mumcu’nun sözü diye paylaşılıyor, yanlış. Katıldığı bir panelde Mumcu, bu tanımı aktarırken “Gülmece” isimli bir dergide gördüğünü söylüyor. İşin bu kısmı ise ironik. Zira tanım, dergi ismi ile çok

“Türk vatandaşı, Fransız idare hukukuna göre idare edilen, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, İtalyan ceza yasalarına göre cezalandırılan, İsviçre medeni kanununa göre evlenen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir!”

Hukuk bağlamında doğru ve fakat iç acıtan bir Türk vatandaşı tanımı bu! Uğur Mumcu’nun sözü diye paylaşılıyor, yanlış. Katıldığı bir panelde Mumcu, bu tanımı aktarırken “Gülmece” isimli bir dergide gördüğünü söylüyor. İşin bu kısmı ise ironik.

Zira tanım, dergi ismi ile çok güzel örtüşüyor. Gülümseyen okura ikaz Horatius’tan

gelsin, ben de yazıya başlayayım: Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikayen!

Son dönemlerde pek çok dava vesilesi ile bir kez daha gördük ve anladık ki bizim yasalarımızın suça verdiği ceza yeterli ve anlamlı değil! Yeterli değil çünkü başta mağdur yakınları olmak üzere kamuoyunun vicdanı, verilen cezalar ile rahatlamıyor. Anlamlı değil çünkü benzer bir suçu işlemeye yeltenecek olan kişiler cezayı görünce ayaklarını denk alma ihtiyacı hissetmiyorlar. Hatta nice suçlular var ki çıkar çıkmaz tekrar hapsi boylama pahasına benzer bir suçu işlemekte tereddüt etmiyorlar. Yasalarımızın ne yaptırım gücü var ne de vicdanlarda karşılığı!

Adam öldüren, kamu malını zimmetine geçiren, çoluk çocuğa tasallut eden tipler asla anlayamadığım ilginç bir hesapla üç-beş yıl yatıp çıkıyorlar. İstenilen ceza verilen cezaya bölünüyor, yatarı eksileniyle çarpılıyor, ilk olması iyi halle toplanıyor, cebirin anası ağlıyor, adaletin imanı gevriyor! Al sana suç al sana ceza! Böyle gitmez ama giderse hukuku şöyle tanımlayacağız: Bir ülkede yaşayan namuslu insanların çekindiği, namussuzların kendilerine sığınak olarak gördüğü yasalar bütünü!

Devlet ricalinden kahve köşesindeki bey amcalara, okur yazarlardan sosyal medyadaki gençlere kadar hemen herkes, işlenen suça verilen cezanın kâfi gelmediği durumlarda bir çağrıda bulunuyor: İdam şart! Herkes istiyor ama idam cezası gelmiyor bir türlü. Neden? İdam olursa bizi AB’ye almazlar. Yahu adamların bizi AB’ye almamak için yüzlerce sudan sebebi var. Almıyorlar, almayacaklar. AB üyeliği askeri, ekonomik ve siyasal olarak -Avroyla- beş para etmez bir imtiyaz haline geleceği güne kadar bizi AB’ye almazlar. Madem almıyorlar, adamları da çileden kurtaralım. Getirelim idam cezasını, neden bizi almıyorsun diye sorduğumuz vakit, ‘çünkü sizde idam var’ desinler! AB hayaliyle kendimizi harcayacağımıza, AB’yi harcayarak adaleti kurtaralım, daha iyi değil mi?

İdam cezasını mevcut şartlar ve yasalar çerçevesinde getiremeyeceksek başka bir çözüm önerim daha var. İdam cezasının uygulanabileceği alternatif mahkemeler ihdas edelim. Sadece idam cezası da değil; mirastan evliliğe, hırsızlıktan cinayete varana değin hukuki meselelerde farklı çözümler öngören mahkemeler kuralım. Miras ve evlilik gibi durumlarda davanın tarafları isterse; hırsızlık ve cinayet gibi durumlarda mağdur ve yakınları isterse davaları bu mahkemelerde görülebilsin. Evladı öldürülen annelere, çocuğuna tasallut edilen babalara, malı çalınan kişilere hatta ormanı yakılan köylülere sorulsun: Davanızın hangi mahkemede görülmesini arzu ediyorsunuz? Mağdurun talebine göre suçlunun cezasını verecek mahkeme belirlensin. İddia ediyorum bu mahkemelerin sadece varlığı bile suça niyetli kişileri vazgeçirmek için ciddi bir sebep olacaktır. Cinayet işlemeye niyetlenen, namusa el uzatan, hırsızlığa teşne olan kişiler; biraz yatar çıkarım rahatlığından canımdan olurum tedirginliğine ve uzvumu keserler endişesine gelsinler, bak bakalım suç oranları nasıl düşüyor! Mağdurun hukukunu koruyamayan modern adalet sisteminin yanına, hiç değilse korku belasına suç işlemekten vazgeçirerek zalimi de koruyan alternatif bir mahkeme şarttır.

Ahmet Minguzzi’nin annesini mahkeme kapısında ciğerim sızlayarak seyrettim. Evladını katleden canilere verilen ceza yeterli değil, kadıncağız sinir krizi geçiriyor. Bu dava alternatif mahkemede görülseydi ve Kadı Efendi Ahmet’in annesine sorsaydı: Kısas mı istersiniz diyet mi? Cevabı kısas olsa, suç cezasını buldu deyip rahat edecekti. Merhamete gelip diyete razı olsa, isteseydi idam edilebilecek katilleri affetmenin huzuruyla teselli bulacaktı. Diyebilirsiniz ki: peki ya katillerin anneleri? Ben de onu anlatmaya çalışıyorum. Cinayet suçunun idam olabileceğini bilselerdi, öldürürken bu kadar rahat olamayacaktı o annelerin çocukları!

Birilerini biraz ürkütme pahasına adını da vereyim bu mahkemelerin: Şeriat Mahkemesi. Anglo-Sakson İngiltere’de miras ve evlilik söz konusu olunca Müslümanlar başvurabilsin diye şeriat mahkemeleri kurmuşlar. Pek çok Avrupa ülkesinde benzer durumlarda adına arabuluculuk diyerek kadılık sistemi uygulanıyor. Mahkemeyle başlayıp işi şeriat devletine getirecekler diye korkmasın bizim laikçi yobazlar! Zira Şeriat dediğin yukarıdan aşağıya bir icbarla veya aşağıdan yukarıya bir arzu ile değil; aşağıdan yukarıya tam bir liyakat ölçüsüyle gelir. Ezcümle, siz çok laik olduğunuz için değil biz hiç layık olamadığımız için gelmez; ama siz iki adım beri gelin de elbirliğiyle adaleti kurtaralım!

#Toplum
#Aktüel
#Serdar Tuncer