Bu yapıyı tersine çevirecek olan bâzı hâdiselere dikkat etmek lâzım gelir. ABD’nin kuruluşunda zırâî kapitalizm bir
meselesi yaşadı. Kuzey Amerika’nın yerlilerini büyük ölçüde katletmiş, yok etmişlerdi. Devâsa çiftlikleri işletmek için yoğun bir emeğe ihtiyaç vardı. Nihâyet gözlerine Afrika’yı kestirdiler. Milyonlarca siyâhî insanı köleleştirerek kıt’aya taşıdılar. Bu manzara bize,
dünyâdan artık çekme sürecine emeğin de eklendiğini g
österen müstesna bir durumu gösteriyor. Bilhassa Güney eyâletlerde, hiçbir hakka sâhip olmayan bu insanlar korkunç muamelerin kurbânı oldular. Kuzey ise sanâyi kapitalizmine geçiyordu. Kuzey ile Güney arasındaki iç savaş aslında,
zırâî kapitalizmden sınâî kapitalizme geçişin
kavgası; başka bir şekilde ifâde edilecek olursa
ücretsiz kölelikten ücretli köleliğe geçişin
kavgasıydı. Neticede Kuzey, yâni sanâyici Amerika kazandı. Zencilerin hâli bir miktarda düzeldi. Ama siyah-beyaz bölünmesinin hukûkî ve kültürel tesirleri uzun zamân devâm etti. 1960’larda Martin Luther King’in Washington’da yüzbinleri toplayıp eşit yurttaşlık hakkı talep etmesi zenciler açısından işlerin, İç Savaşın bittiği târihten (1865) bir asır geçtikten sonra bile hâlâ düzelmemiş olduğunu gösteriyor. Elyevm,
ABD’deki tortuları yaşanmaya devâm ediyor; en azından günlük hayâtın lâbirentlerinde, beklenmedik anlarında yaşanan patlamalar olarak. Polisin aşırı kuvvet kullanıma muhatap olan, hiç gerekmediği hâlde öldürülen zencileri biliyoruz. 1992’de ,günlerce devâm eden Los Angeles ayaklanması,2020’de George Floyd’un öldürülmesi üzerine başlayan ve dalga dalga kıt’aya yayılan “Black Lives Matter” hareketleri bunun açık misalleridir.