Katı ve yumuşak

04:0012/06/2025, Perşembe
G: 12/06/2025, Perşembe
Süleyman Seyfi Öğün

Emek ve sermâye açısından kapitalizmin en derin çelişkisi sâdece birikim odaklı değildir. Bu aynı zamanda dolaşım boyutunda da tezâhür eder. Sermâye kendisini büyütmek adına , engellenmeden dolaşımda olmak zorundadır. Girdiği her yerde, çektiği artığı büyütmek isteyecektir. Sömürgecilik ve emperyalizm bize bunun açılımlarını verir. Sermâyenin dolaşımının da, tıpkı birikim boyutunda olduğu üzere, verdiğinin daha fazlasını çekmek prensibinin işlediği eşitsiz bir niteliği olduğu muhakkaktır. Emek açısından

Emek ve sermâye açısından kapitalizmin en derin çelişkisi sâdece
birikim
odaklı değildir. Bu aynı zamanda
dolaşım
boyutunda da tezâhür eder.
Sermâye kendisini büyütmek adına
, engellenmeden dolaşımda olmak zorundadır. Girdiği her yerde, çektiği artığı büyütmek isteyecektir. Sömürgecilik ve emperyalizm bize bunun açılımlarını verir.
Sermâyenin dolaşımının da, tıpkı birikim boyutunda olduğu üzere, verdiğinin daha fazlasını çekmek prensibinin işlediği eşitsiz bir niteliği olduğu muhakkaktır. Emek açısından bakıldığında, sermâyenin birikim merkezlerinde ona revâ görülen her nev’i
baskılayıcı, sömürgen muamele,
gittiği, dolaşıma girdiği her yerde her coğrafyadaki emeğe misliyle; bu defâ
aşağılayıcı kültürel boyutlar
da kazanarak tatbik edilecektir. Oryantalizm bu aşağılamanın kültürel stoklarını oluşturur.
Bu yapıyı tersine çevirecek olan bâzı hâdiselere dikkat etmek lâzım gelir. ABD’nin kuruluşunda zırâî kapitalizm bir
emek açığı
meselesi yaşadı. Kuzey Amerika’nın yerlilerini büyük ölçüde katletmiş, yok etmişlerdi. Devâsa çiftlikleri işletmek için yoğun bir emeğe ihtiyaç vardı. Nihâyet gözlerine Afrika’yı kestirdiler. Milyonlarca siyâhî insanı köleleştirerek kıt’aya taşıdılar. Bu manzara bize,
dünyâdan artık çekme sürecine emeğin de eklendiğini g
österen müstesna bir durumu gösteriyor. Bilhassa Güney eyâletlerde, hiçbir hakka sâhip olmayan bu insanlar korkunç muamelerin kurbânı oldular. Kuzey ise sanâyi kapitalizmine geçiyordu. Kuzey ile Güney arasındaki iç savaş aslında,
zırâî kapitalizmden sınâî kapitalizme geçişin
kavgası; başka bir şekilde ifâde edilecek olursa
ücretsiz kölelikten ücretli köleliğe geçişin
kavgasıydı. Neticede Kuzey, yâni sanâyici Amerika kazandı. Zencilerin hâli bir miktarda düzeldi. Ama siyah-beyaz bölünmesinin hukûkî ve kültürel tesirleri uzun zamân devâm etti. 1960’larda Martin Luther King’in Washington’da yüzbinleri toplayıp eşit yurttaşlık hakkı talep etmesi zenciler açısından işlerin, İç Savaşın bittiği târihten (1865) bir asır geçtikten sonra bile hâlâ düzelmemiş olduğunu gösteriyor. Elyevm,
Siyah-Beyaz bölünmesinin
ABD’deki tortuları yaşanmaya devâm ediyor; en azından günlük hayâtın lâbirentlerinde, beklenmedik anlarında yaşanan patlamalar olarak. Polisin aşırı kuvvet kullanıma muhatap olan, hiç gerekmediği hâlde öldürülen zencileri biliyoruz. 1992’de ,günlerce devâm eden Los Angeles ayaklanması,2020’de George Floyd’un öldürülmesi üzerine başlayan ve dalga dalga kıt’aya yayılan “Black Lives Matter” hareketleri bunun açık misalleridir.
Ama en sarsıcı gelişmeler, II.Umûmî Harp sonrasında yaşandı. Merkez kapitalist devletler ve uluslarda
yoğun bir orta sınıflaşma
başladı. Bu, mezkûr birikimin bölüşümünde yaşanan hayli radikal bir dönüşümdü. Keynesci bir politik ekonomi devreye sokuldu. İşçi sınıfları, yeniden bölüşüm kanalları açılarak hızla orta sınıflaştırıldı. Kapitalizm bu sûretle birkaç kuş vurmak istiyordu. Bir tarafıyla kronik meselesi olan
talep eksikliğini
aşacaklardı.İkinci olarak, maarif müesseselerinin vâsıtasıyla emeğin kalitesini arttırarak
verimlilik meselesin
i de halledeceklerini düşünüyorlardı. Nihâyet orta sınıflaşmayla berâber, 19. Asırda kapitalizmin canını sıkan
sınıf savaşlarının önünü almak i
stiyorlardı.
Ne var ki, orta sınıflaşma, kapitalizmin işbölümüne büyük ölçüde zarar verdi. orta sınıflaşma, merkez birikimci toplumlarda
işgücü
açığı
doğurdu. Orta sınıf standartlara alışmış olan Batılı emek, kapitalizmin yıpratıcı, kirli sektörlerinden çekildi. Ortaya çıkan emek boşluğunu kapatmak için, yarı merkez ve kenar dünyâdan gelen emek bu boşluğu doldurmaya başladı.
Diğer taraftan,
orta sınıflaşma emeği pahalı hâle
getiriyordu. İthâl emek, sermâye için çok daha ucuza geliyordu. Dolayısıyla,
emeğin küresel dolaşımına
cevâz verilmeye başladı. Batı’da çok sefil şartlarda yaşayan gettolar, mahalleler ortaya çıkmaya başladı. Ama hâdise, kısa bir zaman zarfında kontrolden çıkıp bir sele ve âdeta bir istilâya dönüştü. Dahası, gelenler, bir iki nesil sonra vaziyetlerini düzeltip müteşebbis oluyor ve kendi işletmelerini kuruyorlardı.
Sanâyi toplumları çözülüp, hizmetler sektörlerinin baskın hâle geldiği evrelerde, mesele ekonomik olmaktan da çıkıp, gelenlerin ve yerleşiklerin örf ve davranış uyumsuzluğu üzerinden hızla kültürelleşti.
Batılı orta sınıflar; bilhassa
alt orta sınıflar
bu gidişattan son derecede rahatsız olmaya başladılar. Daha alt sınıflar ise bu rekâbete dayanamıyor, işsizlik tehlikesine mâruz kalıyorlardı. Hâsılı,
alt ve alt orta sınıflardan müteşekkil bir kültürel/ideolojik mukavemet
yayılmaya başladı. Kapitalizmin mâhut krizleri bu birikimi son derecede kuvvetlendirip siyâsete taşıdı. Elyevm Avrupa’da yükselen Neonazi, sağ popülist, yabancı düşmanı hareket ve partiler artık iktidar adayı bir çizgiyi yakalamış durumda. Trump’ı da Trump yapan aynı süreç.
Küresel kapitalizm,yeni teknolojik donanımı üzerinden sermâyenin dolaşım ve erişim hızını arttırdı. Hudutlar, bürokratik mevzuatlar, târihin gaz formuna erişmiş olan sermâye hareketlerini durduramıyordu. Mesele emeğin dolaşımına dâir ne yapılacağı meselesiydi. Elyevm, Batı siyâsal kültüründeki konumlanmalar buna göre şekilleniyor.
Sol ve sağ arasındaki fark da tam bu. Batı’daki âkim siyâsal bölünme, bunu yumuşatmak isteyenler ile tasfiye etmek isteyenler arasındadır.
1990’lardan başlayarak, emeğin dolaşımını mâkûl ve meşrû gören, sindiirmek isteyen çokkültürcü sol ilkini, bunu yadırgayan, reddeden yabancı düşmanı sağ ise ikincisini temsil ediyor.

Bu zıt kulvarlardaki kuvvet farkına bilhassa dikkat etmek gerekiyor. İlki, kendi kırılganlığı içinde hızla zayıflıyor; diğeri ise hızla katılaşarak kuvvetleniyor. Katı olanın buharlaşacağı âşikâr. Ama katı olanın buharlaşacağı âna kadar yumuşaklıkları ezeceği de öyle...

#Politika
#Toplum
#Süleyman Seyfi Öğün