Taktik kazanımlar ve stratejik kayıplar arasında (2)

04:007/08/2025, Perşembe
G: 7/08/2025, Perşembe
Süleyman Seyfi Öğün

Trump ve Cumhûriyetçi Parti, finansal oligarşinin bir mânâda yüzüne gözüne bulaştırdığı Rusya-Ukrayna savaşını telâfî etmek misyonu ile iktidâra geldi. Arkasında enerji ve bilişim teknolojisine dayalı sermâye vardı. Trump, ABD’nin Ukrayna’ya verdiği desteği hemen kesti ve Avrupa’yı büyük bir boşluğa düşürdü. Bunu Putin ve Rusya sempatisi veyâ onun sulhperverliği ile açıklamak çok sığ bir değerlendirme olur. Avrupa’nın telaşla ekonomisini askerîleştirme karârı vermesi bir çıkış yolu değil. Bunun

Trump ve Cumhûriyetçi Parti, finansal oligarşinin bir mânâda yüzüne gözüne bulaştırdığı Rusya-Ukrayna savaşını telâfî etmek misyonu ile iktidâra geldi. Arkasında enerji ve bilişim teknolojisine dayalı sermâye vardı.
Trump, ABD’nin Ukrayna’ya verdiği desteği hemen kesti ve Avrupa’yı büyük bir boşluğa düşürdü.
Bunu Putin ve Rusya sempatisi veyâ onun sulhperverliği ile açıklamak çok sığ bir değerlendirme olur. Avrupa’nın telaşla ekonomisini askerîleştirme karârı vermesi bir çıkış yolu değil. Bunun karşısında çok ciddî yapısal engeller var. Trump,
Avrupa’nın eninde sonunda ABD’ye muhtaç olduğunu
gâyet iyi biliyor. Artık savaşı elini kirletmeden yürütecek ve lüzumsuz bulduğu masraflardan kurtulacak; hattâ ABD’yi kâra geçirecek.

Trump, dış siyâsette
bütün ağırlığını Ortadoğu ve Kafkasya’ya vermiş
durumda.
Çin’in Kuşak Yol teşebbüslerini bozmak ve bölgede ABD’nin ağırlığını arttırmak
istiyor. Seçtiği
pivot güç İsrâil’den başkası değil.
7 Ekim sonrasında yaşanan hâdiseler bunun zeminini meydana getiriyor. İsrâil’i tek başına düşünmemek gerekiyor. Mesele daha büyük bir ölçekte,
Hindistan’dan başlayacak Yeni Baharat Yolu’nu Çin’in Kuşak Yol olarak güncellenmiş İpek Yolu’na alternatif yapmak
. Bunun birkaç ön şartı var.
Hindistan’ı BRICS’den ve Rusya’dan koparmak
bunun ilk şartı. Son zamanlarda Hindistan’ın tâkip etmeye başladığı daha Batı yanlısı siyâsetlere dikkat etmek gerekiyor. Aradaki pürüz doğrudan Çin’in yakın müttefiki olan Pâkistan.
Pâkistan Çin ile ittifâkında ısrar ederse hedefe girecek. Eğer o da Çin ile girdiği angajmanları aşıp Batı çizgisine gelirse mesele kapanmış olacak.
Son Hindistan-Pâkistan savaşı, Pâkistan’ın son derecede dişli olduğunu gösterdi. ABD, Pâkistan üzerindeki yumuşak güce dayalı baskısını arttırıyor. Pâkistan Genel Kurmay Başkanı’nın ABD’de başka kimseye nasip olmayan bir devlet töreni ile kabûl edilmesini unutmamak gerekiyor. Hindistan’da ise İslâm düşmanı siyâset gaz kesmeden devâm ediyor. Keşmir ve Müslümanlara yapılan baskılar artıyor. Kardeş devlet ve millet olan Pâkistan’ı Türkiye hâriciyesinin de dikkatle tâkip ettiğini zannediyorum.

İkinci ayakta
Hindistan ile İsrâil arasında her dâim güçlenmekte olan bağlar
son derecede belirleyici bir rol oynuyor. Trump, Abraham Anlaşmaları üzerinden bu iki devlet arasında kalan Körfez Araplarını sağlama almak için bir gayret ortaya koydu.
Trump’ın son Körfez ziyâretinin gâyesi
, son zamanlarda bu coğrafyada artan ve Suudî Arabistan ile İran arasındaki buzları eriten
Çin nüfuzunu ve BRICS bağlantısını tasfiye etmek
, zayıflayan ABD-Körfez ilişkisini yeniden tesis etmekti. Bunda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

Üçüncü ayakta,
Irak, Sûriye ve Lübnan’ı tamâmen ABD menfaatlerine uygun bir şekilde yeniden düzenlemek ve İsrâil’e entegre etmek
var. ABD, Ortadoğu’da yürütmekte olduğu plânın çok sıkıntılı olduğu coğrafyalar hiç şüphesiz Irak ve Lübnan. Irak’daki elyevm mevcût olan İran nüfûzu tasfiye edilebilecek mi? Irak Kürdistan’ı ile merkezî hükümet arasındaki petrol gelirlerinin nasıl işletileceği meselesi çözülecek midir? Lübnan’da Hizbullah silâhsızlandırılabilecek midir? Gelelim Sûriye’ye.. İşte Türkiye’nin kazandığı ehemmiyetin bir boyutu burada ortaya çıkıyor.
Sûriye’de İran’ın tasfiye edilmesinin doğurduğu boşluğu Türkiye’den başkası doldurabilecek gözükmüyor.
Buna ilâveten, Irak’dan başlayan Kalkınma Yolu olarak bilinen yeni ticâret Yolu için Türkiye tek bağlantı... Katar petrolünün İsrâil ve Sûriye üzerinden tevziaatı öngörülüyor. İşte kilitlenmeler de tam burada başlıyor. ABD, İsrâil ile Türkiye arasında biriken hâlli çok zor olan sorunları çözmek zorunda. Sûriye’nin düze çıkması için bu olmazsa olmaz bir şart. Gelin görün ki İsrâil Sûriye’de neredeyse sıfırlanmış bir Türkiye istiyor. Aşağıda Dürzî, yukarıda ise özerk bir PKK devletini destekliyor. Bu
Sûriye’nin parçalanması olmasa bile Irak gibi istikrarsızlığa sürüklendiği federal bir yapılanma
mânasına geliyor. İsrâil bu talebinde geri adım atmış değil. Atacağını da zannetmiyorum. Türkiye de Fırat’ın doğusundaki PKK oluşumunu şiddetle reddediyor ve
üniter olmasını arzu ettiği bir Sûriye’deki nüfûsunu korumak ve geliştirmek
istiyor. Dünyâ kamuoyuna, Demokrasi ve Kardeşlik açılımı üzerinden meseleye barışçı bir çizgide yaklaştığını anlatmak istiyor. Bu
açılımın üniter bir Sûriye yapılanması ile bitişmezse çok büyük başka meselelere sebebiyet vereceği
de hesâba katılmalıdır. Bu sıkışmışlık içinde eğer ABD iki tarafı tatmin edecek bir formül üretemezse en kötü senaryo devreye girebilir.
En kötü senaryo iki devletin savaşmasıdır.
Elbette ABD bunu prensip olarak istemeyecektir. Bu durumda her şey kontrolden çıkar. Elbette biz de zarar görürüz ama Türk ordusunun savaşma kapasitesindeki hatırı sayılır gelişmeler İsrâil’e bugüne kadar yaşamadığı ağır bedeller ödetir. Daha beteri,
Hindistan-İsrâil hattının Kıbrıs ve Yunanistan’a uzadığını
unutmamak gerekir. Bu çatışma eğer konrolden çıkarsa Yunanistan’ın dâhil olacağı çok âşikârdır. O zaman boyutlarını kestiremem ama Âzerbaycan ve bir ihtimâl Pâkistan ve Hindistan da devreye girecek ve ABD’nin tekmil plânı çökecektir. O hâlde ABD ne yapıp yapıp Türkiye ve İsrâil’i bir çizgide uzlaştırmak zorundadır. Bu da tüccâr zihniyetli bir diplomasinin hâricinde saf bir diplomasi ustalığı gerektiriyor.

Hindistan-İsrâil-Yunanistan hattı ABD’nin Baharat Yolu projesinin ana gövdesini oluşturuyor. Ama Barrack işin bununla bitmediği,
diğer bir kritik açılımın Kafkasya’da olduğunu
ilân etti. Buradaki pivot devlet ise İsrâil ile yakın bağları bulunan Âzerbaycan’dan başkası değil. Âzerbaycan petrolü Sûriye’ye ulaştı. Buradan da kolaylıkla İsrâil’e bağlanacak. ABD diplomasisi Âzerbaycan-Ermenistan barışını arzu ediyor. Zengezur Koridoru’nu açtırmak ve tam kontrol altına almak istiyor. Bu, İran ve Rusya’nın arasına ABD’nin bir kama gibi girmesi mânâsına gelir. Bu sûretle, bir zamanlar Rusya-Âzerbaycan-İran ve Hindistan arasında yapılması öngörülmüş olan hattı da çöp yapıyor. Türkiye bu projeyi destekliyor. Ama anlaşılıyor ki,
Ukrayna’dan çekilen ABD yeni cepheyi Kafkasya’da açıyor.
Ermenistan ve Gürcistan Rusya’dan hayli koptu. Şimdi de Âzerbaycan-Rusya ilişkileri kopma noktasına geldi. Kafkasya ısınıyor. Bundan sonra Türk-Rus ilişkilerinin akıbeti de hayli belirsiz seyredecek.

Türkiye’nin siyâset belirlerken, burada özetlenmeye çalışılan
çok katmanlı ve çok sorunlu stratejik çerçeveye
çok dikkat etmesi, hatları dikkatle tâkip etmesi, onlara herhangi bir kısa devre yaptırmaması,
taktik-güncel bâzı kazanımların ileride kendisine stratejik kayıplar doğuracağını
bilmesi gerekiyor. Hikmetli ceddimiz ne demiş: Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmamak lâzım.
#ABD
#Donald Trump
#Rusya
#Ukrayna