Trump vs Netanyahu

04:0022/05/2025, Perşembe
G: 22/05/2025, Perşembe
Süleyman Seyfi Öğün

Batı siyâsetinin ahlâkî bozulmuşluğu bir defâ daha ortaya çıktı. Her ne olduysa, ki aşağıda bunları etraflı bir şekilde ele almaya çalışacağım, İngiltere, İsveç ve AB çevrelerinden İsrâil’in Gazze’de yaptıklarını kınayan ve bir dizi müeyyideyi de ihtivâ eden tepkiler gelmeye başladı. İnsan kendisini, hayırdır inşaallah demekten alıkoyamıyor. Aylardır Gazze’de çocuklar ve kadınlar katledilirken, hastahâneler, okullar ,sivil yerleşimler hergün bombalanırken sesini çıkarmayan; hattâ bunun İsrâil’in

Batı siyâsetinin ahlâkî bozulmuşluğu bir defâ daha ortaya çıktı. Her ne olduysa, ki aşağıda bunları etraflı bir şekilde ele almaya çalışacağım, İngiltere, İsveç ve AB çevrelerinden İsrâil’in Gazze’de yaptıklarını kınayan ve bir dizi müeyyideyi de ihtivâ eden tepkiler gelmeye başladı. İnsan kendisini, hayırdır inşaallah demekten alıkoyamıyor. Aylardır
Gazze’de çocuklar ve kadınlar katledilirken, hastahâneler, okullar ,sivil yerleşimler hergün bombalanırken sesini çıkarmayan; hattâ bunun İsrâil’in kendisini koruma hakkı olarak olağanlaştıran
Batılı siyâsetçiler ne oldu da âniden İsrâil’i ve Netanyahu’ hükûmetini eleştirmeye başladı?

Bir evvelki yazımda da ele almaya çalıştığım üzere, son zamanlarda ABD’nin Ortadoğu’da yürüttüğü siyâsetler ile İsrâil’in canavar siyâsetleri arasında bir makas oluşmaya ve hızla açılmaya başladı. Uluslararası ilişkiler analizlerinde, İsrâil’in ABD’nin Ortadoğu siyâsetlerinde pivot olduğu yolundaki bakış âdeta bir ezber gibi tekrar edilirdi. Hattâ bunun iki çeşidinin olduğu da vurgulanırdı. Bunlardan ilki
Demokratların temsil ettiği , nispeten daha mesâfeli bir destek;
diğerinin ise
Cumhûriyetçilerin temsil ettiği nispeten daha katıksız bir destek
olduğu da ifâde edilirdi. Nitekim Biden iktidârı esnâsında bunu görmüştük. Biden Netanyahu’ya soğuk davranıyor ve çeşitli vesilelerle iki devletli çözümün barışı getirecek yegâne yol olduğunu beyân ediyordu. Biden buna ilâveten Arap-İsrâil yakınlaşmasını temsil eden Kristal Küre Koalisyonunu, Suudları da dâhil etmek sûretiyle derinleştirmek bir tarafa, bilhassa Kaşıkçı cinâyetine işâret ederek onları mahkûm ediyordu.
Demokratların siyâseti daha çok İran’ın yumuşatılmasını ve kısmen de olsa sisteme dâhil edilmesine
adanmıştı. Trump ise ,bağlı olduğu teopolitik doktrin olan Evanjelizm üzerinden bunun tam tersi bir mevzideydi. Katıksız olarak siyonizmin yanında yer alıyordu.

Vaktâ ki 7 Ekim sonrası yaşananlar gündeme geldi; yukarıdaki bölünme bir anda buharlaştı. Demokratlar mesâfeyi yok etti. Biden apar topar İsrâil’e gitti ve acılı (!) Netanyahu ile kucaklaştı. Onu İngiltere’nin , Avrupa dünyâsının ve Hindistan’ın liderleri tâkip etti. Tam bir destek koalisyonu kurulmuştu. Batı’da yaşayan Arap ve Filistinliler için karagünler başlamıştı. İsrâil aleyhine konuşmayı bırakın, bu yolda kaşını oynatan herkes lânetleniyor ve ağır muamelelere mâruz kalıyordu. Netanyahu, ABD yi komşu kapısı yaptı. Kongrede yaptığı konuşma herhâlde unutulmuş değildir. Demokratlar ve Cumhûriyetçiler o berbat konuşmayı dakikalarca, ayakta alkışlamışlardı. Netanyahu’yu omuzlarına almadıkları kalmıştı. Arada bir ,eski refleksleriyle Biden ârıza çıkarsa da, nihâyette İsrâil’in her istediğini yerine getirmekten geri kalmadı.


Trump’ın Demokratları yenerek işbaşına gelmesi herhâlde en fazla Netanyahu’yu sevindirdi. En katıksız İsrâil yanlısı lider ABD’de kazanmıştı. Artık el ele verecekler ve rahat rahat İran’ı ve arkasından Türkiye’yi Ortadoğu’dan sileceklerdi. Gelin görün ki işler hiç de böyle yürümedi.


Netanyahu ilk şoku Sûriye meselesinde yaşadı. Esed’in devrilmesi, İran’ın Sûriye’den def edilmesi elbette onun da en çok istediği şeydi. Ama senaryonun , onun da beklemediği tarafları vardı. En başta da,
İran’ın boşluğunu Türkiye’nin doldurması
gibi…HTŞ’nin çıkışının arkasında , İngiltere ,ABD ve Türkiye’nin işbirliği vardı. Üstelik bu oluşum, zamân içinde Arap dünyâsını da içine alacak bir boyut taşıyordu. İsrâil’in Golan işgâli, Dürzîlerle berâber giriştiği yayılma, Şam’a 25 km yakınlaşması ve Fırat’ın doğusundaki PKK’ya sempati ve destek mesajları göndermesinin sebebi de bu kaygısıydı.

Umitleri Trump’ın kendi yanlarında durmasıydı. İran’a eşgüdümlü bir saldırıyı bunun turnusolu olarak değerlendirdiler. Ama güvendikleri dağlara kar yağdı. Bir taraftan Gazze’ye baktığında bir Miami gören Trump, diğer taraftan İran ile müzâkereleri başlattı. (Hâlbuki ilk devrinde nükleer anlaşmayı yırtıp atan da kendisiydi). Yetmedi; Dolar zengini Suudları ve Körfez devletlerini ziyâret etti. Yeni bir
Körfez savaşı başlatmamanın karşılığında onları yağmalayan
ABD’nin faydasına anlaşmalar yaptı. Bunları tâkip eden ve büyük bir hâyal kırıklığı yaşayan Gazze’de soykırım yapan Netanyahu işleri daha da azıttı.
Gazze’yi düzleyeceğini , Filistinlileri aç bırakarak vatanlarından tehcire râzı bırakacağını ve nihâi olarak Gazze’yi İsrâil’ katacağını
açık açık ilân etti. Bu şekilde kılıcını çekmiş oldu. Bardağı taşıran da bu oldu. Netanyahu’nun “kabûl edilemez” bir çizgiye geldiğine dâir tepkiler tam da bu noktada başladı. Şimdi burada şu soruyu sormak lâzım geliyor: Bu tırmanma kendiliğinden mi oldu; değilse birileri Netanyahu’yu bu çizgiye mi sürükledi.

Evvela ilk ihtimâli tâkip edelim. Netanyahu,kendisini yüzüstü bıraktığını düşündüğü Trump’a karşı zımnî bir savaş başlatmış görünüyor. Burada güvendiği ,ABD içindeki çok kuvvetli olan Yahûdi lobiciliği olmalıdır. Zafer kazanmış komutan gibi ABD’ye dönen Trump’a karşı ABD içinde bir tazyik oluşturmak ve onu yeniden siyonist bir çizgiye çekmek istiyor. Başarır veyâ başaramaz, zaman gösterecek.


Gelelim ikinci ihtimâle..
Birileri Netanyahu’yu hatâ yapmaya mı zorladı?
Böyleyse bu birileri kimlerdir? Eğer bu ihtimâl doğruysa ,bunun başat aktörünün İngiltere olduğunu düşünmemiz lâzım gelir. İngiltere, kâğıt üzerinde İsrâil’i destekliyor görünse de aslında İsrâil-Filistin savaşından pek de memnun değil.
Onun derdi Baltık-Karadeniz hattı.
Hedefinde iflâh olmaz şekilde Rusya var. Şimdilik başka bir savaş istemiyor. Bir an evvel Ortadoğu’ya bir düzen getirmek istiyor. Burada Trump ile yakın duruyor ve işbirliği yapıyor. Körfez Arapları ve Suudları da bir âlet olarak kullanıyor. Türkiye de bu işbirliği ağına dâhil.
Türkiye ve Arap devletlerini biraraya getirmek istiyor.
Ortadoğu’da rahatlatılmış bir Türkiye ile ayrıca Karadeniz’de de berâber çalışmak istiyor. Bu açılımlar İsrâil’i son derecede rahatsız ediyor.

Bakalım kim kazanacak..Eğer bu bilek güreşini Trump ve Starmer kazanırsa Netanyahu siyâsetten silinir. Eğer tersi olursa işler bu coğrafyalarda daha da sarpa sarar..


#Donald Trump
#Binyamin Netanyahu
#Süleyman Seyfi Öğün