Suudi Arabistan Başmüftüsü Abdulaziz Âl-i Şeyh, 82 yaşında hayatını kaybetti. Kendisinden ve ülke siyaseti içindeki mevkiinden söz etmeden evvel, müftülük makamının tarihçesini ve önceki müftüleri hatırlayalım:
Suudi Arabistan Krallığı’nın kurucusu Abdulaziz bin Abdurrahman, 1932’de resmen bağımsızlığını ilân ettiği devletini, iki temel üzerine bina etmişti: Kendi ailesi (Âl-i Suûd) ve onu destekleyen kabilelerle, siyasete dinî dayanak sağlayan ulema sınıfı. İngilizlerin lojistik yardımıyla 1925’te Hicaz’ı ele geçirdikten sonra Arap Yarımadası’nda gücünü sağlamlaştıran Kral Abdulaziz, kılıç kuvvetiyle iktidarının sınırını çizerken, halk tabanındaki meşruiyetinin temin edilmesi işini de ulemaya devretmişti. “Vehhâbilik”in kendisine nispet edildiği Muhammed bin Abdilvehhâb’ın (1703-1792) izinden giden ulema sınıfı, Kral’a tam itaat karşılığında, Suudi Arabistan’da böylece devletin iki ayağından birini teşkil etti.
Eğitim sisteminden ülkedeki dinî hayatın pratiklerine kadar, devletin halka dönük yüzündeki her şeyin kontrolü, ulema sınıfına emanet edilmişti. Ancak şu üç alanda hüküm vermek, sorulmadıkça yorum yapmak ve karar almak, ulemanın yetkisinin dışındaydı: 1) Uluslararası ilişkilerde atılan adımlar ve kurulan ittifaklar, 2) Petrol gelirlerinin nereye ve nasıl sarf edileceği, 3) Kraliyet ailesinin özel yaşamı. Bunların dışında, bilhassa “kadın” ve “eğlence” sahası, Suudi ulemanın on yıllar boyunca tekeli kimseye bırakmadığı imtiyaz alanları olacaktı.
Kral Abdulaziz’in öldüğü yıl, 1953’te, Suudi Arabistan’da ilk kez “müftülük” makamı ihdas edildi. Bu kritik göreve getirilen ilk isim, Muhammed bin İbrahim Âl-i Şeyh idi. Müftü’nün adının sonundaki “Âl-i Şeyh” lakabı, kendisinin direkt olarak Muhammed bin Abdilvehhâb’ın soyundan geldiğini gösteriyordu. 1969’daki ölümüne kadar, kesintisiz olarak 16 yıl görevde bulunan Muhammed bin İbrahim, kendisinin döneminde ilk kız okullarının açılması ve eğitim hamleleriyle dikkat çekti. Yine bu dönemde, “Yüksek Ulema Konseyi” (Hey’etu Kibâri’l-Ulemâ) oluşturularak, ülkedeki önemli din adamları aynı çatı altında bir araya getirildi.
Suudi Arabistan’ın ikinci müftüsü, Riyad kökenli bir aileye mensup olan Abdulaziz bin Bâz’dı (1912-1999). Hocası Muhammed bin İbrahim’in ölümünden sonra vekâlet ettiği makama 1975’te resmen atanan Bin Bâz, yaklaşık 25 yıl kaldığı bu görevi sırasında, hem Suudi Arabistan içinde hem de Ortadoğu’da birbirinden kritik gelişmelere tanıklık etti. 1979’da yaşanan Kâbe Baskını sırasında Mescid-i Haram’da askerî operasyon düzenlenebilmesine yönelik verdiği fetva ile 1990’da Körfez Krizi’nde Suudi hükümetinin ABD ile ortaklaşa hareket etmesinin altını dinî yönden doldurduğu fetva, kendisine yönelik birçok eleştiriyi beraberinde getirdi. Özellikle Suudi hanedanına muhalif Selefî gruplar, Bin Bâz’ın duruşunu şiddetle tenkit ettiler. Öte yandan Bin Bâz, 1966’da Seyyid Kutub’un idamından sonra, Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnâsır’ı ağır şekilde eleştirdiği ünlü mektubuyla da akıllarda kaldı. Yine onun şahsî çabalarıyla, Mısır ve Suriye’deki baskıcı rejimlerden kaçan binlerce âlim ve siyasetçi, Suudi Arabistan’da kendilerine rahatça yer buldular, okullarda ve kamu kurumlarında istihdam edildiler.
Abdulaziz bin Bâz’ın ölümünden sonra göreve getirilen üçüncü müftü Abdulaziz Âl-i Şeyh, tıpkı ilk müftü gibi Muhammed bin Abdilvehhâb’ın soyundan gelen bir isimdi. 11 Eylül 2001 saldırıları ve sonrasında Suudi Arabistan’a, Selefî ideolojiye ve genel anlamda İslâm dünyasına yöneltilen eleştirilerle yüzleşmek durumunda kalan Müftü, siyasetin adımlarını çok yakından takip etmesiyle bilindi; kraliyet yönetiminin siyasî tercihlerine uygun bir performans sergiledi. 2004’te Şeyh Ahmed Yâsîn’in İsrail tarafından katledilmesini açıkça kınamış olmasına rağmen, 2011’den sonraki süreçte Hamas’a yönelik epey eleştirel bir tavır takındı mesela.
Kaderin garip bir cilvesiyle, Suudi Arabistan’ın şimdiye kadarki üç müftüsünün ortak bir özelliği vardı: Âmâ olmaları. Görme engellilik, elbette seçilmeleri için temel bir kriter değildi, ancak bu ilginç rastlantı, işgal ettikleri makamın belli meselelere karşı duruşunu özetleyen fiziksel bir işaret idi adeta.
Abdulaziz Âl-i Şeyh’in görevinin son yılları, Suudi Arabistan’da baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı bir zaman dilimine denk düştü. Ulema sınıfının elinde tuttuğu imtiyazların tırpanlandığı ve toplumsal yasakların kaldırılmasıyla varlıklarının adeta boşa düştüğü bir dönemdi bu. Şimdi, koltuğa oturacak yeni başmüftü sade bir bürokrattan daha fazlası olmayacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.