İçeriden ve dışarıdan

04:0014/06/2025, Cumartesi
G: 14/06/2025, Cumartesi
Taha Kılınç

Bir süre önce halamın kabrini ziyaret etmek üzere gittiğim Edirnekapı Şehitliği’nde, bazıları yerle yeksân olmuş mezarların arasında yürürken Ömer Rıza Doğrul’un kabrine rastladığımda çok şaşırmıştım. Şaşkınlığımın sebebi, kabri, etrafındaki “şöhretsiz” insanlarla tamamen alakasız biçimde, kendi başına ve yapayalnız gördüğüm içindi. Garip, ama demek ki başka bir beklentiye girmişim. En azından, yolun karşı tarafında yatan meşhur kayınpederi Mehmed Âkif Ersoy’un yanında-yöresinde bir yerdedir diye

Bir süre önce halamın kabrini ziyaret etmek üzere gittiğim Edirnekapı Şehitliği’nde, bazıları yerle yeksân olmuş mezarların arasında yürürken Ömer Rıza Doğrul’un kabrine rastladığımda çok şaşırmıştım. Şaşkınlığımın sebebi, kabri, etrafındaki “şöhretsiz” insanlarla tamamen alakasız biçimde, kendi başına ve yapayalnız gördüğüm içindi. Garip, ama demek ki başka bir beklentiye girmişim. En azından, yolun karşı tarafında yatan meşhur kayınpederi Mehmed Âkif Ersoy’un yanında-yöresinde bir yerdedir diye hayal ettim herhalde.

Ömer Rıza Doğrul (1893-1952), Türkiye yakın tarihinin dikkate değer şahsiyetlerinden biri. Mısır’a yerleşmiş Burdurlu bir ailenin çocuğu olarak Kahire’de dünyaya gelen Doğrul, Ezher Üniversitesi’nde eğitimini tamamlayıp gazetecilik mesleğine başladı. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kahire’de edebî ve siyasî makale yayınına odaklanan Doğrul, Âkif’le de bu vesileyle tanıştı, bilahare kızı Cemîle Hanım’la evlenerek damadı oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışının ardından cumhuriyet dönemine de rahatlıkla intibak ederek yazı hayatını Türkiye’de sürdürdü. Türk ve İslâm dünyasının birçok noktasıyla temasını yoğunlaştıran Doğrul, 1940-1950 arasında Cumhuriyet gazetesinde yazdığı siyasî yazılarına bu hassasiyetini ustalıkla yansıttı. 1950’de Demokrat Parti’den Konya milletvekili seçilerek siyasete de atıldı, ancak İslâm coğrafyasını takip ve tetebbu ilgisinden hiç vazgeçmedi. 1951’de Pakistan’da düzenlenen İslâm Kongresi’ne Türkiye’den katılan heyetin başkanı olarak gördüğümüz Doğrul’un en büyük hasletlerinden biri anadili seviyesinde Arapça bilmesi ve bu sayede İslâm coğrafyasındaki önemli şahsiyetlerle doğrudan temas kurabilmesiydi.

Bu ansiklopedik bilgilere ilaveten, Ömer Rıza Doğrul’la ilgili şaşırdığım bir şey daha oldu: M. Ertuğrul Düzdağ’ın yayına hazırladığı “Filistin Meselesi, 1947-1949” (Ketebe Yayınları) başlıklı eserini okuyunca, Filistin’in işgalini ve İsrail’in kuruluş sürecini adeta günbegün takip ettiğini, gözünün ve kulağının sürekli sahayı taradığını ve Türkiye kamuoyunu yaşananlar hakkında bilgilendirmek için kalemini bir dava adamı şuuruyla kullandığını gördüm.

“Filistin Meselesi, 1947-1949”, o günlerde yapılan değerlendirmelerin isabet düzeyini ve Türkiye’den Filistin’in ne ölçüde seçilebildiğini göstermesi açısından da çok kıymetli bir şahitlik. Doğrul, şaşılacak derecede ferasetli yorumlarıyla, bugün bile geçerli önemli tespitlerde bulunmuş. Kitabı okurken, yer yer şaşırmamak mümkün değil. Doğrul’un bir yandan Filistin’e odaklanırken, aynı anda Keşmir’i de kolaçan etmesi, İngiltere’nin hem Filistin’de hem de Hint Alt Kıtası’nda oynadığı oyunları görebilmesi ve uyarılarda bulunması bilhassa kayda değer.

Doğrul’dan tadımlık bir bölüm:

“Bir Rum vatandaşımız Yunancılık yaptığında nasıl vatan haini olursa, bir Yahudi vatandaşın Siyonistlik yapması da bundan farksızdır. Siyonistlik, düpedüz vatan hainliğidir ve ona göre muamele görmesi icap eder. Bu noktaya dikkat çeker ve bu vatan hainliğinin üremesine meydana vermemek gerektiğini belirtmek isteriz.”

Ketebe Yayınları, “Filistin Meselesi, 1947-1949”un hemen ardından, yine aynı konuda çok önemli bir kitap daha yayınladı: “Filistin-İsrail Meselesinin Kısa Tarihi”. Yazar, İsrail’in resmî Siyonist tarih tezleriyle vuruşan ve Siyonizm’in palavralarını deşifre konusunda önemli başarılar kazanan “Yeni Tarihçiler” akımına mensup Yahudi akademisyen Ilan Pappe. Konuyu hiç bilmeyenlere anlatır gibi en temelinden ve başlangıcından itibaren ele alan Pappe, Aksâ Tufanı’ndan sonra yazdığı bu metinde, akıllara gelebilecek hemen bütün soruların cevabını ustalıkla veriyor.

Pappe’den tadımlık bir bölüm:

“Filistinli liderler, azımsanmayacak bir saflıkla, hem yerli nü­fus hem de çoğunluk oldukları için BM’nin Filistin’i açıkça Filistinliler için bir devlet hâline getireceğine inanıyordu. Si­yonist liderler ise eylemlerin sözlerden daha yüksek sesle ko­nuştuğuna inanıyordu. Uluslararası toplumun, Siyonistlerin başlangıçta zorla ele geçirdikleri toprakları geri almaları için Filistinlilere yardım etmeyeceğini doğru bir şekilde hesapla­dılar. Bu nedenle, İngiliz birlikleri buraları boşaltır boşaltmaz tüm kilit stratejik noktaları ele geçirmeyi planladılar: Radyo, posta hizmetleri, telekomünikasyon, demiryolları, hava saha­sı, toplu taşıma, bankacılık ve tabii ki toprak.”

İçeriden ve dışarıdan birer bakışla, Filistin meselesine dair yeni ufuklar kazanmak için Doğrul ve Pappe’yi yan yana ve art arda okumak gerekiyor velhasıl.

#Filistin
#Gazze
#Taha Kılınç