İntihar furyası

04:0020/08/2025, Çarşamba
G: 20/08/2025, Çarşamba
Taha Kılınç

Aksâ Tufanı’nın başlangıcından beri, Filistinlilerin Gazze’deki kayıplarıyla eş zamanlı olarak, karşı tarafın yaşadıklarının da akılda tutulması gerektiğini, böyle yapılmadığı takdirde sürecin tarih ve coğrafya açısından ne anlama geldiğinin anlaşılamayacağını savunuyorum. Karşı tarafın, yani savaşın saldırgan ve işgalci tarafının, İsrail’in. Mesela ancak dikkatle bakanların ve detayları takip edenlerin fark edeceği bir konu var: Gazze’de yaşadıkları şok sebebiyle, İsrail askerleri arasında intihar

Aksâ Tufanı’nın başlangıcından beri, Filistinlilerin Gazze’deki kayıplarıyla eş zamanlı olarak, karşı tarafın yaşadıklarının da akılda tutulması gerektiğini, böyle yapılmadığı takdirde sürecin tarih ve coğrafya açısından ne anlama geldiğinin anlaşılamayacağını savunuyorum. Karşı tarafın, yani savaşın saldırgan ve işgalci tarafının, İsrail’in.

Mesela ancak dikkatle bakanların ve detayları takip edenlerin fark edeceği bir konu var: Gazze’de yaşadıkları şok sebebiyle, İsrail askerleri arasında intihar vakaları, ordu tarihinin en yüksek seviyelerine tırmanmış durumda. İsrail ordu yönetimi alarmda, ama çözüm de bulamıyorlar. İsrail medyasına yansıdığı kadarıyla, 2025’in ilk yarısında, Gazze’deki görevleri bittikten sonra yaşadıkları yerlere dönen en az 18 asker, içine sürüklendikleri psikolojik bunalımdan çıkamayarak intihar etti. 2023’te 17, 2024’te de 21 İsrailli asker kendini öldürmüştü. İstatistikler, sayının giderek kabardığını gösteriyor.

Binlerce İsrail askerine TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) tanısı konduğu belirtilirken, Gazze’de kalıcı biçimde yaralanıp sakatlanan İsrailli asker sayısı da yine binlerle ifade ediliyor.

İntihar, Aksâ Tufanı’ndan önce de İsrailli askerlerin ölüm nedenleri arasında ilk sıradaydı. Örneğin 2022 tarihli bir raporda, bir önceki yıl görev sırasında ölen askerlerin 11’inin intihar ettiğinin altı çiziliyordu. Üstelik ölüm sebebi kayıtlara “kaza” olarak geçen askerlerin bazılarının da intihar etmiş olabileceği belirtiliyordu. İsrail ordusu içinde fiziksel şiddet, taciz ve mobbing vakalarının son derece yaygın olduğu bilinirken, intihar eden askerlerden bazılarının Etiyopyalı Yahudiler olduğu kaydediliyor. “Falaşa” unvanı verilen Etiyopyalı siyahî Yahudiler, sistematik biçimde diğer Yahudilerin uyguladığı aşağılama ve ırkçılıkla karşı karşıya.

Aksâ Tufanı ise, zaten ölüm sebepleri arasında ilk sırada yer alan intiharı, artık gizlenmesi mümkün olmayan bir boyuta çıkardı. İsrail medyasında yer alan bazı haberler, sakatlandıkları veya Gazze’de gördüklerinden etkilendikleri için psikolojik tedaviye muhtaç asker sayısının 14 bin civarında olduğunu ortaya koyuyor.

Gazze’den geldikten sonra intihar eden İsrail askerlerinden biri, Kudüs yakınlarındaki Yahudi kolonisi Ma’ale Adumim’de yaşayan Eliran Mizrahi. Sosyal medyayı da aktif şekilde kullanan Mizrahi, Filistinli çocukları öldürmek için güle-oynaya gittiği Gazze’den psikolojik bunalıma saplanmış ve çökmüş olarak döndü. 187 gün Gazze’de kalan Mizrahi, dizinden yaralandığı için tedavi edilmek üzere İsrail’e getirilmişti. İyileşme sürecinde psikolojik bunalımları artan, eşine ve çocuklarına son derece yabancılaşan, geceleri kâbuslar görerek uyanan ve etrafıyla bütün iletişimi kesen 40 yaşındaki Mizrahi, yeniden Gazze’ye gönderilmesine iki gün kala, 7 Haziran 2024’te kendini öldürdü.

“Seçilmiş halk” olduklarını zanneden ve “ilahî vaatler”i sadece kendilerine has kılan Yahudiler, Gazze’de saplandıkları bataklığı izah etmekte zorlanıyor. Gözlerini kırpmadan öldürdükleri Filistinli kadınlar ve çocuklar, Yahudi askerlerin rüyalarına “kâbus” olarak çöküyor. Hâlihazırdaki Yahudilikte “âhiret inancı” ekonomik hırslarla ve İsrail’in işgal politikalarıyla iç içe geçerek tamamen dünyevî bir üstünlük yarışına indirgendiğinden dolayı, Siyonizm’in bizatihi Yahudi şeriatı ve akaidi üzerinde meydana getirdiği tahribat çok büyük. Zaten muharref olan bir dinin, son asır içinde yeniden tahrif edildiği, Yahudilerin psikolojisi adına son derece yıkıcı ve dağıtıcı bir süreç bu. İsrail’in askerî üstünlüğü, vahşiliği ve pervasızlığı, bunların altında yatan parçalanmışlığı örtmeye artık yetmiyor.

Şerefiyle, onuruyla ve imanıyla, kanının son damlasına kadar vatanını savunan Enes eş-Şerif’le, masum ve mazlum bir halkın vatanını barbarca işgal etmek üzere oraya koşan Eliran Mizrahi’nin psikolojisini yan yana düşünmek bile mümkün değil. Aradaki muazzam farkı fark etmemek imkânsız. Sadece Müslümanlar olarak biz değil, bütün dünya bunu açıkça görüyor. Gazze’deki insanların ölüme karşı gösterdikleri pozitif reaksiyon bile, Batı’da binlerce insana hidayetin yolunu açtı ve açmaya devam ediyor.

Aksâ Tufanı’nın seyrinde Gazze’yle beraber İsrail’e de çokça göz atalım diyorum bu yüzden. Gidişatı doğru okumak için, tablonun eksik parçası o tarafta.

#Filistin
#Aksa Tufanı
#Taha Kılınç