Medya ve demokrasi ilişkisinde medyanın güç temerküzü, literatürde önemli bir tema olarak tartışılmaktadır. Özellikle Batı’nın ekonomik, askeri ve bilişsel kapasitesi ile konvansiyonel medyada oluşturduğu tekelin küresel enformasyon akışında ciddi bir asimetri ürettiği bilinmektedir. Birkaç büyük şirketin etkisiyle oligopol bir görüntü kazanan küresel medya sistemi, dünyadaki güç ilişkileri açısından da belirleyici bir öneme sahiptir. Alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkan ve kısa süre içerisinde
Medya ve demokrasi ilişkisinde medyanın güç temerküzü, literatürde önemli bir tema olarak tartışılmaktadır. Özellikle Batı’nın ekonomik, askeri ve bilişsel kapasitesi ile konvansiyonel medyada oluşturduğu tekelin küresel enformasyon akışında ciddi bir asimetri ürettiği bilinmektedir. Birkaç büyük şirketin etkisiyle oligopol bir görüntü kazanan küresel medya sistemi, dünyadaki güç ilişkileri açısından da belirleyici bir öneme sahiptir. Alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkan ve kısa süre içerisinde medya ekosisteminde radikal değişiklikler ortaya çıkan yeni medya platformları da beklenen değişiklikleri ortaya çıkartamamıştır. Bilakis ilgili platformların son dönemde özellikle seçimlere müdahale, radikalleşme, nefret suçları gibi birçok kritik konuda araçsallaştırılması, demokrasi açısından ciddi bir tehdit olarak değerlendirilmektedir.
Son yıllarda hem Batı hem de dünyanın muhtelif yerlerinde hükümet ve sosyal medya şirketleri arasında ciddi sorunların yaşandığı görülmektedir. İlgili mecraların regüle edilmesi tartışmaları, hükümetler ve şirketlerin ihtilafa düştükleri temel alandır. Regülasyon konusunun yanı sıra bahse konu platformlar üzerinden seçim dönemlerinde dezenformasyon ve manipülatif içeriklerin üretimi, devletler açısından önemli bir tehdit olarak görülmektedir. Özellikle espiyonaj
ve veri güvenliği bağlamında ulusal güvenlik sorunu olarak görülen sosyal medya platformları, son dönemde hükümetlerin en önemli tartışma konularından birisidir.
Türkiye’nin son yıllarda ilgili platformlar üzerinden karşılaştığı risk ve tehdit alanları da düşünüldüğünde, söz konusu sorunun ne denli önemli olduğu görülebilmektedir.
ABD ve Çin Gerilimi: TikTok
Son günlerde ABD’nin ulusal güvenlik gerekçesiyle TikTok’a yönelik Temsilciler Meclisi aracılığıyla attığı adım, uzun süredir ADB ile Çin arasında cereyan eden teknoloji savaşının geldiği noktayı göstermektedir. Temsilciler Meclisi, ulusal güvenlikle ilgili sorun oluşturduğu gerekçesiyle Çinli ana ortağı ByteDance şirketinin TikTok’u ABD hükümeti tarafından onaylanan bir şirkete satmasını, aksi takdirde TikTok’un 5 ay süreyle veya tamamen yasaklanmasını öngörmektedir. “Amerikalıları Yabancı Düşmanlarca Kontrol Edilen Uygulamalardan Koruma Yasası” gereğince atılan bu adım, Senato ve Başkan’ın vereceği karar sonrasında kesinleşecek ve TikTok ile ilgili yeni arayışlar söz konusu olacaktır.
Hem TikTok hem de Çin’in böyle bir zorunlu uygulamaya sıcak bakmadığını hatırladığımızda, Çin ile ABD arasında yeni bir gerginliğin oluşması kuvvetle muhtemel.
Huawei ile başlayan ve özellikle yapay zeka ve bulut sistemleri gibi alanlarda ciddi biçimde hissedilen gerginlik, ABD içerisinde de çeşitli tartışmalara konu olmaktadır.
Demokratlar ve Cumhuriyet-çiler açısından bu konuda belirli bir mutabakat olsa da piyasa mantığı ve işleyiş açısından bazı eleştirilerin de yapıldığı görülmektedir. Örneğin bazı Cumhuriyetçi senatörler, bu tür bir zorlama ile şirketlerin satılmasına karşı çıkmakta ve piyasa mantığının bozulmaması gerektiğini ifade etmektedirler. Bu tutum her ne kadar Cumhuriyetçiler açısından 2020 ve öncesindeki Cumhuriyetçi siyaseti yansıtmasa da bugünkü endişelerin nedenini anlama adına önemli.
Hatırlayacak olursak 2020 seçimlerinin hemen öncesinde Biden ile yarışan dönemin Başkanı Trump’ın Twitter ve Facebook hesapları askıya alınmak suretiyle seçimler öncesinde Trump ile seçmen arasındaki bağ kopartılmıştır.
Her ne kadar bugünün X’i o dönemki Twitter kadar Cumhuriyetçilere ve Trump’a tehdit olmasa da alternatif mecraların varlığı oligopol piyasanın tahkim edilmesini engellemesi anlamında önemli. Bu nedenle Cumhuriyetçiler, piyasada etkili olan birkaç aktörün TikTok’u satın alması durumunda güçlerini tahkim edecekleri ve piyasayı domine edeceklerini düşünmektedirler.
Fakat ilgili platform ve ABD hükümeti arasında 2020’den bu yana devam eden gerginliğin hangi noktalara varacağı tartışmalı. Özellikle Cumhuriyetçilerin 2020 ve sonrasında sosyal medya şirketlerinin kazandığı güce ilişkin büyük endişeleri söz konusu. Hatta sosyal medya platformlarının ürettiği tehdit hakkında Biden Hükümeti ile önemli ölçüde hemfikir olan Cumhuriyetçilerin 2024 seçimleri sonrası olası iktidarlarında neler yapabilecekleri ortada. Hatırlayalım geçtiğimiz ay ABD Senatosunun “sosyal medya platformlarında çocukların cinsel istismarı” başlıklı oturumda, Zuckerberg başta olmak TikTok’un CEO’su Shou Zi Chew’e yönelik senatörlerin yoğun eleştirileri söz konusu olmuş ve birçok alanda ilgili platformların yeterince koruyucu olmadıkları ifade edilmiştir. Bağlamın dışına çıkan senatörlerin özellikle TikTok CEO’suna yönelttikleri eleştiriler, ABD’nin TikTok’u net biçimde ulusal güvenlik sorunu olarak gördüğünü ortaya koymaktadır.
Son yıllarda Çin Komünist Partisi ile ilişkilendirilerek veri güvenliği ve espiyonaj üzerinden sıkıştırılan TikTok’a yönelik Senato ve Biden’ın vereceği karar, platformun dünyadaki geleceği açısından da belirleyici olacaktır.
Bugün cılız biçimde ifade özgürlüğünün ihlali olarak tartışılan bu kararın Senato ve Başkan tarafından onaylanması durumunda, hiç kuşkusuz hem ABD hem de dünyanın geri kalanında yeni tartışmaların yapılması kaçınılmaz olacaktır.
#TikTok
#ABD
#Turgay Yerlikaya