Son dönemlerde farklı boyutlarıyla tartıştığımız İsrail yayılmacılığı olgusu, bugün İran üzerinden kendisini göstermektedir. Peki uzunca bir süredir Batı ve İsrail’in radarında olan İran’a bir devrim ihracı mümkün mü? Ya da Batı ve İsrail, İran’da bir demokratik devrimi samimi olarak talep ediyorlar mı?
İsrail siyasetçi ve elitlerinin, İran saldırıları sonrasında, İran halkına seslenen açıklamaları dikkate alındığında, bu konuda bir beklenti olduğu açıkça görülmektedir. Peki İran’da mevcut rejim pratiği içerisinde herhangi bir toplumsal hareket bir devrime yol açabilir mi?
Pehlevi hanedanlığı ile iyi ilişkilere sahip olan Batı ve İsrail’in en etkili ortaklarından biri hiç kuşkusuz İran’dı. Arap-İsrail savaşı sürecinde İsrail’e destek veren İran’ın, Musaddık’ın kısa süreli iktidar pratiği paranteze alındığında, 1979’daki İran İslam Devrimi’ne kadar İsrail ile iyi ilişkilere sahip olduğu söylenebilir.
Devrim sonrasında, Batı’daki İslamofobik eğilimleri de önemli ölçüde artıran İran, İsrail açısından en önemli tehdit haline geldi. 1990’lardan bu yana bir yandan Batı’nın önemli medya organları aracılığıyla şeytanlaştırılan İran, diğer yandan da tedrici biçimde dünyadan izole edildi. Ekonomik baskıların yanı sıra yaptırımlarla ağır biçimde paranteze alınan İran’ın Obama döneminde kısmen rahatlamış olması, proxy siyasete ağırlık vermesini de beraberinde getirdi.
Devrim sonrasında devrimi inşa eden farklı toplumsal unsurların mağdur olması ve siyaset alanı dışında kalmaları, İran’da huzursuzlukları artırdı. Süreç içerisinde ambargo siyaseti ve politik baskı, rejime yönelik huzursuzlukların kitlesel protestolara evrilmesine neden oldu. Bu hareketliliklerin en önemli örneklerinden biri, 2009 yılında Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşmiş ve uzun süren protestolarda önemli bir toplumsal muhalefet söz konusu olmuştur.
Mir Hüseyin Musevi öncülüğünde, seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle başlayan kitlesel protestolar, ‘’İran’da bir devrim olabilir mi?’’ sorusunu gündeme getirmişti. Toplumsal hareketler literatürü açısından önemli bir örneklem olan ve Yeşil Hareket olarak tanımlanan bu uzun süreli protestoların şiddet ile bastırılması sonucunda, istenilen elde edilememiş ve söz konusu toplumsal hareket sönümlenerek ortadan kaybolmuştur. O dönem renkli devrimlerin bir devamı olarak değerlendirilen Yeşil Hareket’in neden başarılı olamadığı, bugün İran’da bir devrim mümkün mü sorusunun da cevabını büyük ölçüde vermektedir.
Yakın dönemde rejim açısından çanların çalması olarak yorumlanan bir diğer kitlesel muhalefet örneği de Mahsa Amini protestolarıdır. Amini, rejimin örtünme konusundaki kararına yönelik bir itiraz ortaya koymuş ve sonrasında gözaltına alınarak öldürülmüştür. Aylarca süren protestolar esnasında rejime yönelik muhalefet derin bir dalgaya dönüşmüş ve İran’da bir devrim mi oluyor sorusu tekrar gündeme gelmişti. Fakat bu protestolar da tıpkı 2009’da olduğu gibi şiddetli biçimde bastırılmış ve rejim kendisini korumuştur.
Diğer yandan Batı ve İsrail’in İran’da halkın taleplerini dikkate alan bir demokratik geçişe samimi olarak destek vermeleri de çok gerçekçi değil. Nitekim yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, ABD ve İsrail, çıkarları söz konusu olduğunda Pehlevi İran’ında nelere göz yumdukları ortada. Aynı aktörlerin uzunca bir süredir, Arap Baharı’nı ortaya çıkaran toplumsal hareketliliklere kulak tıkadıkları ve on yıllarca iktidarlarını sürdüren otokratlara karşı tutumları da ortada.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.